16 Ekim 2022 Pazar

WILLIAM TURNER'in "Aivallee" ve "Ayiasmati" GÖZLEMLERİ (21-22 Kasım 1816)

William Turner [1], 1811-1829 yılları arasında, Anadolu topraklarında diplomatik görev yapmış, Britanyalı seyyah ve yazardır. Osmanlı coğrafyasında yaptığı yolculuklara dair izlenimlerini, 1820 yılında Londra'da yayımlanan "Journal of a Tour in the Levant" (Akdeniz'de bir seyahatin günlüğü) adlı 3 ciltlik seyahatnamesinde okuyucularına aktarmıştır.

Seyyahın Ayvalık (Aivallee) ve Altınova (Ayismati)'ya ilişkin gözlemleri, 3.cildin 268-271. sayfaları arasında yer almaktadır.

Turner ve ekibi (ya da onun söylemiyle yoldaşları) 21 Kasım 1816 sabahı, saat 10'u 10 geçe, menzilden "otuz altı para" vererek kiraladıkları atlara binerek Edremit'ten ayrılırlar. Bir buçuk saat sonra, "... telaffuzu oldukça zor olan Chootchlooklik [Çıkrıkçı ?] adlı küçük bir köy(ü) ..." geçerler ve saat on ikiyi çeyrek geçe, küçük Kemer (Burhaniye) kasabasına varırlar. 

Turner, orada yaptığı sorgulamada Kemer kasabası hakkında öğrendiklerini bizlerle şöyle paylaşır: "... çoğunluğu Rumlara ait 5 ila 600 [arasında] ev olduğu söylendi, ancak beş cami saydığımıza göre, Türklerin nüfusu da iyi bir oranda olmalı. Kemer, büyük bir bataklık ovada yer alır, kışın köyün etrafı sular altında kalır ve yazın [ise] içinden sığ bir nehir geçer;" (Turner,1820:266).  

Turner ve yoldaşları saat ikide Kemer'den ayrılırlar ve yer yer bataklık haline gelmiş ovayı geçtikten bir saat sonra sol taraflarında bulunan, büyük olasılıkla "Taylı köy" (Tayeli) yerleşmesine gelirler. Bundan sonrasını Turner şöyle anlatır: 
"... küçük bir Türk köyünü [de] geçtik; burada Kemer'li bir Rum duvarcının [yanından] kaçan zavallı bir Rum çocukla karşılaştık, kimin için çıraklık yaptığını, [ondan] nasıl zulüm görerek [çalıştığını] ve [kendisine] günde sadece altı para ödediğini söyledi (bugün yaklaşık 1 penny [eder]). ..." (Turner,1820:267).

Bu yerden, hava kararana kadar sağ taraflarına denizi alarak ve Edremit körfezinin güney tarafı boyunca ilerlerler. Saat üçü yirmi geçiyordur ve "... alçak bir tepeye çıktık, tepenin başlangıcı yoğun kocayemiş (arbutus) ağaçlarıyla kaplıydı, [ardından zamanla] sertleşmiş bir kalker kayanın içinden geçen yol[u izledik]; kayanın, her iki yanından yaklaşık on fit [yaklaşık 3 mt.] derinlikte dar bir yol oyulmuştu; bu dar geçit (Edremit mülki idare sınırının sona erdiği ve Bergama mülki idare sınırının başladığı yerdir,) eskiden soyguncularla ünlüydü, ancak şimdi Edremit ağasının şiddetli mücadelesi ile [onlar] dağıtıldı, bu noktadan itibaren zeytinliklerin devam ettiği yüksek bir ovadan geçtik; [saat] dört buçukta, yakınında bir Türk mezarlığının olduğu, görünüşe göre terkedilmiş, birçok granit ve mermer sütunu ve diğer antik kalıntılar gördüğümüz 150 hanelik bir köyün içinden geçtik; ..." (Turner,1820:267).

Bu köy büyük olasılıkla "Pelitköy" olmalıdır. Turner ve yoldaşları buradaki ovayı, "... Midilli dağlarının güzel manzarasının keyfini çıkar[arak] ..." geçerler ve "... kısa bir süre sonra, küçük olsa da, içinden çok sayıda kervan geçen, [bu nedenle de] dört ya da beş han bulunan [bir] Türk köyü ..." olan "Armutlu'da çeyrek saat" dururlar (Turner,1820:267).

Yazarın "Armootloo" olarak transkripte ettiği yerleşme Gömeç olmalıdır. 

Gömeç'te çok kısa zaman geçiren yazar, doğruluğunu henüz teyid edemediğim önemli bir afet bilgisinden söz eder. Bu afet, 1815 yılında ya da ona yakın bir tarihte gerçekleşmiş bir depremdir. Turner'in bu konuda verdiği bilgi şöyledir:  
"... köyün camisi düzgün ve yeni yapılmıştı [ancak] geçen yıl [meydana gelen] bir depremle yıkılan minaresi, bu yıl Mekke'ye giden Ağa [daha dönmediğinden] henüz tamir edilmemişti. ..." (Turner,1820:267-268).

William Turner Gömeç'teki bu kısa molaları sırasında, "Ayvalık'tan (Aivallee) gelmiş bir Rum'la" tanışır. Turner, bu Ayvalıklının anlattıklarını bize şöyle aktarır: 
"... [Ayvalık'ın] Armutlu'dan iki saat uzaklıkta olduğunu ve en başta, Konstantinopolis'e pamuk, zeytin ve zeytinyağı satan ve 5 ila 6.000 [civarında] hane içeren bir ticaret merkezi olduğundan bahsetti. ..." (Turner,1820:268).

Burada Turner'in, Ayvalık''ı merak etmemesi ve rotasını değiştirerek bu "Konstantinopolis'e pamuk, zeytin ve zeytinyağı satan ve 5 ila 6.000 [civarında] hane içeren bir ticaret merkezi(ni)" görmek istememesi gariptir.

Kafile, Armutlu'dan beş buçukta ayrılır "... ve çeyrek saat sonra karanlıkta, en az 200 ev bulunduğuna ..." karar verdikleri bir köyün içinden geçerler (Turner,1820:268). Gömeç'e yaklaşık 15 dakika mesafede olan bu köy büyük olasılıkla "Keremköy" olmalıdır.

Turner ve yoldaşları, Keremköy (?) yerleşmesinden ayrılırlar ve "Ayiasmati" (Altınova)'ye doğru yollarına devam ederler. Gece karanlığında sürdürdükleri yolculuk, oldukça çetin koşullar altında geçer. 21 Kasım 1816 gecesi yapılan bu yolculuğu Turner, seyahatnamesine şöyle kaydetmiştir: 
"... Gece çok karanlıktı ve yolumuzu kaybetmek, atlarımızdan düşmek vb. gibi olağan zorluklar yaşadık; bir defasında dik bir vadiye girdik ve ürkütücü bir şekilde kendimizi tehlikeli bir uçurumun [hemen dibinde] bulduk; başka bir [olay da] neredeyse yarım saat yolumuzu aradık ve kendimizi ovada uyumaya bırakıyorduk ki, biraz uzaktaki Rum seyisimizin büyük bir heyecanla “ευρηκα, ευρηκα[buldum, buldum] diye seslendiğini duyduk. Dağın altında ve üstünde birçok çoban ateşleri gördük; ..." (Turner,1820:268).

Kafile, önlerindeki dağınık duran çok sayıda çoban ateşini görünce rahatlamış olmalıdır. Artık "Ayiasmati"ye bir saat mesafededirler ve küçük bir binanın yanından geçerler. Bahsedilen yer büyük olasılıkla bir "derbent" olmalıdır. Zira "... [binada] her gece altı ya da yedi muhafız ..." bulunmaktadır (Turner,1820:269). Burası büyük olasılıkla Odaburnu, Çakmak ya da Üçkabaağaç yakınlarında bir derbent olmalıdır.

Nihayet gece "... saat onda, Ayasmati'nin menzil hanına (post-house) ulaşmaktan [dolayı] çok memnunduk, burada rahatça [içecek] konyak bulduk, ama kötü [bir] pilav ve haşlanmış bakladan başka bir akşam yemeği bulamadık; ancak yorgunluğumuz, iyi bir gece uykusu çekmemizi sağladı. ..." (Turner,1820:269).

Turner 22 Kasım 1816 cuma günü uyanır ve seyahat notlarına geçmeden hava durumunu günlüğüne işler: 53℉ (11.67 ℃). 

Kafile Bergama'ya doğru yolculuğuna başlar. Turner, gözlemlerini okurlarına şöyle anlatır:
"... Ayiasmati, denizden bir saat uzaklıkta, altmışa yakın kerpiçten yapılmış evlerden oluşmuş fakir bir Türk köyü; nispeten geniş ve duvarlarla çevrili olan mezarlığında birkaç granit sütun saçılmıştır. Onu on geçe, atlarımızı yeni atlarla değiştirdik; bugünkü yolumuzun tamamı, seyrek olarak dağılmış çam ağaçlarıyla kaplı alçak kahverengi tepelerle çevrili, bataklık bir ova üzerinde uzanıyordu. Ayiasmati'den bir saat uzaklıktaki denize yaklaştık, üç saat boyunca Midilli'nin ve Sakız ile Ipsera [Ψαρά > Psara] olduğunu varsaydığımız diğer iki adanın güzel manzarasının tadını çıkararak, bataklığın yanındaki yolda atlarımızı sürdük. İlk dört saatte iki çiftliği ve bir köyü geçtik; ilk çiftlik Ayasmati'den bir saat uzaklıktaydı, ve köy onun karşısındaydı; iç tarafta ovayı sınırlayan alçak tepelerde, ilki Ayiasmati'den bir saat uzaklıkta olan iki tümülüs gördük; Ayiasmati'den dört saat sonra bir kahvehanenin, iki saat sonra [da] bir başka [kahvehanenin] yanından geçtik; ilk kahvehaneden sonra (sağda bazı kaplıcalar gördük) ..." (Turner,1820:269-270).

Seyyah Altınova'yı geçmeden, kazaya ait çok değerli bir kaç bilgi de vermektedir. Bunların ilki, 19. yüzyılın başında Altınova'da yapılan ziraat hakkında bir bilgidir: "... [b]ugün yolda çok miktarda tütün ve pamuk dikim alanları gördük; ..." (Turner,1820:270).

Bir diğer değerli gözlem ise, bölgede çalışan "tarım emeğinin" kökenine dair bir bilgidir. Yazar tarlaların yakınında ve "... tepelerin altında dağınık olarak yerleşmiş birkaç kulübe[den] ..." söz eder. Vurgulamasa da bu kulübelerde kalanlar, çevredeki tarlalarda çalışan kişiler olmalıdır. Ve yazara göre bu kişilerin kökeni: 
"... [b]u kulübeler, yazın yakınlardaki adalılar (Midilli, Sakız, Ipsera, Lemnos ve Tenedos'takiler) tarafından mesken tutuluyor. Bunlar, kış aylarında adalara dönerek aileleri ile birlikte yaşar; ..." (Turner,1820:270).

Biraz zorlama ile olsa da; Turner'in bu gözleminden yola çıkarak, 1816 yılında, -en azından- Altınova'daki tarım alanlarında çalışan "sezonluk göçmen işçilikten (?) ya da ücretli özgür köylülükten" söz edebiliriz.

Yazar, bu "göçmen tarım işçilerinin (?)" cinsiyetleri konusunda da bize bilgi vermektedir: "... gördüğümüz ilk kahvehanenin yanında her iki cinsiyetten birçok kişi pamuk topluyor; ovanın yaklaşık yarısı ekili; ..." (Turner,1820:270).

Kafile artık Altınova'yı terk etmek üzeredir. Yazar Bergama'ya doğru devam eden yolculuğu şöyle anlatır: 
"... [çevre] o kadar bataklık ki, yolumuzun büyük bir bölümünde taştan bir yol döşenmiş [olsa da], sudan, sazlardan ve kamışlardan [dolayı] oradan boğulma korkusu olmadan geçmek imkansızdı. İkinci kahvehanede, kahvehanenin ustası dışında kayda değer bir şey yoktu, uzun boylu, açık renk tenli, çenesinin çok altında [, bununla] gurur duyduğu bıyıkları olan ve uzun boylu bir Rum; Bergama'ya bir saat uzaklıkta, şehrin kuzeyindeki alçak tepeleri gözetleyen yüksek bir dağın üzerinde kurulmuş [Bergama] kalesini gördük; son bir saat içinde ara sıra geçtiğimiz bir dağın yamacında at sürdük; [saat] beşte Bergama'ya vardık. ..." (Turner,1820:270).

Yazar bu satırlardan itibaren Bergama'yı uzun uzadıya anlatmaya başlar. Üç ciltlik "Journal of a Tour in the Levant" adlı devasa seyahatnamenin birkaç satırına sığan "Aivallee" ve "Ayiasmati" gözlemlerinin Ayvalık araştırmacılarına katkı vermesini dilerim.

Dostluk ve Saygılarımla,

(çeviri: H.K.Köksal)
---
DİPNOTLAR
[1] William Turner (1792-1867), Birleşik Krallık vatandaşı diplomat ve yazardır. 5 Eylül 1792'de Yarmouth'ta doğdu. Babası Richard Turner'in arkadaşı olan George Canning aracılığı ile dışişleri ofisinde görev aldı. 1811 yılında Robert Liston'un elçiliğine bağlı olarak Konstantinopolis'e kadar eşlik etti. Burada beş yıl kaldı ve bu süre zarfında Osmanlı topraklarının çoğu bölgelerini ve Yunan adalarını ziyaret etti. Gezilerini 1820 yılında "Journal of a Tour in the Levant" başlığı altında 3 cilt olarak yayımladı. 1824'te Britanya sefaretinde sekreter olarak yeniden Osmanlı başkentine geri döndü. Bu sırada büyükelçi Lord Strangford'un St. Petersburg'a atanması nedeniyle, boşalan makamı tam yetkili olarak beş yıl doldurdu. 22 Ekim 1829'da Kolombiya Cumhuriyeti'ne elçi olarak atandı ve dokuz yıl bu görevi yerine getirdikten sonra emekli oldu. Turner, 10 Ocak 1867'de Leamington'da öldü (Carlyle,1899; Pınar,2018; Tercanlıoğlu,2013).

Turner doğuda kaldığı süre içinde, bugün İngiltere'deki en büyük tarihi sikke, para ve mühür koleksiyonunu oluşturdu. Bu koleksiyona bugün paha biçilememektedir ve İngiliz devletince koruma altına alınmıştır. Buradaki eserlerin tamamına yakını ülkemizden dışarı çıkarılmıştır (Onar,2012). 

---
KAYNAKÇA


Carlyle, Edward Irving (1899).
Dictionary of National Biography, London: Smith, Elder, & co., c.57, ss.368-369.

Onar, Sedat (2012).
İngiliz  diplomat Wıllıam  Turner’in 1815 yılı Kuşadası izlenimleri
http://www.kusadasikulturelmiras.com/?pnum=82&pt=Turner
(erişim tarihi: 15 Ekim 2022, cumartesi)

Pınar, İlhan (2018).
Seyyahların izinde Aliağa ve çevresi 17-20.yüzyıl. İzmir: Aliağa Belediyesi.

Tercanlıoğlu, Ahmet (2013).
18. Yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Kyzikos kentini ziyaret eden İngiliz seyyahlar. (Tez No.: 328825) [Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Ünversitesi].


 

2 yorum:

  1. Eline sağlık Kaan. Çıkrıkçı yakınında bugün Çoruk mahallesi sınırları içinde Çoruk deresi üzerinde tarihi Okuf köprüsü vardır. O dönemde Edremit - Kemer arası yol üzerindeki en önemli geçiş noktasıydı. Çıkrıkçı bilgisi doğrudur. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgi ve teyid için çok teşekkür ederim.

      Sil