30 Ağustos 2023 Çarşamba

XVII. YÜZYILA AİT BELGELER ÜZERİNDEN "kent merkezini" YENİDEN DÜŞÜNMEK...

(fotoğraf: serifyenen.com.tr)
GİRİŞ
Bu blogda; XVII. yüzyılın son çeyreği ile XVIII. yüzyılın hemen başı arasında geçen yaklaşık otuz yıllık bir dönem içinde yazılmış, dört farklı nitelikteki belge arasında bir bağıntı kurarak, Ayvalık kasabasının fiziki-mekânsal yapısı üzerine kavramsal bir şema geliştirmeye çalışacağım.

Böylece kasabanın; "Taxiarchis (Ταξιάρχης) kilisesi çevresinde ve Türkler ile Rumların birlikte yaşadığı bugünkü Sakarya mahallesinde kurulduğu, ancak XVIII. yüzyılda kocabaşı Ionnes Demetrakelis-Oikonomos (Ιωάννης Δημητρακέλης-Oἰκονόμος) döneminde, Türklerin mallarını satarak bölgeden uzaklaştırıldığını" ileri süren tarih anlatımına (Sakkari, Aka, Erim, Yorulmaz, Psarros vd) da itiraz edeceğim.

Ele alacağım belgeler; 
- 1653 yılında bir grup keşişin Ayvalık'ta tuttuğu bağış defteri [1]
- 1668 yılında, André de Mouceaux'ya ait bir "seyahat notu[2]
- 1689 yılına ait bir “mühimme defteri” kararı [3] ve 
- 1701 yılına ait olan bir "irade"'nin yazdıklarıdır [4]

Bu farklı işlevdeki dört belge arasında mantıklı bir bağıntı kurarak, Ayvalık kasabasının fiziki-mekânsal yapısı üzerine kavramsal bir şema geliştirmeye çalışacağım.

BÖLÜM 1. 
1653 TARİHLİ İLK BELGE...
1653 tarih ve 509 sayılı Kudüs Kodeksi (κώδικα 'Ιεροσολύμων, 509)'ne kayıtlı belge; Kudüs Patrikhanesi (Πατριαρχεῖον Ἱεροσολύμων)'ne bağlı Hagiotaphite Kardeşliği (Ιερά Αγιοταφιτική Αδελφότητα) tarikatı üyesi rahiplerin, Anadolu, Yunan yarımadası ve Ege adalarını gezerek, Kutsal Kabir ('Αγίου Τάφου) kilisesi adına topladıkları bağışları kaydettikleri bir defterdir. 

Giritli keşiş Makarios (Μακάριος) önderliğinde bir grup keşiş Ayvalık'a da gelir ve “1653, Eylül 10, Kidonya köyü, Anadolu eyaleti” (1653, Σεπτεμβρίφ 10' Κυδωνιές χώρα, ’Ανατολή πέρα) başlığı altında bir bağışçı listesi hazırlarlar. Bu liste, 509 sayılı Kudüs Kodeksin 49/b. numaralı varaklında yer almaktadır. Bu belge ile; 10 Eylül 1653 günü itibariyle Ayvalık'ta yaşayan 33 hane reisinin, anne ve babaları ile eş ve çocuklarının birlikte adlarını öğrenmekteyiz. Ayrıca, yine bu bağışçılar listesi üzerinden, o gün için Ayvalık'ın ekonomik düzeyini, diğer yerleşmeler ile kıyaslama yaparak anlayabilmekteyiz. 

Listeye göre, Ayvalık'ta yaşayan 33 hane (172 kişi), patrikhaneye toplam 3.170 gümüş para bağış yapmışlardır. Belgede dikkat çekici bir başka bilgi de “Moskonisi (Alibey) ve Pouzaki (Eğrıbucak) yerleşmeleri”nde yaşayan halkın bağış yapmadıkları bilgisidir. Hatta buralarda "tatsız olaylar" bile yaşanmıştır (Köksal,2021.a).

Belgenin varlığına dair ilk atıf 1891 yılında, A. Papadopoulou Kerameos (Α. Παπαδοπούλου Κεραμέως) tarafından yayımlanmış beş ciltlik Kudüs Kütüphanesi (Ίεροσολυμιτική Βιβλιοθήκη) adlı eserin birinci cildinde bulunmaktadır. Atos Dağı kütüphanesindeki belgeler üzerine uzun süre çalışmış olan Chrístos G. Patrinélis (Χρίστος Γ. Πατρινέλης), bu belgenin üzerinde çok titiz bir inceleme yaparak, Kidonya erken dönemi için tanıklık (1653) (Πρώιμη ιστορική μαρτυρία για τις Κυδωνίες (1653)) adlı bir makale hazırlamış ve bu makaleyi DELTIO Küçük Asya Çalışmaları Merkezi (ΔΕΛΤΙΟ Κεντρου Μικρασιατικων Σπουδων) bülteninde yayımlamıştır (Patrinélis,1993). 

İKİNCİ BELGE: GİZEMLİ BİR GEZGİNİN ANADOLU NOTLARI...
Belgelerden ikincisi -ki bu çalışmanın fikri oluşumunu da sağlayan belgedir- bir Fransız gezgininin: André de Mouceaux'nun 1668 yılında yazdığı bir “seyahat mektubu"dur. Ancak bu mektup, de Mouceaux tarafından hiç yayımladı. Fransız gezgin tarafından haziran 1668-mart 1669 tarihleri arasında yazılmış olması gereken bu belge, seyyahın ölümünden yaklaşık 60 yıl sonra, 1730 yılında, Felemenk Cornelis de Bruijn [5] tarafından yayımlandı (Köksal,2021.b).

Bu seyahat mektubude Bruijn'in 1698 yılında satışa çıkan Cornelis de Bruyn'un Seyahatleri (Reizen van Cornelis de Bruyn) adlı eserinin, Akdeniz'e yolculuk 1714 (Voyage au Levant 1714) adıyla yayımlanan Fransızca tercümesinin5. cildinin 1732 yılında yapılan 2. baskısı giriş sayfasında: "Yazara bu konuda yazılmış bir mektupla, Bay des Moueaux'nun henüz basılmamış olan bir yolculuğundan alıntı," vurgusu yapılarak yer aldı.

Anılan bu seyahat notları ve çizimler, seyyahın ölümünden sonra yeğeni Kont de Bonneval [6]'de bulunmaktaydı. Kont'taki bu notlar özetlenerek Voyage au Levant'ın 5. cildinin basımı öncesinde kitabın editörüne yollandı ve yayınlandı.

Ben bu çok değerli belgenin varlığını, Helen mimar ve Ayvalık araştırmacısı Dimitros E. Psarros (Δημητρός Ε. Ψαρρός)'un [7] ölümü sonrasında, 2017 yılında yayımlanan, Ayvalık ve Küçük Asya Eolyası (Το Aϊβαλι και η Mικρασιατική Aιολιδα) adlı Ayvalık monografisinden öğrendim (Psarros,2017:491-492).

Psarros1732 yılında yapılan Fransızca tercümenin 2.baskısını; Taki Papontsani (Τάκη Παπουτσάνη) (1932-1987) adında bir Helen koleksiyonerin, bu kitabı bir sahaftan satın alması ve okuması ile 1980 yılında gün yüzüne çıktığını yazar (Psarros,2017:491). 

Belgeye dair tek Türkçe “atıf”, Bizim Ayvalık tarafından yapılmıştır (Bizim Ayvalık,2016:15). 

1732 yılındaki 2.baskıya göre; 
"... Daha sonra iki küçük nehir ve dört dere geçtim; denizden biraz uzaklaşıp, karaya girmek için, 27 mil uzaklıktaki Bergama’yı geçiyorum ve önce dağları, sonra da deniz suyu gölü yakınından üç saat daha yürüyerek, bir kısmı dağda bir kısmı ise kıyıda kurulmuş, büyük bir köy olan Kidomas’a vardım. Önünde, kuzeyinde dört adanın eşlik ettiği üçgen şeklinde bir ada var, eğer denizin daha fazla derinliği olsaydı burası oldukça iyi bir liman oluşturacaktı.(de Bruijn,1732:455) (çeviri: Deniz Torunoğlu)

Ardından boydan boya köyü geçer ve Kistine olduğuna inandığı Komara (bugünkü Burhaniye)'ye doğru yoluna devam eder. 

ÜÇÜNCÜ BELGE  OSMANLI ARŞİVLERİNDEN...
Bu belge, Osmanlı arşivlerinde bulunan 1689 yılında tutulmuş olan bir “mühimme defteri” varakıdır [8]

Tuzla kadısına hitaben yazılan defterdeki bu hüküme göre: 
"... Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı [9] köylerinden Eğribucak ve Ayvalık köyünde mahkeme kurulması ve görevli atanması ...” 
istenmektedir.

Bu hüküm sayesinde, XVII. yüzyılın son çeyreğinde -belki de XVIII. yüzyılın ilk başları boyunca- Ayvalık ve Eğribucak ile Ayazmend (Altınova) kazası arasında sanıldığının aksine “yönetsel ilişki” bulunmadığı, anılan dönemde Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı'na bağlı birer vergi ünitesi olan bu iki yerleşmenin, bölgedeki memlehalarla [10] ilgilenen Tuzla kadılığına bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Ve aynı hükümden yola çıkarak, bir karye olarak bile tanımlanmamış olan Ayvalık'ta, ya “asayiş sorunları” ya da “ticari sorunlar” yaşanmaktadır (belki de her ikisi birden). Saray, şer'i muhakeme yapma yetkisi bulunan Müslüman kadıya, bir “mahkeme kurması ve bu mahkeme için görevlendirme yapması” görevini vermektedir. 

Bu belgeden yola çıkarak, de Mouceaux aracılığı ile varlığını öğrendiğimiz Kidomas halkının, ya tüm olarak ya da büyük ekseriyetle Müslüman olmadığını ileri sürebiliriz. 

Ve son belge: 1701 YILINA AİT BİR "irade"...
Dördüncü ve son belge ise, 1701 yılında yazılmış bir "irade"dir. Bu belge aracılığıyla: anılan yıldan önce Tuzla kadılığının adının değiştiğini ya da kapatılarak Eğribucak kadılığının kurulduğunu, Ayvalık'ın daha küçük bir yerleşme birimi olan -belki de- “nahiye” olarak adlandırıldığını ve nihayet yerleşmede bulunan “kadim kilisenin” yapıldığını ve bozulduğunu, üstelik tamirine izin verildiğini öğrenmekteyiz.

Bu “kadim kilisenin tamiri” meselesi çok önemlidir.

Zira bugüne kadar şehrin kuruluşu üzerine ileri sürülen tüm varsayımlarda, "Taxiarchis kilisesinin en eski mabet olduğu ve şehrin bu kilise çevresinde gelişerek kurulduğu, Türklerin ve Rumların, bugünkü Sakarya mahallesinde birlikte yaşadığı anca, XVIII. yüzyılda, Türklerin bölgeden uzaklaştırıldığı" biçiminde bir tarih anlatımı süregelmiş idi (daha önce de vurgulamıştım: Sakkari, Aka, Erim, Yorulmaz, Psarros vd). 

Ayrıca Psarros, kilise avlusunda bulunan bir hücre duvarına kazınmış olan: "ΤΑΞΙΑΡΧΗΣ 1753" oyma yazısından yola çıkarak ve Sakkari [11]'den alıntı yaparak; Ayvalık'ta inşa edilen en eski dini yapının Taxiarchis kilisesi olduğunu ileri sürmekteydi (Psarros,2017).

Oysa ki bu belge; 1701 yılında, kadim bir kilisenin üstelik tamire ihtiyaç duyduğundan bahsetmektedir. Osmanlı resmi belgelerindeki zaman belirteci olarak kullanılan “kadim” sözcüğü 50-100 yıl gibi bir süreye denk gelmez. Bu terim: ilk anı hakkında kayıtlarda bilgi bulunmayan ancak başlangıcı üzerinden tarih verilemeyecek kadar da uzun bir süre geçmiş zamana karşılık gelen bir ifadedir. Bu tarih belki de kayıt tutulmamış yılların en eskisi, örneğin XV. yüzyıl beylikler dönemi içinde yaşanmış bir tarih bile olabilir. 

Bugün için kanıtlanması zor bir tarihi ileri sürmek yerine, belge tarihinin kilise hücresinde bulunan oyma tarih bilgisinden yaklaşık yarım yüzyıl öncesine ait olduğu düşünüldüğünde, Ayvalık'ta Taxiarchis kilisesinden daha önce yapılmış bir başka kilisenin varlığından söz edebiliriz.

BÖLÜM 2.
PSARROS'un YAZDIKLARI...
Mimar Psarros kitabında;
Çam kaplı tepelerden iki küçük sel yolu geçer. Kuzeydeki daha büyüktür ve Dere (Ποταμος) adını alır. [Bu dere] yağmur yağdığında Ilias Peygamber (Προφητη Ηλία) tepesinin arkasında bulunan vadinin sularını toplardı. Daha güneyde olan diğeri ise, Agiantoni (Αγιαντωνη) vadisinden başlar [ve] aşağıdaki düz zeminde yatağı kararsız hale gelirdi. İki derenin vadilerinde tatlı yeraltı suları vardı ve bunun üzerinde ilk ne zaman açıldığı belirlenememiş kuyular açılmıştı. İki derenin sel suları sahile yakın düz alanda [bir] göl [oluştururdu] ve deniz yükseldiğinde deniz suyu ile karışırdı. "Giolia" (Γκιόλια) denilen bu bölgeye Türkler, göl ya da bataklık derlerdi. Kumlu bir bölge Giolia'yı denizden ayırır ve kayıkların yumuşak kumda kayması için uygun, uzun bir kıyı şeridi oluştururdu.” (Psarros 2017:109)(çeviri: Hayri Kaan Köksal)
diye yazar.

Bugüne kadar hiçbir Türkçe kaynakta yer almayan bu bilginin değeri çok büyüktür. Zira bu bilgiye göre, -en azından 1700'lerin son çeyreğine kadar- dere ile başlayan yaklaşık 2-3 km genişliğindeki bu bölge, Ayvalık'ın en değerli su havzasıdır. Dolayısı ile, döneminde de çok değerli bir tarım bölgesidir [resim.1]

[resim.1] Ayvalık'ın XVIII. yüzyıl sonlarına doğru jeomorfolojisi
 (kaynak: Psarros 2017, çizim: HKK)

Bahçelerde dağınık damialar" (νταμια) [12] [resim.2] olmasına rağmen, Paliobachche (Παλιόμπαχτσε) tarım alanı kurulmamış gibi görünüyor. 

[resim.2] Midilli'de bulunan ve oldukça soylulaştırılmış bir "damia" (νταμια).
(kaynak: Midilli Turizm Rehberi, lesvosgreece.gr)

Öncelikle; konutlar, antik dönemden başlayarak ortaçağa gelene kadar, geleneksel Ege konut tipolojisi olan megaron veya ondan evrilmiş -ama basit- taş yapılar olduğunu ileri sürebiliriz. Bunlar, dıştan dışa 4.00 x 8.00 m. boyutlarında, küçük, tek katlı ve ve tek odalı dikdörtgen megaronlar olmalıdır. Bina malzemesi, büyük olasılıkla aynı zamanda köyü sınırlandıran Agiantoni tepesinden elde ediliyor ve yuvarlanarak düzlüğe indiriliyor olmalıydı. Bu taşlar hem sismik yüklere mukavemet sağlayabilmesi ve hem de en az iş gücüyle bozup yeniden yapmaya olanak vermesi için çamur bağlayıcı ile bağlanıyor ve büyük olasılıkla da sıvanmıyordu.

Ailenin çift hayvanları ile keçi türü küçük baş hayvanları, eve bitişik olan ve daha alçak kotta bitirilen ahırlarda geceletiliyor olmalıydı. Büyük olasılıkla, iki mekanın giriş kapıları ters yönlüydü. Oluşan yapı şebekesi, bir iç avluyu sınırlayan duvar ile çevrelenmiş olmalıydı. Yine büyük olasılıkla, avlunun bir bölümü depolama amaçlı basit bir sundurma türü yapıya da sahip olmalıydı. Hane nüfuslarının 3-4 kişi, karyeyi oluşturan hane sayısının da 20-25 birim olduğunu düşünürsek, haneler günümüzden farklı olarak ekim-biçim yapılan çiftlik alanı ile yakın mesafede belki de yan yana olmalıydı [resim.3].

[resim.3] XVII-XIX yüzyıllar arası bir "damia" yapım şeması.

Bugün büyük bölümü yapılaşarak bozulmuş olsa da bu “tarım alanı” hipotezini güçlendiren veriler halen mevcuttur. Yedi kuyular'dan başlayıp Parmak Çeşme boyunca devam eden tarım alanında halen ziraat sürmektedir. Hayrettin Paşa Camii ve okulları kapsayan adanın, 13 Nisan caddesine doğru paraleli olan ve büyük olasılıkla; 418 ile 419 adalarla birlikte 488 adada, günümüze çok yakın bir tarihe kadar ziraat yapılabilmekteydi (Timuroğlu, 2014). Ve nihayet, 468 adanın kuzeye doğru paraleli olan 499 ve 501 adalar, Osmanlı döneminde Hacıdiakos'un Bostanı olarak anılmaktaydı (Psarros,2017:220). [resim.4].

[resim.4] XVII-XIX yüzyıllar arası Ayvalık'ı.
(kaynak: Psarros,2017:109,220 ; Timuroğlu,2014; 
çizim: HKK)
1. Bugünkü 486 ada
2. Hacıdiakos'un Bostanı
3. Mübadele sonrası Komililerin bostanı
4. Parmak Çeşme ve çevresi
5. Ayazmend (Altınova) - Onac (Gömeç) yolu
6. Dere
7. Şehir iç ulaşımı
8. Agiantoni vadisinden gelen sel yolu
9. Demetrakeli dönemi drenaj
10. Agio Yanni
11.  Mesi Panagia
12. Mezarlık
13. Eski Han
14. Liman
15. Kato Panagia Kilisesi ve okullar
16. 1770 sonrası kurulan Moralılar mahallesi
17. 1772-1797 Demetrakeli döneminde oluşan Kato Panagia

Psarros'a göre: "karyenin" kuzey sınırı, ya ilk inşasının ya da yıkılarak yeniden yapılışı tarihi 1753 olan Taksiyarchis kilisesi/mahallesi idi [13]. Şehir; 1750-1780 yılları arasında kurulan, Agios Dimitru (Αγιου Δημητριου), Agios Yanni (Αγιου Ιωαννη) ve Mesi Panagia (Μεσης Παναγιας) mahallelerini izleyerek dere kenarına kadar geliyor ve Paliobachche'deki tarım arazilerini atlayarak, Demetrakeli döneminde, 1780 yılında inşa edilen Yetimlerin Meryem'i (Παναγιας των Ορφανων/Κατος Παναγιας) kilisesi ile bir mahalle hüviyeti kazanan Kato Panagia (Κατος Παναγιας) mahallesinde sonuçlanıyordu. 

XVIII. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yeni, ardışık yerleşimci dalgaları bölgeye gelmeye başladı ve bir nüfus patlaması yaşandı. "Tuhaf bir şekilde" yeni gelen yerleşimciler, evlerin yoğunlaşması ve arazinin azalmasına rağmen Paliobachche'deki bostanların bulunduğu alanda ve yanı sıra Gölya (Γκιόλια) bölgesinde yerleştiler. Görünüşe göre, su basmaması için sel suyunun iki yerden bağlanarak yatağının düzenlenmesi işi bu dönemde yapıldı. Bu bölgede yoğun nüfuslu yeni mahalleler ortaya çıktı. Birkaç yıl içinde bölge sakinleri sel sıkıntısından da kurtuldu ve bölge genelinde hızla yeni binalar inşa edilmeye başlandı (Psarros,2017:42).

1790'a gelindiğinde derenin güney tarafında yoğun nüfuslu yeni mahalleler ortaya çıktı. Birkaç yıl içinde yerleşimin büyüklüğü neredeyse iki katına ulaştı. Kısa sürede Paliobachse'nin tüm alanı inşa edildi ve Giolia bataklığı neredeyse ortadan kayboldu. Tüm bu yeni inşa edilmiş, alçak ve düz arazi, tepenin yamacında, yerleşimin en eski kısmı olan "yukarı şehir" (Πανω Χωρα)'in aksine "aşağı şehir" (Κατω Χωρα) olarak adlandırıldı.

SONUÇ
O zaman şu hipotezleri ileri sürebiliriz:
1. 1668 yılında de MouceauxKüçükköy'deki tuz gölünü geçtikten hemen sonra Laka veya daha da Ayvalık körfezine doğru bir yerde, bugün bulunmayan bir tuz gölünü geçtikten sonra, denizden içeriye doğru uzaklaştıkça yükselen bir coğrafyaya sahip ve yerel halkın Kidomas gibi bir varyant adla adlandırdığı bir yerleşim birimi bulunmaktaydı.

2. 1689 yılında bu yerleşim birimi "karye" değil, Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı'na bağlı, mesela "zem'in" ya da "memleha" olarak tanımlanmış bir "vergi ünitesi" idi. Bu ünite, Ayazmend kazasına değil Tuzla kazasına bağlı idi ve bu iktisadi coğrafya, en azından 1691 yılının ağustos ayına kadar bozulmadı [14].

3. Halkının çoğunluğu Hıristiyan olan Ayvalık'ta ya “asayiş sorunları” ya da “iktisadi-hukuki sorunlar-belki de her ikisi birlikte- yaşanmaya başlayınca hukuki bir kuruma ihtiyaç duyuldu ve saray, Tuzla kadısından: Ayvalık'ta bir mahkeme kurmasını ve bu mahkeme için görevlendirme yapmasını istedi.

İradeye göre bu, "şer'i" değil "Hıristiyanların da yargılanabildiği" bir mahkeme olmalıydı.  

4. En geç 1701 yılında, Tuzla kadılığı adı değiştirilerek Eğribucak kadılığı oluşturuldu ve Ayvalık'ta bu kazaya bağlandı. Aynı yıl saray Eğribucak kadısına gönderdiği bir yazı ile Ayvalık'ta bulunan “kadim bir kilisenin tamire ihtiyacı olduğunu ve buna izin verdiğini" bildirdi. Üstelik bu kilise, ilk binasının yapımı 1753 yılı olan Taxiarchis kilisesinden 50 yıl önce tamir görecek kadar bozulmuş bir başka kiliseydi.

Kanaatimce ve yerleşmenin denizle olan o tarihlerdeki ilişkisi yeniden değerlendirildiğinde, Ayvalık'ın ilk kurulduğu bölgenin, 1668 yılında de Mouceaux'nun "büyükçe bir köy" olarak bahsettiği Kidomas'ı  bugünkü 13 Nisan caddesi olarak geçtiği yerdi. 

Ve Girit'li keşiş Makarios ile arkadaşlarının "3.170 gümüş para" bağış topladıkları, “1653, Eylül 10, Kidonya köyü, Anadolu eyaleti” yer burasıydı ve en azından 172 kişisi Hristiyan'dı.

Dolayısı ile "karye" -ya da adı o gün için neyse o- Taxiarchis mahallesi veya onun aksında değil, bir başka odakta, yani limanın çevresinde gelişmiş bir merkezde olmalıydı. 

Bu merkez, Psarros'un kitabında bahsedilen dere'ye paralel uzanan mezarlığı ile birlikte Meryem Ana'nın Göğe Kabulü kilisesi (ναός Κοίμησης Θεοτόκου) olmalıdır. Yani, şehrin en eski mabedi  Taxiarchis kilisesi değildi. 

Dostluk ve saygılarımla...

[resim.5] XVII yüzyıl Ayvalık varsayımsal "odak" şeması
(çizim ve varsayım: HKK)

---
DİPNOTLAR
[1] Bu konu ve makale üzerine daha önce yazmıştım (Köksal,2021.a).

[2] André de Mouceaux (1640[?] - 1671[?]), Fransız soylusu ve yaşamı gizemlerle dolu bir  gezgindir. Diğer seyyahların aksine gerçekleştirdiği gezilerini hiç yayımlamadı. Büyük olasılıkla gizli bir “devlet görevlisi” olan de Mouceaux, 1663-1664 yılları arasında Fransız deniz kuvvetlerinin Akdeniz birliklerinde askerlik yaptı. 12 Aralık 1665 tarihinde Fransa'nın Caen şehrine sayman olarak atandı. 1667'de; Yunanca, Farsça ve diğer Orta Doğu dillerinde çoğaltılmış el yazması kitaplar ile el darbı olması koşulu ile antika madalya ve değerli oyma taşları, Académie des Inscriptions et Belles-Lettres'in koleksiyonuna kazandırmak için Akdeniz bölgesine gönderildi (Meynel,1993:11-15). Bugün Fransa Milli Kütüphanesi'nde bulunan 157 el yazması eser bu görevin sonucunda elde edilmiş olmalıdır. 1668 yılında yeniden doğuya doğru yeni bir seyahate çıktı. Haziran 1668'de Halep'ten İstanbul'a geldi ve 5 Mart 1669'a kadar burada kaldı. Seyyah, 1668 yılındaki bu seyahati sırasında tuttuğu notlarında, Ayvalık'a dair gözlemlerini de birkaç satır ile kaydetmiştir. 

Belge hakkında ayrıntılı olarak çalışmış ve bir blog yazmıştım (Köksal,2021.b).

[3] 10 Zilkade 1100 (28 Temmuz 1689) tarih ve A.{DVNSMHM.d.../98/917 kayıt numaralı “mühimme defteri”. Bu defter, Osmanlı arşivinde yaptığım “Ayvalık içerikli belgeler” araştırmasında belirleyebildiğim en eskin Osmanlı belgesidir. 

[4] 20 Safer 1113 (27 Temmuz 1701) tarih ve A.{DVNSMHM.d.../111/2169 kayıt numaralı belge.

[5] Cornelis de Bruijn (1652–1726[?]), Hollandalı ressam ve gezgin. de Bruijn 1677'de Yakın Doğu'ya yolculuk yaparak Türkiye'yi, birkaç Yunan adasını, Mısır'ı, Filistin'i, Suriye'yi ve Kıbrıs'ı ziyaret etti. 1701'de ikinci yolculuğuna çıktı. Hollanda'dan Rusya'ya yelken açtı ve yolculuğuna İran'a ve daha sonra Hint Adaları'na giderek devam etti. 1708'de, Lahey'e döndü. 1698 yılında Reizen van Cornelis de Bruyn, door de vermaardste Deelen van Klein Azië (Cornelis de Bruyn'in Küçük Asya'nın meşhur yerlerine gezileri) adlı eserini Felemenkçe olarak yayımladı. Bu eserini, 1700 yılında Voyages au Levant (Akdeniz'in doğu sahillerine yolculuk) adıyla Fransızca ve 1702 yılında A Voyage to the Levant: or Travels in the Principal Parts of Asia Minor (Levant'a bir yolculuk: veya Küçük Asya'nın meşhur yerlerine geziler) adıyla İngilizce olarak yayımladı. 1711'de Reizen over Moskovie, door Persie en Indie (İran ve Hindistan üzerinden Moskova'ya seyahat) adlı kitabını yayımladı.

[6] Claude-Aleksandre Comte de Bonneval [Humbaracı Ahmed Paşa] (14.7.1675-23.5.1747),  Osmanlı Ordusu'nun ıslahı için çalışmalar yapan Fransız asker. André de Mouceaux'nun yeğenidir. İspanya, Fransa'ya ve Osmanlı ordularında görev yaptı. 1729'da  Müslüman olarak Ahmed adını aldı. Sadrazam Topal Osman Paşa tarafından Humbaracı Ocağı'nı düzene sokmakla görevlendirildi. 1729'da Osmanlı hizmetine girmiş ve ilk topçu okulunu kurdu. Zamanın topçu subaylarına matematik dersleri veren Ahmed Paşa, Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa zamanında Beylerbeyi rütbesini aldı. Asıl görevi humbaracıları batı usullerine göre yetiştirmek olmasına rağmen devletin dış münasebetleri ile görevlendirildi. Katıldığı 1736 Seferi'nde Yeğen Mehmed Paşa'yla birlikte Avusturya'ya karşı savaştı. Sefer dönüşü gözden düştü ve 1738 yılında Kastamonu'ya sürgün edildi. 1747'de İstanbul'da öldü. Ölümünden sonra kurduğu askerî mühendislik okulu tutucu yeniçerilerin muhalefeti nedeniyle kapatıldı. Galata Mevlevihane'si avlusundaki mezarlıkta gömülüdür.

[7] Dimitros E. Psarros (12.8.1939-3.5.2008), Attika Bölgesi'nde bulunan Kallithea'da doğdu. Atina Ulusal Teknik Üniversitesi'nde 1963 yılında makine mühendisliği, 1968 yılında da mimarlık okudu. Ölümüne kadar; mimari, statik ve elektromekanik projeler tasarlayan ofisini 1967 yılında kurdu. 1984 ve 1987 yıllarında, Yunanistan Çevre, Mekânsal Planlama ve Bayındırlık Bakanlığı (Υπουργείο Περιβάλλοντος, Χωροταξίας και Δημοσίων Έργων) tarafından verilen Uygulamalı Mimarlık Ödülü (Βραβείο Εφαρμοσμένης Αρχιτεκτονικής)”nü iki kez aldı. 1985-1987 yılları arasında Yunanistan Mülteci Dernekleri Federasyonu genel sekreterliği ile 1999 yılından ölümüne kadar ICOMOS'un yönetim kurulu üyeliğini yaptı. 1969 yılında başladığı ve ölümüne kadar sürdürdüğü, Ayvalık ve Küçük Asya Eolyası çalışmaları, onun için bir “yaşam gayesi” idi. Çoğu kendisi tarafından yapılan çizimleri ve çektiği fotoğrafları sayesinde Ayvalık'ın yaklaşık 40 yılı zamanında belgelenmiştir. 2017 yılında, Kostoúla Sklaveníti (Κωστούλα Σκλαβενίτη) tarafından yayına hazırlanan Ayvalık ve Küçük Asya Eolyası (Το Aϊβαλι και η Mικρασιατική Aιολιδα) adlı kitap Yunanistan Ulusal Banka Eğitim Vakfı (Μορφωτικό Ίδρυμα Εθνικής Τραπέζης)'nca yayımlandı.

[8] Mühimme defteri, Osmanlılar’ın, Dîvân-ı Hümâyun’da kararlaştırılan hususlar üzerine padişahın onayı alındıktan sonra düzenledikleri fermanların suretlerinin kaydedildiği defterlerdir.

[9] Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı' (Haremeyn-i Şerifeyn vakıfları), Müslümanlar için kutsal sayılan Mekke ve Medine şehirlerindeki cami hizmetlileri, Peygamberin türbesinin hademeleri, muhtelif yerlerden hac niyetiyle veya yerleşmek üzere bu iki şehre gelenler ve orada yaşayan fakirler için kurulan vakıflardı.

[10} memleha, tuzlaya karşılık gelmektedir ve dönem kayıtlarında, bu coğrafi bölgeye ve vergi ünitesine verilen budur.

[11] Geórgios Sakkáris (Γεωργιος Σακκαρης), 1870 yılında Ayvalık'ta doğdu, hakkında elimizde sınırlı bilgi  bulunmaktadır. Babasını erken yaşta kaybetti ve 1875 yılı civarında, annesi, onu ve üç kız kardeşini alarak Atina'ya taşındı. Burada edebiyat okudu ve 1892'de klasik edebiyat ve pedagoji eğitimini tamamlamak için iki yıl Almanya'ya gitti. Yunanistan'a döndükten sonra kısa bir süre Sifnos (Yavuzca) adasında çalıştı. Oradan, 1895 Eylül'ünde orta okul müdürü olarak atandığı Isparta'ya gitti. Isparta'dan doğum yeri Ayvalık'taki, Kidonya Gymnasium'una geldi ve öğretmen olarak işe başladı. Muhasebe dersleri için hazırladığı kitabını 1902'de Ayvalık'taki öğretmenlik görevi sırasında yazdı. 1905-1909 yılları arasında Gymnasium'un müdürlüğünü yaptı. Onun Kidonia Gymnasium'daki öğretmenlik ve yöneticilik döneminin karakteristik özelliği, okul müfredatına uygulamalı dersler eklemesiydi. Bu dersler, üst sınıflara yönelik muhasebe bilgisi ile ilkokulların son sınıfında ve Gymnasium'un ilk iki senesinde okutulan temel tarım bilgisi dersleriydi. Sakkáris bu yenilikçi çabalarını Kidonya'nın Tarihi kitabında büyük bir coşkuyla anlatır. 1908-1909 arasında, çok kısa ömürlü olan Kidonya Helenik Siyasi Birliği (Ελληνικός Πολιτικός Σύνδεσμος Κυδωνιών)'un kurucusu oldu ve yönetim kurulunda görev aldı. Dernek 1909 sıkıyönetimi tarafından kapatıldı. 

1909'da İzmir'e gitmek için Ayvalık'taki görevinden istifa etti. İzmir'de, büyük olasılıkla aynı anda; Kyriakou Gianniki Yunan-Alman Lisesi ile aynı yıl kurulan Evanjelik Okulu'nda ticaret bilgisi dersleri verdi. Helen sözlü tarih kaynaklarında aynı zamanda Helenik Kız Okulu'nda da ders verdiği ileri sürülmektedir. Daha sonra, Eylül 1914'te Lefkoşa'daki Pancyprian Gymnasium'una müdür olarak atandığı için Kıbrıs'a taşındı. 30 Ocak 1915’te, Üç Kutsal Önder Bayramı'nın okul kutlamaları sırasında, “Küçük Asya Helenizmi” adlı ateşli bir bir konuşma yaptı. 1916-1919 arasında üç yıl Amfissa Gymnasium'unda görev yaptı. 1920 yılında Kidonya Tarihi (Ιστορία των Κυδωνιών)'u yazdı. 1927 yılında emekli olana kadar Atina'da çeşitli liselerde görev yaptı. 1942 yılında Atina'da öldü (Köksal,2021.c). 

[12] Damia, tarlalarda inşa edilen, yanında ahırı bulunan kaba bir çiftlik evidir. Türkçe'de “baraka” olarak karşılığını bulabileceğimiz bu konut türü için verilen bu ad, Midilli'de yaygın olarak kullanılan bir kelimedir.

[13] Bu bilgiyi cephesindeki yazıta göre son halini 1844 yılında alan kilisenin avlusunda bulunan hücrenin duvarına kazınmış olan "ΤΑΞΙΑΡΧΗΣ 1753" biçimindeki oyma yazıdan öğreniyoruz.

[14] 10 Zilkade 1102 (5 Ağustos 1691) tarihli ve TS.MA.e/734/16 kayıt numaralı belge:
Haremeyn Evkafından Ayvalık ve Kafırağılı köyleri reayası vergi vermekte maktuat serbestisine malik olduklarından vakfa ödedikleri teklif dışında talepte bulunulmaması ve müdahele edilmemesi hakkında Sultan II. Ahmed'in fermanı sureti. (TSMA No: 5405/1)
Ayrıca:
5 Cemaziyelahir 1101 (26 Mart 1690) tarih ve TS.MA.e/889/59 kayıt numaralı belge.
Eğribucak'ta Haremeyn evkafından Ayvalık, Kafirağılı karye reayaları eskiden beri serbest oldukları halde başka köyler reayasının bu köylerin serbestisine müdahale ettiklerinden yapılan bu müdahalenin önlenerek bu vakıf köylerinden hiçbir şekilde vergi talep edilmemesi emrini havi Sultan II. Süleyman'ın Tuzla kadısına hükmünün sureti. (TSMA No: 9290/12) 
---
KAYNAKÇA
--,-- (2016).
(Parantez İçinden) Tarifsiz Cümleler, Bizim Ayvalık : Aylık Siyasi, Tarih, Kültür ve Haber Dergisi, 7(9), s.15.

de Bruijn, C. (1732).
Voyages de Comeille Le Bruyn par la Moscovie, en Perse, et aux Indes orientales (5. baskı). Lahey.

Meynell, G. (1993).
F.R.S. 1670. The Royal Society Notes Rec. R. Soc. Londra, 47(1), ss.11-15.

Köksal, H.K. (2021.a).
1653 TARİHLİ ve “509 SAYILI KUDÜS KODEKSİ” (κώδικα 'Ιεροσολύμων, 509) KAYITLARINDAKİ 33 AYVALIKLI AİLE, 29 Ağustos 2021, pazar, son erişim: 29 Ağustos 2023.

Köksal, H.K. (2021.b).
BİR KISMI DAĞDA BİR KISMI SAHİLDE KURULMUŞ BÜYÜK BİR KÖY: Kidomas,
9 Eylül 2021, perşembe, son erişim: 29 Ağustos 2023. 

Köksal, H.K. (2021.c).
İMAL EDİLMİŞ TARİH: Faydalı Eserleri Yayma Derneği Yayınları, 19 Temmuz 2021, pazartesi, son erişim: 29 Ağustos 2023.

Kerameos A.P. (1891).
Ίεροσολυμιτική Βιβλιοθήκη, c.1, Petersburg: ss.459-460 .

Patrinélis, X.G. (1993).
Πρώιμη ιστορική μαρτυρία για τις Κυδωνίες (1653). ΔΕΛΤΙΟ Κεντρου Μικρασιατικων Σπουδων, 10, ss.13-21.

Psarros, D.E. (2017).
Το Aϊβαλι και η Mικρασιατική Aιολιδα, Μορφωτικό Ίδρυμα Εθνικής Τραπέζης, Atina.

Timuroğlu, N. (2014).
Yayınlanmamış çalışma: Fethi Namlı ile yapılan 13 Nisan sözlü tarih çalışması, Ayvalık.

28 Ağustos 2023 Pazartesi

ARUNDELL'in AYVALIK'ta GEÇİRDİĞİ 3 GÜN: 5-7 Haziran 1834


Francis Vyvyan Jago Arundell 
(
1780–1846)
(fotoğraf: npg.org.uk
)

Francis Arundell [1]; İngiliz antikacı, Anglikan din adamı ve doğulu bir gezgindir. 1822 yılında Levant Şirketi'ne papaz olarak seçildi ve 1834 yılına kadar İzmir'de ikamet ederek, Osmanlı coğrafyasını gezdi. Mart-Eylül 1826 tarihlerini içeren 7 ay boyunca yedi kilise  [Efes, İzmir, Bergama, Thyateira (Akhisar), Sard, Filadelfeia (Alaşehir), Laodikya (Denizli)] ve antik Pisidia gezileri ile 1834 yılında yaptığı Filistin gezilerini değişik kitaplarında yayımladı.

Arundell, kitabının 2 cildi ek bölümlerinde, Anadolu (Asia Minor)'da yaptığı üç geziyi de yazdı. Bunlardan birisi ek bölüm 2'de yer alan "Günlük- Kara yoluyla İzmir'den Bergama ve Ayvalık'a; oradan da deniz yoluyla Midilli ve İzmir'e" (Journal- From Smyrna to Pergamus and Aivali by land; and thence by sea to Mitylene and Smyrna) adlı bölümüdür (Arundelll,1834:287-386).

Bu bölümünün 5/8 Haziran 1834 günleri (8 Haziran günü sabah saat 9:30'a kadar): Ayazmati (Altınova) köyünde, Ayvalık ve Mosconisi (Alibey adası)'de geçer (Arundell,1834:315-329).

Burada Arundell Ayvalık'ı, rahip Jowett'ın 1818 izlenimlerini yazdığı makalesi ile kıyaslar ancak, makaleyi de doğru hatırlamıyordur (Jowett,1822; Köksal,2019). 

Bir diğer dikkat çekici konu ise, Arundell'in bir din adamı olmasına karşın "Ayvalık insanını aşırı dindar" bulduğu bölümlerdir. 

Bu konuda, yani mealen; "Ayvalık tarihi araştırmalarında Atos Dağı (Aynaroz) rahipleri ile Efes Metropolitliği kavgası seküler bir gözle araştırılmamıştır" konusunu, daha önceki bloglarımda da tartışmıştım. Rahmetli Zeki Arıkan'a göre, 1909 olaylarının altında bile yatan bu konudur (Arıkan,2022:68-95).

Ben bu blog ile yorum yapmadan oluşturduğum bölüm çevirisini, Ayvalık araştırmacılarının kullanımına sunmak istedim. 
-- * --
Anadolu'da Keşifler, c:2
Günlük- Kara yoluyla İzmir'den Bergama ve Ayvalık'a;
oradan da deniz yoluyla Midilli ve İzmir'e (s.315-329)
...
AYASMATİ KÖYÜ.
Saat yediye çeyrek kala, Ayasmati çayı [Madra çayı] adı verilen, denize doğru akan geniş ama sığ bir nehri geçtik ve kısa süre sonra Ayasmati [Altıova]'ye vardık. Burası sadece yüz Türk ve kırk Rum'un yaşadığı küçük bir yer. M. Choiseul [2], Ayasmati'nin Attea bölgesinde olduğunu varsayıyor: öyle olabilir ama biz, Ayasmati'de antik bir kentin bulunduğu varsayımını haklı çıkaracak camideki birkaç granit sütun ve mezarlıktaki iki veya üç parça dışında hiçbir şey bulamadık. *

Konakları, mezarlığı, Rum kilisesini görerek köyün içinde dolaştık. Kilise muhtemelen güvenlik nedeniyle handaydı ve dairemizden sadece birkaç kapı ötedeydi. Yaşlı rahibi yaklaşık bir düzine kişiyle birlikte ayini söylerken bulduk. Ziyaretimize oldukça alışılmadık ve uygunsuz bir saatte, gece yarısı, yataklarımızdayken karşılık verdi ve ertesi gün, Whitsunday [3] olduğu için büyük bir şölene katılmamız için bize çok baskı yaptı.

* Antik kentin, kıyıya daha yakın olduğundan [dolayı] Attea değil Attalia olduğunu düşünüyorum.

ZEYTİN BÖLGESİ.
6 Haziran pazar - Saat dörtten önce kalktık ama atlarımızın o saatte yola çıkmaya hazır olması yönünde kesin emir vermiş olmamıza rağmen, Milcom [saat] altıyı geçinceye kadar hazır değildi. Saat beşte kilise ayinine katıldık ve kadınlar da dahil olmak üzere, her zamanki gibi ayrı ayrı yaklaşık kırk kişi saydık. İçeri giren herkes bir ya da iki parasını tabağın üzerine koyuyor ve yakıldığında perdenin önündeki sehpaya yapışan tapasını alıyordu. Fena halde fakir görünüyorlardı ama kendi tarzlarında dindarlardı; gerçi rahip ara sıra paravanın içinden azarlarken, ayini de dışarıyı da yönetiyordu. Bay Brewer, sataşma tarzındaki bir tuhaflığa dikkat çekti.

Saat altı buçukta büyüleyici bir zeytinliğe girdik; ağaçların çoğu büyük ve güzel, ancak çoğu gençti. [Görüntü], Romalılar bölümü on birinci ayetteki, "iyi ve yabani zeytin ağacını ve burada çok verimli bir toprak olmasına rağmen, çakmaktaşı kayalarından çıkan yağı" bize hatırlattı. Yedi buçukta her taraf aydınlanınca oradan ayrıldık ve bir bağın içinden geçtikten sonra tekrar zeytinliklere, ama açık bir araziye girdik. Sağdaki tepelerin tamamı zirveden tabana kadar zeytin ağaçlarıyla kaplıydı.

REFAH İÇİNDE AYVALIK.
Ayrıca Cydonia köyünde olduğumuzu hatırlatan birkaç ayva ağacı da gördük. Önümüzde bulunan çok sayıda yel değirmeni, bir kasabanın çok uzak olamayacağının kanıtıydı, ancak Milcom'un dün gece bizi Ayvalık'ın, Ayasmati'den en az üç buçuk saat uzakta olduğuna dair temin ettiği için ve Ayvalık'ın yakınında da olduğumuzu düşünerek, yavaş yavaş ilerlememize rağmen Ayasmati'den bir buçuk saatten biraz daha fazla bir süre sonra, saat sekizden önce şehre vardık.

Bu ilginç yerin tarihi çok iyi biliniyordur. Devrimin başlangıcında Ayvalık'ın nüfusu kırk bine yakındı. Koleji yabancıların hayranlığını içermekteydi; kasabaya, çevreye ve adalara mensup her yaştan üç yüz elli öğrenci sürekli olarak bulunuyordu. Öğrencilerine güzel yazı, doğa felsefesi, matematik, mantık, retorik ve ahlak felsefesi, eski ve modern Yunanca öğretilirdi. Yönetim, yetenekleri kadar erdemleriyle de tavsiye edilen seçkin profesörler tarafından doldurulmuştu. 13 Haziran 1821'de Ayvalık bir kül yığınına dönüştü. Kolej, hastaneler, kiliseler, hepsi savaşın tahribatıyla yerle bir oldu. *

* Ayvalık veya Haivali'nin, antik Heraklia bölgesinde inşa edildiği sanılıyor; bugünkü adı Türkçe'de Yunanca'da Kydonia, ayva kasabası anlamına geliyor. Yer ve özellikle kolej hakkında çok ilginç bir açıklama Rahip W. Jowett [4] tarafından Akdeniz'deki Hıristiyan Araştırmaları adlı eserinde verilmektedir, s. 58. 1818'de, elbette Yunan devriminden önce ve kalabalık nüfusun gelişip mutlu olduğu bir dönemde oradaydı.

Nüfusun daha sonra 25.000 olduğu tahmin ediliyordu. O zamanlar bir kolej, bir kütüphane ve matbaa vardı.

Kolej 1803 yılında inşa edildi. Bay Jowett Ayyvalık'dayken, Gregorius Kilise Tarihi üzerine, Theophilus ise Matematik üzerine dersler verdi.

Bay Jowett, Eutychus'un üst odadaki bir pencereden düşerek ölümünü anlatıyor. Midilli'nin Pyrgoi adı verilen kır evleri bunu şehirdekilerden çok daha mutlu bir şekilde göstermektedir; ve eğer bu evlerin üst odalarını çevreleyen açık Abajur'ların "birçok ışığı" aldığı anlaşılabilseydi, resim tamamlanmış olurdu; ancak Mauradec bu şekilde doğru bir şekilde anlaşılamaz ve Troas'ın, Midilli gibi, ucuz olduğu zeytin bölgesinde yağın ucuz olduğunu söyleyebilemek için, "birçok ışık" kutsal metin tarihinin doğruluğunun kanıtı olacaktır. 

AYVALIK'IN ISSIZLIĞI
Kasabanın içinden geçerken her tarafta ortaya çıkan ıssızlığa tanık olmaktan daha yürek parçalayıcı bir şey olamaz; yüksek bir tepenin alt ve üst kısımlarında büyük yer kaplayan evler artık neredeyse yerle aynı hizaya gelmişti. Sekiz yıl önce var olan sayısız yüksekliğe sahip evlerin yerinde, beş ila on beş fit [5] arası çıplak çatısız duvarlar kapamıştı. Nüfus geri dönüyordu ve şu anda (1830) sakinlerin sekiz ila on bin arasında olduğu hesaplanıyor, elbette yıkık evleri yeniden inşa ediliyor. Büyük bir malikane yıkıntıları arasında, siyahlar içinde yaşlı bir kadının tek başına oturduğunu gördüm; başı derin bir düşünceyle iki elinin içine yaslanmıştı. Muhtemelen daha önceki ve daha mutlu günlerin sahnesi aklına geliyordu!

YENİ HAN.
Bugün Whitsunday olduğundan, etrafı saran sefaletin ortasındaki insanların kıyafetlerinde, düzgün ve temiz bir görünüm vardı. Han yeniydi, geniş ölçülerde inşa edilmiş ve çok güzel bir binaydı. Bulduğumuzdan daha fazla konforlu ve temizlik bekliyorduk; boş olan tek oda, Menemen'den gelen çok sayıda koloniyle yeterince doldurulmuştu. Diğer tüm odalar, büyük bir yoksulluk içinde olan, daire fiyatlarının düşük olduğu, ayda beş kuruş (bir şilin altı peni değil) olan ve onları orada yaşamaya davet eden Rum aileler tarafından işgal edilmiş gibiydi.

KOLEJ HARABELERİ.
Han neredeyse bir hastane gibiydi. Her tarafımızda çeşitli rahatsızlıklara yakalanmış pek çok zavallı vardı. Edremit'ten gelen zavallı bir delikanlı çok hasta görünüyordu; nabzını kontrol ettim ve biraz hızlı olmasına rağmen görünüşe göre hastalığı yoktu. Bu açıkça aşırı yorgunluk ve açlığın bir sonucuydu! Handaki herkese yabancıydı ve borcunu ödeyecek parası olmamasına rağmen zavallı bir kadının onu özenle emzirdiğini ve ona çorba verdiğini görmek hoştu!

Kahvaltımızı yaptıktan sonra çok sayıda ziyaretçimiz vardı ve diğerlerinin yanı sıra daha iyi durumda olan zeki bir Yunanlı, eski koleji yıkıntılarından yeniden ayağa kaldırmak olmasa da, en azından eğitim için bir şeyler yapmak için çaba gösterme konusundaki görüşümüzü hemen savunmaya başladı. O artık, bu kasabadaki cicerone'umuzdu. Yolculuğumuzun amacını göz önünde bulundurarak, bir başkasının inşası için yer bulmak üzere kiliselerinin ve mevcut okulunu gösterilmesini istedik. Ünlü üniversitenin artık taş yığınlarından ibaret olan, duvarlarının yüksekliği yalnızca beş ila altı feet olan alanı ziyaret ettik. Burada geniş bir alan ve bol malzeme vardı ancak, görüşümüz klasik bir okulun yeniden kurulmasından ziyade, imkanlarımızla orantılı olarak, daha mütevazı bir karaktere sahip, olduğundan daha hoş bir görünüşe sahip olmasıydı. Bu beklentiyle buradan ayrıldık. Kasaba halkının yeniden refaha kavuşmasıyla profesörlerin sandalyeleri bir kez daha dolacaktı.

ST. GEORGE KİLİSESİ.
Daha sonra biri, yeni Türkiye için tasarlanan iki hastanenin, karantina hastanesinin kalıntıları bize gösterdi. Artık kiliseleri incelemeye başlamıştık.

Görev başındayken bir İngiliz olarak ilk saygılarımızı St. George Kilisesi'ne, Agios Georgios'a [6] sunduk ve arkadaşımın [bu] ulusal azizimizi tamamen reddettiğinden de emin değilim. Belki de bu nedenle St. George'un himaye ettiği ülkeye saygı göstergesi olarak, perdenin arkasına, Yunanlılar tarafından Bomos olarak adlandırılan yere kabul edilmemizi ve her iki kolunda da birer torba asılı olan büyük bir haç gösterilmesini amaçlanmıştı. Bunlardan birinde, hastalara viatica olarak verilmek üzere çok küçük parçalara bölünmüş, küçük bir kutuda saklanan kutsal ekmek bulunuyordu; diğerinde şarap vardı. Masanın üzerinde o gün için kutlanan ve kendi kiliselerimizde olduğu gibi küçük kareler halinde kesilmiş kutsal ekmek vardı.

AYVALIK OKUL MÜDÜRÜ.
Rahip, eşsiz bir lütuf işareti olarak, Kutsal perşembe günü patrik tarafından İstanbul'da yapılan ve tüm kiliselere dağıtılan kutsal yağı koklamamız için bize sundu. Kesinlikle mür, aloe ve cassia kadar keskin kokulu değildi. Saygının bir başka işareti de dudaklarımızı saygıyla zengin bir şekilde ciltlenmiş Evangelion'a koymamıza izin vermekti.

Daha sonra Panagia ton Orphanon adı verilen Yetimlerin Meryem'i kilisesini ziyaret ettik ve arkasında okulumuz için iyi olacak, yaklaşık 50'ye 100 feet bir duvarla çevrili bir alan gördük. Bize başkalarını ve son olarak Aziz Demetrius'u da gösterildi. Burada, Ayvalık'taki tek okul müdürüyle sohbet ettik. Az sayıda öğrenci kilisenin girişinde ve eski yöntemle eğitim görüyordu. Listedeki isim sayısı yetmiş ikiyi buluyordu ve ödedikleri ay bazında bir kuruştan elli paraya, üç peniden dört peniye kadar değişiyordu.

Okul müdürü, önerdiğimiz okula istekli ve yatkın görünüyordu. Ama bu ve diğer kiliselerin rahipleri, dostumuz cicerone'un "Ah, onlar kaloi antropoi, iyi insanlardır ve yemek yemeleri ve uyumaları ile meşhurdur"  demesine rağmen, plana yürekten katılmış gibi görünmüyorlardı.

FRANSIZ KONSOLOSU
Han'a döndüğümüzde rehberimizin arkadaşları olan Ayvalık'ın önde gelen iki adamı bizi ziyaret etti. Bay Brewer onlara; bir okul inşa etme masrafının yarısını karşılamaya ve bir öğretmeninin ücret ödemesini yapmayı, diğer yarısını da kasabanın ödemesi şartıyla hazır olduğumuzu anlattı. Onlar, Yunanlılar gibi, hiçbir şey ödemeye güçlerinin yetmeyeceğini söylüyor gibiydiler. Şehrin ileri gelenlerini bir araya toplayıp istişarede bulunmayı teklif ettiler. Ne yazık ki Geronde'ler, Midilli'ye gitmişlerdi ve bu güne de dönmeyeceklerdi.

Sonra, daha önce her türlü yardımda bulunmak üzere hizmetçisini kibar bir şekilde gönderen Fransız konsolosunun ziyaretinden onur duyduk. İtalya'nın yerlisi olmasına rağmen, gerçek bir Fransız olduğunu kanıtlayacak kadar canlılığa ve hareket kabiliyetine sahipti.

Felaket anında buradaydı ve Türkler çıkarken bayrağını konsolosluk binasının üzerinde sallayarak Musconisi'ye çekildi. Geri döndüğünde, evinin, koruyucu bayrağa bakılmaksızın yakıldığını, daha önce yirmi bin kuruşun yağmalandığını, kendi özel mülkünün yanı sıra kasaba halkına ait devasa mülklerin de yağmalandığını gördü. Fransız ve Avusturya konsolosu olarak güçlü sandığı ve arşivleri de yok edildi. Daha sonra Rodos'a gitti ve görevine ancak son üç hafta önce geri döndü.

Havaların ısınması üzerine Truva gezimizi yarıda bırakıp Milcom'u ve atları İzmir'e yollayarak Midilli'ye geçip deniz yoluyla İzmir'e dönmeye karar verdik. Güneşin ardından biraz dinlenip serinledikten sonra akşam tepenin zirvesine doğru yürüdük. Muhteşem bir panorama olan manzara, Edremit Körfezi'ni de içeriyordu; ve eğer bu kadar geç olmasaydı, belki o kasabayı ve Assos'un kalıntılarını, hatta bir nebze de olsa Truva'yı görebilirdik. Ancak saat geç olduğundan geri dönmek zorunda kaldık ve Türkiye için uzun zamandır güzel bir şehir olmayan bu kadar uzun bir yolu kat etmek çok etkileyiciydi; şimdi köpek havlamaları ve cucuvaia'nın kederli notası dışında hiçbir sesin rahatsız etmediği bir duvar yığını. 

KİLİSE BİNASI SAYISI.
Bir zamanlar bir Fransız'ın dediği yer olan aşağıya vardığımızda, birçok iyi giyimli kadının Agios Georgios kilisesine doğru aceleyle geldiğini gördük, oraya vardık, bağlılık kiliseye değildi, yalnızca binaya selam vermekten ibaretti. [Bu halk] bir okul kurmak için tek bir para bile bağışlanmazken, tüm kiliselerin yeniden inşası için bu kadar para harcama telaşına kapıldıklarını görmek, bizi çok üzdü ve bizi ziyaret eden Rumlara da [bu düşüncemizi] dile getirdik. [Bu halk] şimdiden sekiz ya da on bini aşmayan bir nüfus için dört kilise restore ediliyor, oysa İzmir'de otuz binden fazlasına üç kilise yetiyor!

Kiliselerin yeniden inşası için aidat toplayan bir rahibin başkanlığındaki bir heyet bizi ziyaret etti. Üzerimize altın ve gümüş dolu bir tabak verip yardımımızı istediler. Bay Brewer, en ufak bir tasarruf bile yapılmamışken, son derece fakir olan az sayıdaki nüfusu bu kadar çok kilisenin yeniden inşasına ve süslenmesine katkıda bulunmanın, utanç verici dememek gerekirse de, buna yakın bir düşünceye sahip olduğunu çok doğru ve kesin bir şekilde ifade etti. Karşılığında bir okul inşa ederek bu yoksul insanlara fayda sağladığını gösterdik. Ve tabii ki bir şey vermeyi reddettik. 

7 Haziran pazartesi - Bugün Han'dan kendi isteğimizle ayrılırdık, çünkü handa çok fazla hastalık vardı ve içtiğimiz su da sağlıksız kalitedeydi; ama rüzgar Midilli'ye üstü açık bir tekneyle geçilemeyecek kadar kuvvetli esiyordu. 

FRANSIZ KONSOLOSLUĞUNDA ÖĞLEN YEMEĞİ
Fransız konsolos, kendisiyle yemek yememiz için bize o kadar çok baskı yaptı ki, reddedemedik; yemek saati bir buçuktu. Öncekine göre daha mütevazı olan konsolosluk malikanesi üç odadan oluşuyordu, yani: girişin solunda bir mutfak, sağında ise henüz sıvanmamış iki oda bulunuyordu. İstanbul'dan yeni gelen Rus konsolosuyla tanıştık. Ayvalık felaketi sırasında o da burada ikamet ediyordu ve evinin yağmalanması ve yakılmasıyla diğerlerinin kaderini paylaştı. Artık dönüşteydi ve her iki yerde de konsül olarak ve Midilli'yi ikametgah yeri olarak tercih edişinin fermanını ağaya okutmak için bugün buraya gelmiş. Ev küçük olmasına rağmen muhteşem bir şekilde ağırlandık ve yemekten sonra konsolosun bizi Midilli'ye götürmesi için tavsiye ettiği tekneyi görmeye gittik.

KADIN OKULU AÇIN.
Erkekler için büyük bir devlet okulu inşa etme planımızın uygulamaya konması açıkça zaman alacağından, Bay Brewer kız çocukları için neler yapılabileceğini denememizi önerdi; Yunan arkadaşımız ve cicerone bizi yeni sisteme göre okul açabilecek durumda olması için tavsiye ettiği iki genç Rum kızının evine götürdü; masrafını Bay Brewer'la paylaşmayı kabul ettim.

Her ikisi de çok genç ve zekiydiler; biri sadece on dört yaşındaydı; ilk önce Bay Brewer'ın, ardından da arkadaşım rahip Henry Leves çabalarıyla Suriye'de kurulan yeni okullarda birkaç ay eğitim görmüşlerdi. Oldukça iyi yazıyordu ama eski sistemi öğreten diğeri kadar iyi okuyamıyordu. Onlara ayda otuz para vermeyi ve okul için yer bulmaları için yirmi para daha vermeyi teklif ettik. Tüm akşamımız, İngiltere ve Amerika'ya gönderilecek ve Ayvalık ile Yedi Kilise'deki okulların yeniden kurulması amacı için yardım mektubu hazırlamakla geçti; bu bölüm belki bu derginin sonunda verilecektir [bu mektup taslağı baskıda bulunmamaktadır].

MİDİLLİ'YE GİDİŞ.
8 Haziran salı - Bu gece, her türlü süpürme, yıkama ve silkeleme önlemine rağmen, her zamankinden daha huzursuzduk; pireler "endüstriyel" olmaktan öte bir şeydi ve bizi yok etmeye kararlı görünüyorlardı. Onların, düzeni ve iyi ilkeleri yeniden kurma kaygımızı kıskanan Ayvalık'daki ıssız Türklerin huzursuz ruhları olduğunu hayal edebiliyordum. Kaptan bizi erken çağırdı, Yunanlılar gibi bizi Midilli'ye götürmek için yirmi kuruş ya da İzmir'e gidersek yüz kuruş gibi çok kesin şartlar teklif etti. Rüzgârın şiddetinden ve kiremitler, pamuk torbaları vb. ile dolu geminin küçüklüğünden dolayı biraz tereddüt etsek de yola çıktık.

MUSCONISI.
Tam bir saat boyunca diğer yolcuları ve onların teskerelerini ya da pamuk çuvallarının izinlerini bekledikten sonra, saat dokuz buçuk civarında yelken açtık. Türk ve Rumlardan oluşan karışık bir kafileydik. Saat onda güçlü ama hafif bir esintiyle Musconisi adasına giden geçidi geçtik ve bu sırada, solda savaşlarla çevrili alçak bir bina olan İzmir'deki Sancak kalesine benzeyen, kare şeklinde bir manastır, sağda ise Musconisi kasabasının oluşturduğu dar geçitteydik. Antik adı Poroselene olan yerleşme, bir tepenin üstü boyunca güzelce inşa edilmiş yüzlerce evden oluşur; bunların çoğu, Ayvalık gibi bir harabe yığını halindedir ve üzerinde çok sayıda kule benzeri bir yapı bulunuyordu. Gemideki antikacılar bunun antik Helen dönemi olduğunu ve yaklaşık on dört ay önce bir depremle kısmen yıkıldığını söylediler. Kasabanın çevresindeki ülke hâlâ zeytinlik bölgesiydi.

Şimdi, her iki tarafta suya çakılan kazıkların oluşturduğu, hem balıklar için bir bent görevi gören, hem de geçidi işaretlemeye yarayan dar bir açıklıktan geçtik; su her iki tarafta da çok sığdı. O kadar dardı ki, yanından geçerken küçük teknemizin kenarları çizildi. 

(çeviri: Hayri Kaan Köksal)

---
DİPNOT
[1] Francis Vyvyan Jago Arundell (1780–1846) İngiliz antikacı, Anglikan din adamı ve doğulu gezgindir. Temmuz 1780'de Launceston'da doğdu ve Liskeard Gramer Okulu'nda ve Oxford'daki Exeter College'da eğitim gördü ve burada 1809'da yüksek lisans derecesini aldı ve memleketindeki Antony'de papazlık yaptı. Genç yaştan beri büyük bir tutkuyla arkeolojik araştırmalara yöneldi ve 1811'den itibaren 28 yıl süreyle Society of Antiquaries of London cemiyetinin üyesi olur. 1817 yılında Archæologia dergisinin bir sayısında, son Bizans imparatoru Palaiologos'un soyundan gelen ve 1637'de Landulph'da ölüp gömülen Theodore Palaeologus hakkında bir makale yayımladı. 1815 yılında İstanbul'da İngiltere konsolosunun kızıyla evlendikten sonra ilgisi Doğu'ya yönlendi, böylece kendi talebi üzerine İzmir'de Levant Şirketi'ne papazı olarak atadı ve İzmir'de 14 yıl kaldı. 1826 yılında Mart-Eylül aylarında Anadolu'nun yedi kilisesini ve antik Pisidya'yı (Yalvaç) kapsayan iyi düzenlenmiş bir gezi yaptı. Seyahatnamesi okurlar tarafından çok olumlu bir şekilde karşılandı. Bu başarı ona cesaret verdi ve 1833 yılında yeniden antik Pisidya'yı ve Avrupalılar tarafından pek bilinmeyen yerleri gezmek için yola çıktı. Bu gezinin seyahatnamesini 1834 yılında iki ciltlik  "Discoveries in Asia Minoryayımladı. 1835 ve 1836'da ise Filistin'e seyahat etti. Arundell İzmir'e yerleştiğinden beri arkeolojik eser, sikke ve elyazmalarından meydana gelen çok büyük bir koleksiyon yaptı. İngiltere'ye döndükten sonra sikkelerini British Museum'a sattı. İzmir ve memleketi Launceston için topladığı tarihi materyaller ise hiç kullanılmadı ve muhtemelen kayboldu. 5 Aralık 1846'da Landulph'ta öldü. (Vingopoulou,20xx)

[2] Auguste de Choiseul-Gouffier  (27 Eylül 1752-20 Haziran 1817), Choiseul ailesinin Gouffier kolundan bir Fransız diplomat ve aristokrattı. Académie française'nin bir üyesi olup, 1784'ten Fransız monarşisinin yıkılışına kadar Osmanlı İmparatorluğu'nda Fransa'nın büyükelçisi ve Antik Yunan bilimcisi olarak görev yapmıştır. 

College d'Harcourt'taki eğitiminden itibaren antikalara karşı bir tutkusu vardı. Kuzeni Dük de Choiseul'un evinde tanıştığı Voyage d'Anarcharsis'in yazarı Jean-Jacques Barthélemy ile sık sık yaptığı görüşmeleri özellikle dikkat çekti. Diğer bir arkadaşı ise saray entrikalarına birlikte katıldığı ve dini hayata başlamaktan onu caydırdığı Talleyrand'dı. 1776'da astronomiyle ilgilenen Chabert markisi Joseph Bernard de Chabert'in komutasındaki Atalante firkateyniyle Yunanistan'a doğru yola çıktı. Choiseul-Gouffier, ressamlar ve mimarlarla birlikte güney Mora Yarımadası'nı, Kiklad Adaları'nı ve diğer Ege adaları'nı ziyaret etti, ardından Küçük Asya'ya geçti. Yolculuğun aynı zamanda siyasi bir amacı da vardı: Ege'de Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu arasındaki durumu açıklamak. Dönüşünde, büyük bir başarı elde eden ve entelektüel ve politik kariyerini kolaylaştıran Voyage pittoresque de la Grèce'in ilk cildini yayınladı. 1782'de Académie des inscriptions et belles-lettres'in üyesi oldu. Daha sonra 1783'te Académie française'nin üyeliğine seçildi. 1784'ten 1791'e kadar İstanbul büyükelçisi oldu ve bu fırsattan yararlanarak Yunanistan'ı keşfetme fırsatı buldu. Fransız Devrimi hayatının gidişatını değiştirdi. Fransa'daki mallarına el konuldu ve yerine başka bir elçi gönderildi. Choiseul Gouffier, elçilikte kuşatma altında geçen bir yılın ardından 1792'de, Rusya'ya göç etti ve burada Academy of Arts ve Imperial Public Library of Russia müdürü olarak atandı. İmparatoriçe Catherine onunla arkadaş oldu ve ona şimdiki Litvanya'da topraklarından bir alan verdi. Fransa'ya ancak 1802'de, Napolyon'un sürgündeki soylulara yönelik affı üzerine döndü. Arkadaşı Talleyrand'ı bulunca İmparatorluk hükümetine katılmayı reddetti ve XVIII. Louis'e sadık kaldı. 

1782'de Voyage pittoresque en Grèce birinci cildini, 1809'da ise ikinci cildini yayımladı. Ölümünden sonra da 1823'te, Voyage pittoresque de la Grèce'in üçüncü cildi yayımlandı.

[3] Whitsunday (aynı zamanda Whitsun veya Whit Sunday de denir), Birleşik Krallık'ta ve diğer ülkelerde Anglikanlar ve Metodistler arasında kutlanan, Hıristiyanların kutsal Pentecost günü için kullandıkları addır. Paskalya'dan sonraki yedinci pazar gününe denk gelir ve Kutsal Ruh'un, Mesih'in öğrencilerine inişi anısına kutlanır.

[4] William Jowett, 1787 yılında, Londra'nın eski yerleşim yerlerinden olan Newington'da doğdu. Babası John Jowett, dericilikle uğraşan bir tüccardı ve aynı zamanda Kilise Misyonerleri Cemiyeti'nin ilk üyelerindendi. İlk eğitimini peder Henry Jowett'tan aldı ve 1806'da Cambridge St. John Koleji'ne başladı. 1810 yılında lisans eğitimini tamamladı ve 1813 yılında master derecesi alarak mezun oldu. 1816 yılına kadar St. John Koleji'nin akademik kadrosunda yer aldı. 1813 yılında Kilise Misyonerleri Derneği'ne katıldı ve misyonun yurtdışı görevine giden ilk Anglikan oldu. 1815-1820 yılları arasında Akdeniz bölgesinde çalıştı. 1816 yılında Malta'da The Christian Observer adında bir gazete kurdu, aynı yıllarda The Baptist Magazine dergisinde de Misyon adına muhabirlik yaptı. Akdeniz'deki ilk beş yılı daha çok Malta'da geçse de, bir süre Korfu adasında ve iki defa da Mısır'da bulundu. 1815'te, Norfolk'lu John Whiting'in kızı Martha ile evlendi ve çiftin yedi çocuğu oldu. Martha, kocasıyla birlikte misyoner olarak görev yaptı ve 24 Haziran 1829'da öldü.

[5] 1 feet = 30.48 cm.

[6] Bugünkü Alibey cami (Çınarlı camii)'nin, mimar Emmannuel Kouna tarafından yeniden yapılması öncesinden bahsedilmekte. 

---
KAYNAKÇA
Arıkan, Z (2022).
1909 Ayvalık hadisesi, Ayvalık tarihi üzerine akademik çalışmalar seçkisi, (ed.) Berrin Akın Akbüber, Ayvalık Belediyesi, s,:68-95, İzmir.

Arundell, F.V.J. (1834).
Discoveries in Asia Minor : inculuding a descriptic of the ruins of several ancient cities and especially antioch of Pisidia, c:2, Richard Benettey, Londra.

ArundellF.V.J. (2014).
Anadolu'da Keşifler, Sistem Ofset Yayıncılık, İstanbul.

ArundellF.V.J. (2016).
Küçük Asya'da Keşifler c: 1-2, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul.

Jowett, W. (1822).
Christian researches in the Mediterranean, from MDCCCXV to MDCCCXX, in furtherance of the objects of the Church Missionary Society, Londra.

Köksal, H.K. (2019).
William Jowett'ın Ayvalık'taki 4 Günü... son erişim tarihi: 26 Ağustos 2023, cumartesi.

Öktem. A.Z. (1949).
İzmir hakkında tarih araştırmaları ve incelemeleri, İzmir Halkevi Tarih ve Müze Kolu Yayınla, İzmir.

Vingopoulou, I.(20xx).
Aikaterini Laskaridis Vakfı : ARUNDELL, Francis Vyvyan Jago,
https://tr.travelogues.gr/travelogue.php?view=97&creator=984303&tag=12618, son erişim tarihi: 26 Ağustos 2023, cumartesi.

15 Ağustos 2023 Salı

DAB 5 KASIM 1923 TARİHLİ MİDİLLİ-AYVALIK "mübadele belgesi"

DAB. 5 Kasım 1923 tarih ve 206-406-8 sayılı belgenin 1. sayfası.
(kaynak: Devlet Arşivleri Başkanlığı)

    
Bugüne kadar "mübadele", sınırlı kaynağın "tekrar basımı" ötesinde ele alınmadı. Bu duruma da "itiraz sesi" pek duyulmayınca -"işler bu kadar kolay" olunca yani- "mübadelenin şiddeti" unutuldu. Onun sadece bir "iskan problemi" olduğu sanısı yaygınlaştı. İlk Türkçe mübadele romanının ve filminin yaklaşık 1980'lerde yapılmış olduğunu düşünürsek (Köksal,2016), bir kısmımızın bu "halı altına çöp süpürme kültürümüzle" daha çok kavga edeceği ortada.

1923'de, üstelik bu "mübadele" konusunda: "toplumun daha fazla bir arada kalamayacağı" tezine taraftar olan Yunanlılar, "mübadele sözlü tarihine" başlayıp, doğruluğu tartışılsa da peş peşe kitaplar ve filmler yayımlamış iken (Köksal,2021), Türkiye 1980'lere kadar durmayı tercih etti. Belki "göç toplumu" olunmasından belki de "hak etmediğimiz şeylere sahip olduğumuza" inandığımız için, bu "halı altına çöp süpürme kültürümüzle" yaşamayı tercih ettik durduk. 

Aslında umutlanmıştım "mübadelenin 100. yılı gelince". Ama, bir iki telif yayın peş peşe yayımlanınca ve okuyunca onları, bunca ayın geçmesi ardından "o umudum da söndü".

İstanbul BB tarafından geçen sene çıkartılan ve değişik
yazarların makalelerinden oluşan "100. yılında Mübadele" kitabı.

Bu çalışmayı tercüme edip tam yayımlayacağım günlerde, "Ayvalık Bibliyografyası" çalışmaları sırasında, sayın Aslı Arslan'a ait bildiri ile karşılaşmış (Arslan,2019) ve yayımlamaktan vazgeçmiştim. Tam da o günlerde sevgili Taylan'a bu belgeden söz etmiş, yollayacağım günlerde de ameliyat için hastaneye yatmıştım. Sayın Arslan'ın makalesine internetten erişebilirsiniz. Taylan'ın kitabı da bugün yarın çıkmak üzere.

Aşağıda tercümesi bana ait belge; Ayvalık-Midilli arasında gerçekleşen ve Samsun'dan sonra ikinci "mübadele etkinliği" hakkında 7 sayfa olarak İngilizce yazılan bir metindir. Metini "Ayvalık araştırmacılarından" (ki bu konuda giderek ciddi şüpheler duymaktayım) uzak tutan neden ise, özetinin yanlış yazılmasından kaynaklı olduğu kanısındayım: "Midilli'den Ayvacık'a [Ayvalık'a] nakledilen müslümanlar hakkında Amerikan Yakındoğu Yardım Şirketi'nin raporu" (DAB,1923).

Çok az bilinen ve 23 Ekim 1923'te TBMM'ye (hala American Relief Meclls'i Babıali sansa da) sunulan bu belgeyi sunar, iyi günler dilerim.

-- * --
s. 1
23 Ekim 1923
Dr. Adnan Bey Hazretleri,
Dışişleri Temsilcisi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanı.
Babıali, İstanbul.

Bayım:-
Müslümanların Midilli'den 13 Ekim [1923]'de başlayan ve 19 Ekim 1923'de sona eren tahliyeyi anlatan bir raporu size sunuyoruz. Tahliye edilen toplam Müslüman sayısı 7.024 [kişidir ve] 1.820 baş hayvandır. [Bu hayvanların dökümü] şöyledir:
602 - Katır ve at,
  74 - Sığır,-
  87 - Eşek,
921 - Koyun,
136 - Keçi.

Tahliye, herhangi bir düzensizlik veya herhangi bir nahoş sonuç doğurmadan tamamlandı. Hem Atina hem de Midilli'deki Yunan Hükümeti yetkilileri ve Ayvalık ve Ali-Bey'deki Türk Yetkilileri, Near East Relief temsilcilerine bu çalışmada mükemmel işbirliği gösterdi.

Bay Crutcher, Bay Swanson, Bay Adams ve Kudret Şevket Bey 5 Ekim'de İstanbul'dan Midilli'ye geldiler. Bay Davidson, Bay Anagnostopoulos, Bay Michaelidis ve Bay Pandolidis ile birlikte 7 Ekim'de Atina'dan Midilli'ye vardılar. Müftü, Türk Heyeti ve Near East Relief temsilcileriyle yapılan görüşmelerden sonra Müslümanlara tahliyeye hazırlanmaları için bir hafta süre verilmesine karar verildi. Bu istek müftü tarafından istendi ve kabul edildi. Bu arada, Vali Vekili Bay Bacapoulos ve Liman Kaptanı Bay Cracas, adanın tamamına tahliyeyle ilgili kesin emirler verdiler. Vali Vekili ve Limanın Kaptanı Davidson, Hükümetin emirlerinin gerektiği gibi anlaşıldığından ve yerine getirildiğinden emin olmak için güney ve kuzey limanlarını ve birkaç Müslüman köyünü ziyaret etti. Ayrıca çeşitli köylerdeki Hocalar, Türk Komiteler ve diğer Müslümanlarla da görüştüler. Bu arada Bay Crutcher, boşaltma düzenlemelerinin yolunda olduğundan emin olmak için Ayvalık'ı ziyaret etti. Vali Vekili tarafından verilen emirler, önce Near East Relief temsilcileri tarafından görüşülüp onaylandı. Ayrıca bu emirler tüm yerel gazetelerde yayınlandı ve halka açık yerlere asıldı. Müslümanların tahliyesine ilişkin Valilik tarafından verilen bu talimatname şöyledir:

s. 2
1- Tüm Müslümanlar, 11 Ekim perşembe gecesine kadar Adadan ayrılmalı ve aşağıda belirtilen gemiye biniş limanlarında olmalıdır.
* Molyvo, Sıgrı,
Çamur liman, Perama,
Midilli, Apothike,
2- Müslümanların sığır ve çiftlik hayvanları da dahil olmak üzere tüm taşınır mallarını yanlarına almalarına veya satmalarına izin verilecektir.
3- Pasaport formaliteleri aranmayacaktır.
4- Her türlü vergiden muaf tutulmuşlardır.
5- Küçük suçlar işlemiş tüm Müslüman mahkumlar da tahliyeye dahil edilecektir.
6- Gümrük formaliteleri uygulanmayacaktır.
7-Müslümanların iskeleden tekneye gidişlerini sağlayan kayık taşıması için ücret alınmayacaktır.
8-Taşıma ücreti ödeyemeyecek tüm Müslümanlar, evlerinden limanlara kadar ücretsiz taşınacaktır.
9-Mahsulleri hala tarlada olan Müslümanların ürünü toplayıp satmalarına izin verilmez, ancak mahsulü zaten hasat edilmiş ve ambarlarda depolanmışsa, satış veya nakliyeye izin verilir.
10- Mülk sahiplerinin mülklerini satmalarına veya kiralamalarına izin verilmez.
11-Altın dışında arama yapılamaz. El konulacak altın yoktur. Aramanın suç oluşturmayacak şekilde ve mümkün olduğu kadar yumuşak ve hukuka uygun olarak yapılması [sağlanacaktır].
12- Ailece kullanılmak üzere yurt dışına çıkarılacak zeytinyağından vergi alınmayacaktır.
13-*** Jandarma kuvvetleri, limanlara giderken ve varışlarından sonra Müslümanlara yeterli koruma sağlayacak şekilde artırılacaktır.
--
* Bu limanlar Müftü ve heyeti tarafından kararlaştırıldı.
*** Muhtelif bölgelerin Jandarma Başkomutanları, Vali Vekili tarafından, yukarıdaki emirlerin gerektiği gibi yerine getirilmesinden şahsen sorumlu tutulacakları ve herhangi bir araba ve diğer ulaşım türlerinde aşırı ücret alınmamasına özellikle dikkat edecekleri konusunda uyarıldı.

s. 3
14- Midilli'den Ayvalık'a hiçbir ulaşım ücreti olmayacaktır.

Bu talimatlar Müftüye ve Heyetine sunulmuş ve onlar tarafından yazılı olarak onaylanmıştır.

Gemilerin gelişine ve American Near East Relief temsilcilerinin, Midilli veya İstanbul'dan ayrılmasına kadar, orada bulunma iddiasında olan Müslüman ve Rumların başvurularının kabul edildiği ve iddialarının dikkatle değerlendirildiği bir ofis tuttu. Şikayetlerin sayısı azdı ve hemen hemen her durum için derhal ve tatmin edici bir şekilde incelendi. Neredeyse her durumda, farklılıklar Lozan Antlaşması'nın bazı yorumlarından kaynaklanıyordu ve Yunan yetkililerin ayrılan Müslümanlara bir engel koyma arzusundan değillerdi.

Müftünün yazılı talebi üzerine, dileyen her Müslümana, özel olarak ayarlanacak teknelerle Ayvalık'a gitme izni verildi. * 304 Müslüman, Yunan Hükümeti gemilerinin gelmesinden önce bu fırsattan yararlandı, bundan sonra, gemiye binme ve gemiden inme sorunlarını önlemek için özel ulaşıma daha fazla izin verilmedi. Müslümanların özel teknelerle ayrılabilecekleri koşulları açıkça anladığından emin olmak için, American Near East Relief temsilcileri, nakliye ücretini belirten listeleri gemi acentelerinin ofisleri dışına astırdılar ve ayrıca Yunan Hükümeti'nin, isteyen herkese ücretsiz ulaşım sağlayacağını da belirttiler.

11 Ekim gecesi Ayvalık Kaymakamından, erzak yüklü bir Askeri geminin gelmekte olduğu ve bu nedenle söz verilen, pazartesiden önce bu gemileri Midilli'den boşaltmak için ve gelen Müslümanların karaya çıkarılması için hazır olmayacağı ve bunun imkansız olacağı haberini aldı. Ancak gemiler Ayvalık'a varana kadar boşaltma zorluğunun aşılacağı ümidiyle gemiye binme hazırlıkları devam etti ve bu da oldu.

İlk tekne "Toyas", 12 Ekim'de saat 3'te Midilli'ye geldi ve biniş limanlarından biri olan Molyvo'ya boşaltma gününde saat 10'da yola çıktı. Diğer iki tekne, "Leros" ve "Janetta" ertesi gün Midilli'ye geldi ve her biri yukarıda belirtilen gemiye binme limanlarından birine atandı. Midilli Adası'ndan ayrılan ve Ayvalık'a varan ilk gemiye Near East Relief Genel Müdürü Bay H.C. Jacquith ve Bay James Crutcher eşlik etti. Bay Crutcher Midilli'ye döndükten sonra bu gemide kaldı ve Bay Jacquith ise Atina'ya doğru yola çıktı.
--
* Bu kişiler transfer edilenler listesine dahil edildiler.

s. 4

Her tekneye Near East Relief'in bir Amerikan Temsilcisi eşlik etti. Near East Relief temsilcisi, Müftü temsilcisi ve Vali Vekili temsilcisinden oluşan bir Komite her limanın yüklenmesine yardım ettiler. Kudret Şevket Bey, buradaki çalışmalara yardımcı olmak için Ayvalık'ta görev yaptı.

Müslümanların bir kısmının Midilli'den ayrılışları sırasında, bazı kadınların gümrük makamlarının karara kadar elinde tuttuğu, tedavülde olmayan, süs olarak kullanılan oldukça fazla eski Türk altını vardı. Near East Relief temsilcileri, Vali Vekili ile konuyu hemen görüştü ve bu süslerin sahiplerine iade edilmesi için izin aldı. Bu esnada sahipleri Ayvalık'a gitmiş olduğundan, bu ziynet eşyaları Bay Crutcher ve Kudret Bey tarafından devralınarak ve Kaymakam ve Belediye Başkanı huzurunda makbuzları imzalanarak hak sahiplerine iade edilmiştir ve bunların belgesi Midilli Gümrük Müdürü dosyalarındadır. Bahsedilen olay, Midilli'den ilk ayrılan Müslümanlar arasında yaşandı. Diğerlerinin tahliyesi sırasında böyle bir olay yaşanmadı; aslında, bundan sonraki tüm aramalardan feragat edildi. Yunan Hükümeti'nin, ayrılan Müslümanlara karşı gösterdiği iyi niyetin somut bir örneğini vermek için, bir adamın Ayvalık'a 200 parçadan fazla bagaj götürdüğünü, bir diğerinin 200 koyununu taşıdığını ve iki adamın da yanlarında fazladan 800.000 drahmi götürdüğünü belirtmeliyiz. 

Gemiye biniş sırasında, Midilli Vali Vekili, tüm limanlarda, Müslümanlara göz kulak olunması ve daha sonra gemiye binmeden hemen önce gemiyi ziyaret edip muayene etmesi, aşı olmamışların gemide bulaşıcı hastalık taşıyıp taşımadığını veya gemide herhangi bir bulaşıcı hastalık olup olmadığını kontrol etmesi için bir doktor bulundurdu.

Bu gemiler Ayvalık'a varır varmaz, Kaymakam ve sıhhiye doktoru, yolcuların, bagajlarının ve hayvanlarının gemiden indirilmesini ayarladı. Doktor, gemiden inerken Müslümanlara aşı yaptı. Kaymakam, Near East Relief temsilcilerine tüm düzenlemelerin yapıldığını ve Müslümanları barındıracak evlerin mevcut olduğunu bildirdi - çeşitli kişiler Midilli'den tüm Müslümanlar gelene kadar evlere dağıtılmadan önce bekletileceğini düşündü. Bu arada halk çoktan gelmiş ve ortamın sakinleşmesini beklerken çeşitli okul binalarına ve kışlalara geçici olarak yerleştirilmişti, Ayvalık mahalli idaresi de fakir insanlara ekmek dağıtıyordu.

Müftü ve heyetini ve ailelerini Midilli'den Ayvalık'a taşıyan S.S. "Toyas"ın son yolculuğunda, Midilli makamları tarafından alıkonulan altı (6) Müslüman mahkûm bulunmaktaydı, bunların adları ve suçları şöyledir:

 Adı...           Tutuklanması...       Suçlama...

Hüseyin Hasan Daniano,         30/9/23             Hırsızlık- 

s. 5
Adı...                                 Tutuklanması...      Suçlama...
Habil Hasan Damiano,     30/9/23                     Hayvan çalmak,
Habil Hasan Damiano,     30/9/23                     Hayvan çalmak,
Mustafa oğlu Necati         5/9/23                       Cinayet,
Binaz oğlu Beke,                                                 
Hacı Osman İsmail Ahmed,”                                
İsmail Hasan Kardare,                                         

Bu mahkumlar, bir Yunan subayı ve iki Yunan askeri tarafından Ayvalık'a kadar eşlik edildi ve SS "Toyas" ile Ayvalık'daki Jandarma Komutanına teslim edildi.

Geçen yıl tahliye sırasında İzmir'den Midilli'ye getirilen yirmi kadar Müslüman kızın ahlaksız amaçlarla Midilli'de tutulduğu, gemiye biniş sırasında Yakın Doğu Yardım Komitesi'nin dikkatine sunuldu.

Bunu hemen Vali ile görüştük ve bu kızların hepsini Near East Relief temsilcileri, Müftü ve Türk Heyeti'nin iki üyesinin önüne çıkardık. Bu kızlar bu Komitenin önüne çıkarıldığında, hepsi ağlıyor ve Ayvalık'a veya Türkiye'nin başka bir yerine gönderilmemeleri için yalvarıyorlardı. Kızlara ayrılmalarına izin verildiği konusunda tam olarak bilgi verildi, ancak kalmalarına izin verilmesi için yalvardılar. Bu [istekleri], hem Müftü ve Heyeti hem de Near East Relief temsilcileri tarafından kabul edildi.

Gemiye binilen her limanda, Yunanlılar ile ayrılan Müslümanlar arasındaki dostluk duygusu sergilendi. Bazı kasabalarda Rumlar, ayrılan eski komşularına akşam yemeklerini verdiler ve birçoğu Müslümanlara biniş limanlarına kadar eşlik etti ve orada gözyaşları içinde ayrıldılar.

Hava, yağmur yağan bir gece ve bir gün dışında, yapılacak iş için idealdi.

Near East Relief temsilcileri, Ekselanslarını Midilli Vali Vekili, Liman Kaptanı Bay Bacapoulos, Bay Carcas ve Ekibi tarafından gerçekleştirilen harika işbirliği ve yardım hakkında bilgilendirmek istiyoruz. Bu işbirliği olmasaydı bu tahliye başarılı olamazdı.

Türk Yetkililerinin özellikle Kaymakam, Azmi Bey ve Liman Kaptanı Dr. Seyfeddin'in Ayvalık'ta yaptıkları hizmetlere de dikkatinizi çekmek isteriz. Jandarma Komutanı Talat Bey ve Polis Komutanı ve Ali Bey Valisi ve Ali Bey Limanı Kaptanı Ziya Bey. Gemiden inişin mümkün olduğu kadar hızlı ve sorunsuz olması için ellerinden gelen her şeyi yapan Kaymakam ve Dr. Seyfeddin'e özel bir teşekkür borçluyuz. 

Amiral Bristol'ün nezaketle Birleşik Devletler Donanması'na, ait "Simpson" muhribini Midilli'de konuşlandırdı, 

s. 6
Kaptan Badt ve subaylarının değerli yardımlarda bulunduğu gemi, Near East Relief üyelerini İstanbul'dan Midilli'ye nakletti ve geri getirdi.

Aşağıdakiler, American Near East Relief'in temsilcileri tarafından alınan mektupların kopyalarıdır:-

Midilli Müftülüğü,
Sayı 789

Sayın Bay Jacquith,
Direktör, Near East Relief,
12 Ekim 1923

Efendim: Ekselanslarına ve Komite üyelerine, Ayvalık'a nakledilecek olan Midilli Müslümanları adına mükemmel önlemler için teşekkürlerimi sunarım. İstek ve şikayetlerimizi nazik bir şekilde değerlendirdiğiniz için size özellikle teşekkür ederiz. İnsani çalışmalarınızdaki iyi niyet ve ruhunuz için size bir kez daha teşekkür ediyor, kalmanızı rica ediyorum,

Saygılarımla,

(İmzalı) ATA,
Midilli müftüsü.

2- Direktör, Near East Relief,
16 Ekim.1923-

Biz; Yere, Oscopis ve Mesagra'daki Midilli Adası halkı olarak, Midilli'den Ayvalık'a tahliyemiz sırasında bize gösterilen tüm kolaylık, nezaket ve insancıllık için Near East Relief Committee'ye şükran duygularımızı ifade etmekten onur duyuyoruz.

On yedi temsilcinin imzası.

3- Direktör, Near East Relief,
Ayvalık, 19 Ekim 1923-

Midilli Müslümanlarını Ayvalık'a nakletmeyi üstlenen Heyetinizden, tüm nezaketiniz için, birçok zorluklara katlanmanız, engelleri kaldırmanız ve halkın tüm taşınır mallarını birlikte almalarını mümkün kılmanızdan dolayı, lütfen tüm insanların memnuniyetini belirtmeme izin verin. Komitenize tüm Midilli Müslümanları adına teşekkür etmeyi görev sayıyorum ve [görevinizde] kalmanız için duacıyım...

Saygılarımla,

Midilli Müftüsü Ata,
Talat, Hakkı
Rıfat, Şükrü,
Ahmet,
Müslüman Komitesi Üyeleri... 

4- American Near East Relief,        
16 Ekim 1923-

Beyler: -
15 Ekim'de Yorgis Toyass adlı bir Yunan teknesi Sigri'ye ulaştı. Tüm Müslümanları tüm mobavle malları ile hiçbir bedel ödemeden aldıktan sonra güvenli bir şekilde Ali-Bey'e nakletti. Bu nedenle artık teşkilatınıza karşı bir yükümlülük altındayız ve siz ve temsilcilerinizden en içten teşekkürlerimizi kabul etmenizi rica ederiz.

Saygılarımızla,

Hacı Cemil vekil
Hacı Ali, Müftü,-
Hasan,
Mehmet Halil
Müslüman Şurası üyeleri.

s. 7
Yukarıdaki anlatım raporu, acil bilginiz için size sunulmuştur. Ekli orijinal mektuplar, fotoğraflar vb. ile birlikte orijinal ve genel rapor, daha sonraki bir tarihte American Near East Relief Genel Direktörü Bay H.C. Jacquith'e [iletilecektir].
Saygılarımızla,

imza
JAMES H CRUTCHER.

(tercüme: Hayri Kaan Köksal)
---
KAYNAKÇA

DAB. 5 Kasım 1923 tarih ve 206-406-8 sayılı belge
Midilli'den Ayvacık'a nakledilen müslümanlar hakkında Amerikan Yakındoğu Yardım Şirketi'nin raporu.

Arslan, Aslı (2019).
Midilli’den Ayvalık’a göç ve Amerikan yakın doğu yardım heyeti’nin faaliyetleri, Tarih Yolunda Bir Ömür "ERGÜN ÖZ AKÇORA ARMAĞANI", c:2, 261-276, İstanbul.

Köksal, Hayri Kaan (2016).
Gümüş perdede bir silüet: Ayvalık, 21 Ekim 2016, cuma, son erişim: 14 Ağustos 2023.

Köksal, Hayri Kaan (2021).
İmal edilmiş tarih: faydalı eserleri yayma derneği yayınları, 19 Temmuz 2021, pazartesi, son erişim: 14 Ağustos 2023.