31 Ekim 2023 Salı

AHMET YORULMAZ'ın İKİNCİ ÇEVİRİSİ: Ilias Venezis'in "Martılar" adlı öyküsü (1971)

(resim.01) Varlık Dergisi Nisan 1971 sayı: 763
(koleksiyon: Taylan Köken | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal, 2019)

Ahmet Yorulmaz, bir "kaynak" bulmanın mutluğu ile peş peşe çevirilerini yayımlamaya başladı. Bu çevirilerden ikincisi, 1 Nisan 1971 günü "Varlık Dergisi" 763. sayısında yayımlandı. Öykü, bir Ayvalıklı yazar olan Ilias Mellos Venezis (Ηλίας Μέλλος Βενέζης)'in, Ege Hikayeleri'nden "Martılar" adlı kısa hikayesi idi  (Köksal,2015).

Ilyas Venezis 4 Mart 1904 tarihinde Ayvalık'ta doğan ve 3 Ağustos 1973'te Atina'da ölen Helen roman ve öykü yazarıdır. Yunanistan'da 1930 kuşağının başlıca temsilcilerinden biri olmuştur. 

Ayvalık’ta doğdu ve burada lise eğitimini tamamladı. Kurtuluş Savaşı (1919-1922) sırasında ailesiyle birlikte Midilli’ye göç etti. 1919’da İzmir işgali ile Anadolu topraklarına geri döndü. Bölge Türk ordusu tarafından geri alındığında, bir “işçi taburuna” konulara, "31328" numarayı almak için yoğun mücadele verdi. Bu dönem yaşadıklarını hem "Numero 31328 amele taburu" adlı romanından hem de, "ilk on günü" ablası Agapi Molivyatis (Αγάπη Μολυβιάτη)'nin kaleminden "On günün günlüğü" adlı romanlarından öğrenmekteyiz (Venezis,2015; Molivyatis,2005).

Serbest bırakılınca Midilli'ye geri döndü. Orada haftalık Kampana gazetesini kuran Stratis Myrivilis (Στράτης Μυριβήλης) (Takma adıdır. Gerçek adı Efstratios Stamatopoulos (Ευστράτιος Σταματόπουλος)) ile tanıştı ve gazeteye Türkiye günleri hakkında bir rapor yazması için teşvik edildi. Yunanistan'da, boş zamanlarında yazmaya devam ederken aynı zamanda bir bankada çalıştı. 1938'de, Ayvalıklı Stavritsa Molyviati (Σταυρίτσα Μολυβιάτη) ile evlendi. Ekim 1943’te Yunanistan’ın Almanya tarafından işgal edilmesi sırasında esir alındı ve  Averof (Αβέρωφ) cezaevlerinde (Korydallos Cezaevi Kompleksi, Atina, 1971'de yıkıldı) ölüm mahkumlarının olduğu C blok koğuşuna kapatıldı. Savaş sonrasında Akropolis (Ακρόπολη) gazetesinde bir köşe yazısı yazdı ve Atina Akademisi üyesi oldu
[ * ]

Öyküdeki yazım hataları olduğu gibi alınmıştır. Tırnak içinde ([ ] düz olarak) doğru sözcük yazılmıştır.

YUNAN HİKAYESİ 
MARTILAR
ilias venezis
ILIAS VENEZIS Anadolu'da doğdu (Ayvalık 1904). Günümüzün en ünlü Yunan hikâye, roman ve seyahat yazarlarından. Bir ara Devlet Tiyatrosu Müdürüydü. Akademi üyesidir.
Uluslararası bir üne erişen Venezi'nin, bir hikâyesini aşağıda sunuyoruz.

Lesbos'un kuzeyinde, Petra ile Molva arasında küçük bir ada var; çıplak ve ıssız. Adı olmadığından, o denizlerde çalışan balıkçılar ona, düpedüz "ada" derler. Bir tek ağacı yoktur, fundalıktan başka. Üç mil ötedeki Lesbos dağları, çizgi ve renkten yana tabiî bir armoni bestelerler. Bu cömertliğin yanında çıplak ada, sert çizgileriyle daha da ıssız kalıyor. Tanrı, ilk yedi günde, denizlerini ve karalarını yaratırken dünyanın, onu unutmuş olmalı.

Ama yeryüzünün bu çıplak şeridinde, yazları, güneşin sonsuz denizlere düşüşünü görebilirsin: Sular renklenir, her an değişir, dalgalarda erir. Berrak akşamlarda, uçsuz denizde, Aynaroz dağlarını seçebilirsin. Sonra bu, gelmekte olan geceyle birlikte sönmeye başlar. O saatte, ıssız adada bir başına oturan Barba Dimitri, hayat ve insanlarla tek bağlantısını sağlayan son hareketi yapacak, deniz fenerini yakacaktır. Işık, yanmaya başlayacak, sönecek, tekrar yanacak, tekrar sönecek... İnsan yaşamının vazgeçilmez, sert güçleri olan talih ve ölüm gibi!

İhtiyar fener bekçisi, gece havanın dönmesi, suların kabarması ihtimaline karşı sandalı kuma çekti, sağlamladı. Fenere yönelmeden önce, son bir defa daha baktı sandala:
- «Sonunda, bu yolculuk da bitti... » dedi yavaşça.

Kendi kendine söyledi. bunları ve sustu. Bu yolculuk, karşı sahile ayda bir defa yapılırdı. Un, yağ gibi ihtiyaçlar için giderdi. Başlangıçta, her seferinde, bütün gününü köyde geçirirdi. Eski dostlarıyle konuşur, insanların harp edip etmediklerini, ya da sulh içinde olup olmadıklarını öğrenir, memleketi ve dünya üzerine yeni haberleri alırdı. 

Gümrük Muhafaza Memuru, aylığını verirdi:
«Eh Barba Dimitri, yeni ayada hayırlasiyle!»

İhtiyar başını sallayarak teşekkür ederdi:
«Hayırlısıyle... ömrümüz varsa oğlum...» derdi.

Adaya döneceği zamana kadar kalan vaktini de, kayalıktaki yüz basamaklı küçük Panaya Kilisesinde geçirirdi. Eski ikonan önünde ellerini bağlar, ilkin Anadolu'da kaybolmuş iki oğlu, bütün insanlar ve sonunda da kendisi için dua ederdi:
«Yaşıyorlarsa, koru onları!» diye yakarırdı. «Kinden ve kötü saatten esirge...»

İhtiyarımız bacakları titrerken, duadan yana ne biliyorsa, mırıldanır, dururdu. 

Gözleri buğulanırken de söyle derdi:
«Benim de dinlenme zamanım geldi!»

Her seferinde, daha da hafiflemiş bir ruhla yüz basamağı inerdi. Yolda durup, onyamakta [oynamakta] olan küçükleri seyrederdi. Hepsi onu tanır, gördüklerinde feryadı basarlardı:
«Barba Dimitri! Barba Dimitri!»

Fındık alıp, aralarında bölüştürürken, çocuklar memnun bağırırlardı:
«Gene gelmekte gecikme derdi! Gecikme...»

Her seferinde, her yolculuğunda böyle olurdu. Ama yıllar geçtikçe, insanlardan uzaklaşır olmuştu. Yalnızlık günden güne kendini hissettiriyor, bütün ağırlığıyle üstüne çöküyordu. Her gelişinde, işleri için ayırdığı zamanı azaltıyor, köyde daha az kalıyordu.

Kayalıktaki kiliseye de gitmez olmuştu artık.

Suçluyormuşçasına da:
«Affet beni, çünkü takatim yok» diyordu Allah'a. «Takatsizliğimi görmen için her zaman ricada bulunabilirim.»

Ve adasına dönüşünde, her yolculuktan sonra, geç vakte kadar bekler, yıldızların altında ibadetini yapardı.

Haberleri, dünya olaylarını da sormuyordu; herşeyden [her şeyden] habersizdi. Dünya, günden güne ıssız adası etrafında daralıyor, güneşün [güneşin] dönüşüyle çıkan renkler ve uçsuz denizle kapanıyordu.

Bazı bazı, adasına gelen balıkçılarla konuşurdu. Havadan sığınmak zorunda kalan balıkçılar, dalagların [dalgaların] kırıldığı sahilde konaklarlardı. Talihlerinden, dertlerinden bahsederlerdi. Çoğu gece, sabahlarlardı orada. O zamanlar, güneş ışıyana dek, diğer konuşmaları bittiğinde, iki oğlundan laf etmek sırası gelirdi.
«Kimbilir [Kim bilir]» derdi balıkçılar, «Belki yaşıyorlardır, geleceklerdir Barba Dimitri. Geri dönen martıların gibi...» 

Konuşmuyordu. Olgun gözleri hareketsiz, gecenin karanlığına çakılıydı.
- «Evet Barba Dimitri, martıların gibi... öyle dönüp gelebilirler. Umutsuz olma.»

O zaman balıkçılar, bunu fırsat bilerek konuşmayı ihtiyarın martarına getirirlerdi.
- «Doğru mu?» derlerdi, «Nasıl ehlileştirebildin onları Barba Dimitri? Hiçbir yerde duyulmamıştır martıların evcilleştirilmesi...»
- « Böyledir evládım» diye mırıldanırdı o. «Herşey [Her şey] burada evcilleşir. Sadece insan...»

Bildikleri, karşı karada oturan herkesin bildiği martıların hikayesini, gene anlatmasını isterlerdi: Kayalıklarda bulmuştu onlari... küçük ve tüysüz. Mevsim kıştı. Acıdı fenerin yanındaki kulübesine taşıdı. Tuttu, büyüttü ağlarına takılan küçük balıklarla besledi. Bir gün onları, isimlendirmek esti aklına:
- «E, ne ad verelim sana?» Kalbinde ve hayalinde iki çocuk yüzü beliriyordu; küçüktüler, sesleniyordu onlara.»
- «Neticede, sana Vasilaki diyeceğiz dedi bir kuşa, Sana da Argiri...»

Böylece, oğullarının adlarıyle [adlarıyla] çağırmaya başladı onları. Ve martalar da yavaş yavaş alıştılar buna.

Bahar gelip de büyüdüklerinde, bir sabah, kuşları kapalı tutmanın günah olduğunu düşündü. Azad etmeyi kararlaştırdı. Büyük kamış kafesi açtı, birini tuttu, avuçlarına alarak sevdi. Hafif hissetti kendini:
- «Haydi bakalım Vasilis dedi kuşa, ve uçup gitmesi için avuçlarını açtı.
Kuş uçtu, gitti
Diğer kuşu da çıkarıp sevdi, sonra saldı. O gün herşey [her şey] sakindi. Gece de öyle... Sadece yalnızlığını duydu daha da.»

Ayni [Aynı] akşam, daha erken içeriye çekilmişti. Küçük kulübesinin penceresinde hafif vuruşlar duydu... Dikkat kesilip baktığında, inanamadı! Oğulları dönmüş gibi, sevincinden uçuyordu!

Martıların girmesi için kapıyı açtı,

O zamandan beri böyle oluyordu. Kuşlar sabahleyin kaçıyor, karşıdaki Anadolu sahillerine, daha ötedeki Sığrı'ya kadar gidiyor, akşamları da dönüyorlardı. Diğer martılarla birlikte avlanıyor, çok defa da ıssız adanın üstünde uçuyorlardı. Alçaldıklarında, kanatlarının altındaki kül rengi işaretlerden ayırdedebiliyordu [ayırt edebiliyordu] ihtiyar onları. Şayet sandaliyle [sandalıyla] gitmede ise, etrafında dolanıyor, üstlüne pisliyorlardı. Çevredeki balıkçılar da bellemişti onları. Gördüklerinde, gülüşerek bağırırlardı:
- «Hey Vasili... Hey Argi»

Issız adada günler böyle geçiyordu. Biri, öteki, geçeni, gelecek olanı... Heyecanız bir sıra izleyen, ölümden gayrı korkusu olmayan geceler, gündüzler..

Bir akşam, alışılmışın dışın da bir şey oldu: Martılar dönmedi! Ne ertesi gün, ne de gecesi görünmediler.

İhtiyar:
- «Belki uzağa gitmişlerdir» diye düşündü kendi kendine, huzursuzluğunu gidermek istercesine.

Ertesi sabah alıştığı gibi, fenerin eşiğine oturdu, denize baktı. Bir ara denizin, bir mil kadar ötede yol yol olduğunu, yunusların oynaşarak geçtiğini sandı. Çok kere yunusların açıktan geçtiğini görmüştü. Sudan fırlayışlarını, sonra da dalaşlarını izlerdi.
- «Şimdi de yunuslar olacak» dedi.

Fakat biraz sonra, yunus olmadıklarını açıkça gördü. Hayretle:
- «İnsan bunlar!» dedi.

Sahile inip, bekledi. Birazdan bir kızla, bir erkek olduklarını anladı. Yanyana [Yan yana ], güven dolu ağır hareketlerle yürüyorlardı. Hafif dalgalar, açtıkları yollarda eriyordu.
- «Ne istiyorlar acaba?» diye düşündü,

Bir başka defa insanların, yüzerek buraya geldiklerini hatırlamıyordu. Hem etrafta, atladıklarını gösterecek bir sandal da yoktu.

Az zaman sonra geldiler. İki islak vücut sahilde silkindiler. Oğlan çocuğu, kollarını yukarıya kaldırarak, kızın gözlerine bakar, derin nefes alırdı:
- «Ah! derdi Ne kadar güzeldi!»

Kız da kollariyle [kollarıyla] ayni hareketi yaptı:
- «Ne iyiydi!» 

Sonra fener bekçisine doğru yürüdüler.
- «Fenerin Barba Dimitri'si sen misin?» der oğlan. 

Kızgın güneşin altında çıplak vücudu parlayan kızın karşısında utanma dolu, başı eğik duruyordu.
- «Benim» diyor heyecanla, «Başınıza bir hal mi geldi?» Oğlan cevap vermede acele ediyor:
- «Yo, hayır. Dün arkadaşımla bu işi yapalım dedik ve işte geldik.»

İhtiyar merakla sorar:
- «Nereden?»
- «Karşıdan... Petra'dan.»

Barba Dimitri ne diyeceğini kestiremez, mırıldanır sadece: 
- «Yabancıların bu şekilde kendisine geldiklerini hatırlamıyordu.»

Fenere tırmanmaya başladılar.

O önde, çocuklar arkada yürüyorlardı. Onsekiz, ondokuz yaşından yukarı değillerdi. Önde yürüyor, dinlenme sorumluluğunu hatırlatan yaşının ağırlığını, omuzunda duyuyordu.

Fener taşına oturdular. Önlerindeki Ege limanlıktı ve üzerindeki güneş titriyordu.     
- «Nereden geliyorsunuz?» diye sordu ihtiyar.

Kız:
- «Atina'da öğrenim yapıyoruz» dedi. Ben kimyada, arkadaşım da teknik üniversitede.»

İhtiyar anlamaksızın mırıldanır:
- «A sahi mi!...»
- «Atina'ya gittiğin olur mu hiç, dede?» diye sorar kız.
- «Hayır», der o «hiçbir zaman.»
- «İster miydin şimdi?»
- «Hayır yavrum, şimdi geç artık.»
- «Çok yalnız olmalısın burada dede.»
- «Çok yalnızım yavrum.»

Sustular. Biraz zaman geçti. Yüksekten bir martı sürüsü geçti, İhtiyar kalkar, tatlı ikram etmek üzere, kulübesine girer. Küçük penceresinden, uzandıkları yerde iki çocuk görmektedir. Vücut ve yüzlerinde deniz suyu damlaları titreşmektedir hâlâ. Tanrısal bir sağlık, gençlik... Güneşin insafsızca yaktığı, denizin kaynattığı iki bronz heykel... Kızın siyah saçları omuzlarına düşmektedir; iri siyah gözlerinde de ağır bir ışık yürümektedir. Oğlan doğrulur, büyüleyen ağır ışık yüze eğilir. Narkozlu gibi bakar, sonra elleriyle okşamak üzere uzanır.

- «Hrisula...» diye, sadece ismini mırıldanır. Dudakları da heyecandan titrer.

İri siyah gözler kalkar, oğlanın yüzüne dikilerek bir süre hareketsiz kalırlar. Sonra ellerini oğlanın başına dolar, ateşli öper.

Çıplak adada bu kutsal saatte, herşey [her şey] rahat ve tabidir. İhtiyar insanın da yüreğinde ayni doğallıktadır bu. Bu yaz sabahında taşkın ve buruktur. Durgun suların, sessizliğini anssızın gelip, dalgalandıran bu körpelik.

Kız, dışardan seslenir: 
- «Dede, biz de gelelim mi içeriye?»
- «Geliyorum ben!» der heyecanlı «Geliyorum!»

Onlara tatlı, badem ve su getirmişti.

Kendini affettirmek istercesine mırıldanır:
- «İkram edecek başka şeyim yok...»

Kız ellerinden tutar, yanına oturtmak ister:
- «Otur, otur dede.»

Oturur.
- «Yarın da gelin.» der «Sizler için geceden balık avlarım.»

Kız hayıflanarak cevap verir:
- «Yarın gidiyoruz. Burada bu kadar kaldık da gelemedik. Hep böyle yalnız mısın dede?
- «Hep evlâdım.» 
- «Ah, şimdi anlıyorum martılar neymiş...» diye söylenir kız.
- «Evet evladım, budur yalnızlık.»

Biraz sonra kız gene:
- «Onları affetmem dede» der, «Bilselerdi asla yapmazlardı.»

İhtiyar anlamaz, şüpheli sorar:
- «Kimlerden bahsediyorsun evlâdım?»
- «Martları öldürenlerden bahsediyorum Barba Dimitri. Dostumuzdurlar.»

Anlamıştır. Dizleri titriyor, kalbi çarpıyor. Soruyor alçak sesle:
- «Öldürdüler mi? dedin.»
- «A, bilmiyor muydun daha?...»

Çocuk dudaklarını uzatıyor fakat iş işten geçmiştir. Hikayesini anlatır:
- «Bütün gençler avlanıyorlardı. Sonra sahile inmişlerdi. İki martı sürüden ayrılıp, alçalmışlardı. Dostlar da tecrübe için tetiği çekmişti... Sonra yakında bulunan bazı balıkçılar kül rengi kanatlarından tanımışlardı.»
- «Bir şey değil, iki martıydı.»
- «Bilmiyorlardı dede» diyor sıcak sesiyle kız. İhtiyarlamış yüzde gördüğü sağır acıma, duygulandırmıştı onu: «Bilmiyorlardı...»

İhtiyar, sonra başını sallar inanmışcasına:
- «Evet, evet evladım. Her halde bilmiyorlardı.» 

Yunancadan çeviren: 
Ahmet YORULMAZ

---

KAYNAKÇA
Molivyatis, A. (2005).
On günün günlüğü, (çev.) Kosta Sarıoğlu, İstanbul: Albatros Yayıncılık.

Köksal, H.K. (2015).
KOMŞUM VENEZIS, 6 Ocak 2015, son erişim: 14 Ekim 2023, cumartesi.

Venezis, I. (2015).
Numero 31328 amele taburu, İstanbul: Belge Yayınları.

Yorulmaz, A (1971).
Martılar, Ilias Venezis, (çev.) Ahmet Yorulmaz, İstanbul : Varlık s.:763, sf.: 33-34.












26 Ekim 2023 Perşembe

CUMHURİYET BAYRAMLARI ve AYVALIK GAZETESİ (1929-1939)

Bu CUMHURİYET BAYRAMI tümünüze kutlu olsun. Ama şunu belirtmeden geçmemeliyim: "bu partiyi Atatürk kurdu" falan deseler de, "cumhuriyet ve laik hayatı savunmak da, biz solculara düşüyor".

Bir süredir, "Hüseyin Avni Baskın ve Ayvalık Gazetesi" çalıştığım sanırım dikkatinizi çekmiştir. Bu aslında hastalanmadan önce başladığım bir uğraştı. Önce sevgili Aygül'ün kütüphane etkinlikleri, ardından da sevgili Taylan'ın ÇYDD etkinlikleri devreye girince "ipin ucunu kaçırmıştım". Hastalanınca da "Hüseyin Avni Baskın ve Ayvalık Gazetesi" çalışmalarını tamamen "sermiştim". Fotoğrafların bir kopyasını Selden Hanıma ve bir kopyasını da sevgili Tuğba'ya teslim edince, görevimi yaptım düşüncesiyle bir daha geri dönmedim; bu şehrin "mübadele sonrası tarihi kadar eski olan bu Gazeteye".

Bu Cumhuriyet Bayramı'nda da "farklı bir şey yapmalıyım" diye düşündüm ve "Ayvalık Gazetesi" sayfalarına "işlenen" bu tarihi yazayım dedim. Böylece beni daha fazla "demokrat yapan Ayvalık'a" bir borcumu daha ödemiş olacağım.

Bu arada okurdan iki ricam da olacak... 
Bunlardan ilki: "Sat... Sat... Sat! İşte hepsi bu kadar!" diyeceğiniz, "CUMHURİYET DEĞERLERİNİ", bu "yoksul halkın yarattığı değerleri" öncelikle okumanızdır. "Cümhuriyetimiz oniki yaşını bitirdi" yazısı ile, 22 yıl süren bu vahşi "AKP iktidarının" nasıl bizi soyduğunu daha iyi anlayacaksınız (Ayvalık Gazetesi, 31 1 ci. Teşrin 1935, perşembe,  sayı: 657).      

İkinci ricam ise, bu blogun sadece "Dil devrimi sonrası Ayvalık Gazetesi'nde yayımlanan cumhuriyet bayramı hazırlıkları ve bayram günü Ayvalık'ta yaşananlara dair havadis" derlemesi olduğunu düşünmesidir. 

Dostluk ve Saygılarımla.
[ * ]

(resim.01) Ayvalık Gazetesi 220.sayı (29.12.1927). Bu sayı Osmanlıca çıkan son sayıdır.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

Ayvalık Gazetesi'nin ilk "Latin alfabeli" Cumhuriyet Bayramı yazısı; 31 Teşrinievvel (Ekim) 1929, perşembe günü dağıtımı yapılan 358 numaralı sayısında yazıldı. 

"29 TEŞRİN EVVELİN TESİDİ [kutlaması]" başlığı ile çıkan yazı şöyledir (basımdaki yazım hataları aynen tekrar edilmiş, düzeltisi köşeli parantez içinde yapılmıştır):
Cihan şümul zaferiyle türk [Türk] harim ismetine girmek isteyen namert düşmanları yine o harimin içinde boğan, ulu gazi asırlardan beri türk [Türk] milletinin inkişaf ve seadet yollarını kapatan ve yalınız kendi  taç ve tahtları için yaşayan saltanat zalimlerinin dini kara kuvvete siper ithiaziyle yine idamei tasallutuna vasıta olan hilâfet kuklalarının pek haklı olarak kara yüzleriyle tarihe gömüldügü bu 29 teşrin evvel: zaten türk [Türk] milletinin seciyesini ifade eden demokrasi şekli idaresini, bu idare de bize tekaddüm eden milletlerin bile kıskandığı cümhuriyet idaremiz, türkün bu dünyaya «işte dende [bende] varım ve daha mütekâmil bir suretle var olacağım» bir gündürki [gündür ki] türk [Türk] milleti bu günü ruhundan dogan [doğan] bir galeyan ve bir heyecana ve her sene daha mütezayit bir aşk ile tesidine şitaban olmaktadır. bu günün [Bugünün] tesidi için hazırlıklar yapılmış, kaymakamlık makamından ihzar edilen boruğram [program] ve davetnameler resmi ve hususî bütün teşekküllere dağıtılmıştı. saat 10 buçukta [buçuk da] atılan top üzerine merasime başlanmış, kaymakam ibrahim bey cümhuriyet bayramı [İbrahim Bey, Cumhuriyet Bayramı] şerefine kendisini selâmlayan ve yüzbaşı Şevket bey [Bey] kumandasındaki selâmlamakla mukabele ettikten ve bütün erkek ve kız mektepleri resmi geçit yaptıktan sonra ihzar edilen kürsıye [kürsüye] çıkan ibrahim Me'sut bey [İbrahim Mesut Bey] beliğ bir nutuk irat etmiştir. kaymakam [Kaymakam] bey; nutuklarında milletin kara günlerini teşkil eden mütareke devrinden bil itibar kıymetli cümhuriyetimizin [cumhuriyetimizin] ilanına kadar olan devri çok canlı ve hakiki bir his ile ifade ettiler, ve nutuklarını «bizi asırlar devam eden zulmetlerden, şerefli ve seadetli nurlara götüren ulu gazimizi cümlemiz namına ve samimi  kalbimizden gelen bir hissi minnet ve şükranla selamlarım» dediler ve alkışlarla karşılanan nutuklarına nihayet verdiler. 

halk fırkası [Halk Fırkası] namına da orta mektep müdiri [müdürü] Sadik Halit bey veciz ve samimi bir hitabede bulunduktan sonra muallim Ali kemal beyde [Kemal Bey de] mektepler namına ihzar ettiği güzel nutkunu okudu her iki nutuk da alkışlandı.

kız [Kız] mektebi talebesinden gümrük müdürü Rağıp beyin [Ragıp Bey'in] kerimesi hanım da cümhuriyet manzumesin tatlı bir edâ ile irat etti. müfrezei [Müfrezei] askeriye Kaymakam ve alây kumandanı önünden resmi geçit yapmış ve bilumum mekteplerde aynı surette geçmişlerdir. yine atılan bir topla merasime nihayet verilmiştir. badehu makamı kaymakamıda [kaymakamı da] resmi kabul yapılmış prugramdaki [programdaki] sıra ile memurin mülkiye ve askeriye ve bilumum resmi ve hususi teşekküller bu merasime iştirak etmişlerdir. badehu [Badehu] kaymakam memurin ile birlikte alay kumandanlığına belediye ve halk fırkasına iabei [iadeyi] ziyaret edilmiştir.

hep [Hep], her taraf zümrüdin yeşillerle ve şanlı bayrağımızla süslenmiştir. asarı [Asarı] beşâşet ve şelalet taşıyan halkta samimi tezahüratta bulunmuştur.

bu [Bu] gecenin şerefine türk ocağında [Türk Ocağı'nda] ocaklılara mahsus olmak üzere bir müsamere verildiği gibi idmancılar tarafından azim sinemasında «kızıl sultan» [Azim Sinemasında «Kızıl Sultan»] piyesini de ihtiva eden parlak bir temsil ve müsamere verilmiştir. gece [Gece] müessesatı resmiye ve hususiye elektrikle tenvir edilmiş ve halk bu meshut günün gecesini tâ besabah belediye meydanında tesit edilmiştir. gazetemiz [Gazetemiz]: bu mes'ut ve ebed zinde kalacak olan Cümhuriyet bayramını vatandaşlarıyla birlikte tebrik ve tesit ulu Halâskâr Gazimizede [Gazimize de] lâyeâl minnet ve şükranlarını arz eyler 
(devamı arka sahifede)

(birinci sahifeden mabat)
akşam [Akşam]. alay [Alay] kumandanı ve bilumum memurin ile müessesat mümessillerine halk fırkası [Halk Fırkası] tarafından bir ziyafet verilmiştir ziyafet [Ziyafet] pek samimi geçmiştir. askerlerimizin [Askerlerimizin] tertip ettikleri fener alayına halkımızda coşkun hislerle iştirak etmiştir. fener [Fener] alayı halk fırkası [Halk Fırkası] önünden geçerken konfetler ve serpantinler atılmıştır. fener [Fener] alayı deniz sahilini takiben kasabanın mahrecinde bulunan askeri hastahanesine kadar gitmiş ve orada askerlerimiz milli havalar oynamak suretiyle tezahüratta bulunması ve sürur ve şadumanlarını bu suretle temadi ettirmişlerdir.

(resim.02) 31 Teşrinievvel 1929 gün ve 358 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

1930 yılındaki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları "belediye intihabadı (seçimleri)" gölgesinde geçti. Seçimlere ilk kez giren "Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkası" önünde Ayvalık seçimini 1.143'e 1.044 oyla kaybediyordu. Bu seçimlerde Ayvalık Gazetesi, "Serbest Cumhuriyet Fırkası" taraftarı oldu ve bu "sağ yönelme" tüm yayın hayatı boyunca sürdü.

Cumhuriyet Bayramı kutlamaları haberi, gazetenin 30 1.Teşrin (Ekim) 1930, perşembe günü dağıtımı yapılan 409 numaralı sayısında "Cumhuriyet bayramı" başlığı ile verildi. 

Yazının devamı şöyle idi:
hududu [Hududu] hürriyetimizi seadet ufuklarından aşıracak olan cumhuriyet idaremizin 8 nci yıl dönümünü idrak eden türk [Türk] milletini bütün samimi kalplerimizle [kalplerimiz ile] tebrik ederiz.  

türkün [Türkün] takdis ettiği en şerefli, bayram: her yılın 29 teşrin evveline tesadif [tesadüf] eden aziz bir gündür.

büyük [Büyük] Gazinin «ebetzinde» kalacağını samedani bir iman ile teyid buyurdukları bu bayramın türk [Türk] milletinin istiklali, seadeti, hüriyet ve refahı için ebetzinde olmasını candan ve günülden dileriz. her [Her] sene mutad olduğu vechile bu senede cumhuriyet bayramının tesidi merasimi hakında mülki ve askeri devaire, bilumum müessesat ve cemiyetlere fırkalara poruğramlar [programı] gönderilmiş isede mütemadi yağan yağmur sebediyle merasim sırasıyle ve vadediliği vechile yapdamamıştır. 

bu [Bu] mübeccel münasibetle Ayvalıklıların ve Karilermizin eumhuriyet bayramlarını tebrik ederiz. 

(resim.03) 30 1.Teşri 1930 gün ve 409 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

1931 yılındaki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ile Ayvalık Gazetesi'nin basım periyodu çakışmıştı. 29 1.Teşri 1931 gün ve 461 numaralı sayı, bir önceki yıl gibi aynı başlıkta çıktı: "CümhuriYET BAYRAMI". 

Yazının devamı şöyle idi:
Türkiye cümhuriyetinin [Cumhuriyeti'nin] 9 zuncu yıl dönümü 29 Teşrini evvele müsadif Perşembe günü tesit edilecektir. bu [Bu] münasebetiyle vatandaşla devairi resmiye ve hususiye de emsaline faik bir surette tezahürat yapilmak [yapılmak] üzere hazırlıklar başlamıştır.

(resim.04) 29 1.Teşri 1931 gün ve 461 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

Bayramın "nasıl geçtiği" bilgisi ise 5 2.Teşri 1931 gün 462 numaralı sayıda ve aynı başlık kullanılarak "Cumhur[i]YET BAYRAMI" manşeti altında veriliyordu:
Türk vatandaşlarının mütezayit pürşevk ve imanla ve her geçen seneye nazaran daha idrak ve şuurla kutluladıkları bayramlar başına «cumhuriyet» bayramını ğeçirmeyi canla başla istedikleri, ve bu bayrama daha yürekten gelen bir heycanla mevki vermeyi benimsedikleri milletin siyasi tekamülünde his edilecek kadar tebarüzler ve tazaherler göstermesini cidden takdir ve ehemmiyetle kayde seza buluyoruz. 

Düne kadar kendilerini millete, yer yüzünde allahın gölgesi tanıttıran ve öyle olduklarınıda [olduklarını da] iddia eden padişahların doğduğu ve tahta çıkdığı [çıktığı] günler «padişahımızın donanma günü» diyen türk [Türk] milleti, asırlar ve zamanlarca işitildiği ve göregeldiği bu başkasının (günlerini) tes'ide bedel, 339 senesinin 29 teşrini evvelinde kendi seciye kaynaklarından doğan cumhuriyetin, kendi hükümdarlığının, kendi efendiliğinin bayramı oldugunu ve bu kendi bayramının yani heyecan ve ğururu millisini, zevki istiklalini ifade eden bu aziz günü seneler geçtikçe, derin daha derin bir hasretle beklediği, kalbinin daha ulvi çarpıntlarla kaynadığı «cumhuriyet» bayramına karşı gösterdiği derin ve sa mi alla de bir daha göze çarpıyor, bu tazahüz ve bu müşahade, insanm duyğu un- sei içinde atinin ışıklı yolları için ne kadar hazh ve mutmanin ümitler uyandırıyor.

İşte Ayvalıklıların cumhuriyet bayramı için yapdıkları [yaptıkları] hazırlıklar hükümetin deniz kenarında yeni vücuda gelen meydanlıkta süslü ve temiz ve hürmet ifade eden resmi elbiselerile yapılan toplanmada halkın » [«] cumhuriyetine» karşı olan layezal duyğularını haykıran ateşli hitabeler, cumhuriyet çocuklarının ma'sum ve pürüzsüz terennümleri ve çok temiz ruhlarını «eumhuriyeti» [«cumhuriyet»] kuvvetlendirecek cıvıltıları arslan yürekli askerlerin metin adımlarının intizam temposuyle [temposu ile] geçişleri ve bütün samimî, sevinç ve ruhların zeveban etmiş birer esiri halinde türklügün [Türklüğün] saf ve lekesiz ölkesinde [ülkesinde] 29 teşrini evvelinde yaşayan havayi şetareti, altındaki cumhuriyetin atisine karşı imanlı ve samimî ümitler beslemekliğimiz için ne feyizli kuvvetlerdir.

İşte bu kuvetleri nefsinde toplamaya karar vermiş olan türk [Türk] vatandaşı, cumhuriyeti ve onun sevgili bayramının türk [Türk] milleti ile beraber yaşamasını istemektedir.

Ve bu istek, onun «amentüsü» olmuştur. 
Hilmi İsmail

1932 yılında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları haberi Ayvalık Gazetesi'nde yer almadı. 

1933 yılı Cumhuriyet'in 10. yıl dönümüydü. Bu yıl için yazılan ve bestelenen, dilimize yapışan "10. Yıl Marşı" bir yana, gazetenin ve dolayısıyla Ayvalık'ın bu önemli güne hazır olması gerekirdi. Öyle de oldu.

(resim.05) 12 1.Teşri 1933 gün ve 558 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

İlk yazılar 12 1.Teşri 1933 günü basılan 558 numaralı sayıda: "Tedbir alınmalıdır", "Hümmalı Faaliyet", "temsil kolu" ve "Cumhuriyetin onuncu Yıl marşı" başlıkları ile yayımlandı.

"Tedbir alınmalıdır" adlı yazının devamı şöyleydi:
Cumhuriyetimizin onuncu yılını kutlulama sırasında bir çok müesseselerin, evlerin ve sairenin yeşilliklerle bezeneceği şüphesizdir.

Halkının yeşillik olarak, pek çok itinalarla ve çok gayretlerle büyütülen ve memleketin havasını eyileştiren muhitin gözelleştiren çamları kullanacaklarından hiç şüphe edilmesin.

Şimdiden sıkı tedbir alınmaz ve bu husus halka ve herkese eyiden eyiye anlattırılmazsa çamlarımızda yapılacak tahribatın derecesi büyük olacakır. Belediyemiz şimdiden tetbir almalı ve halka da anlatmalıdır.

"Hümmalı Faaliyet" başlıklı yazı ise şöyle devam ediyordu:
Cumhuriyetimizin onuncu yıl dönümünü fevkalade tezahüratla kutlulamak için, kutlalama komitesi ve tâli komisyonlar geceli gündüzlü çalışmaktadırlar.

Cumhuriyetimizin on sene zarfında memlekette yarattığı eserler ve yaptığı inkılâplar ayrı ayrı ve canlı bir surette halka gösterilmek ve öyretilmek [öğretilmek] için programın ihzarında büyük dikkat ve itina gösteriliyor.

Bir taraftanda halkımızın, o büyük gün şerefile münasip hususi kutlulama programları çizdikleri ve her tarafın fevkalade tezyini için çalışmakta olduğu görülüyor.

29 teşrini evvelin ayvalığımızda [Ayvalığımız da] çok canlı bir surette yaşatılacağı usanlmadan gösterilen faaliyetten tahmin ediliyor.

Anladığım kadarıyla, 1933 yılı "Cumhuriyet Bayramı" etkinlikleri sırasında gösterilecek olan ve bir Ayvalıklı Aziz Bey tarafından yazılan "Zelil Haşmetmeap" adlı oyuna ait çalışmaları anlatan "temsil kolubaşlıklı yazı da şöyle devam etmekte idi:
Yılmayan bir azimle çalışan ve yegâne muvaffık olan yeşil beyazın bu «kolu» cumhuriyetin 10 nuncu yılı münasebetile (Zelil Haşmetmeap) temsil etmek üzere hararetli çalışma başlatdılar.

(Zelil Haşmetmeap) bundan tam on yıl eveline kadar ruhumuzu bir mikrop gibi kemiren hain saltanatın son sultanı Vahdettin mel'ununun baykuş yuvasında sefahatın doğurduğu irençliklerle nice masum yavruları ölümünden nice betbaht yuvaların sönmesinden zevkini, hırsını alamayan bu sefil maluluk ana yurdumuzun topraklarınada göz dikmişti. 

Zalim ve işkence ile geçen o kara günlerimizde haymana ovalarından doğan Ankara güneşinin nurlu ışığından fışkıran 14 milyon türkün [Türkün] babası ulu Gazinin çelik yumruğuyle saltanatı kökünden yıkarak 17 gün sonra pürüzsüz onuncu yılı yaşayacağımız cumhuriyetin ilanını canlandıran (genç muharrirlermizden Aziz beyin) son eseridir.

senelerden [Senelerden] beri muvafakiyetli bir çerçeve dahilinde çalışan bu kolu tebrik ederiz.

Son olarak gazetenin bu sayısı "100 yıl geçse de" dilimize yerleşmiş bir marş olan "onuncu yıl marşı" ile son buluyordu.
Cumhuriyetin onuncu Yılı marşı.

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;
On yılda on beş milyon yarattık her yaştan;
Basta bütün dünyanın saydığı Başkomutan;
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.

Türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi:
Türk'e durmak yaraşmaz, türk önde türk ileri 

Bir hızla geriliği, kötülüğü boğarız;
Karanlığım üstüne güneş gibi doğarız;
Türküz, bütün başlardan üstün olan başlarız; 
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.

Türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi:
Türk'e durmak yaraşmaz, türk önde türk ileri 

Çizerek kanımızla öz yurdun hartasını;
Dindirdik memleketin yıllar süren yaşını;
Bütünledik her yönden istiklal kavgasını;
Öğrendi bütün dünya türklüğü saymasını!

Türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi:
Türk'e durmak yaraşmaz, türk önde türk ileri 

Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız, kaynamış bir kitleyiz;
Uyduk görüşte bilgi, gidişte ülküye hız;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz! 

Türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi:
Türk'e durmak yaraşmaz, türk önde türk ileri

Bir hafta sonra yayımlanan 559 numaralı sayıdan (19 1.Teşri 1933) "o sene düzenlenecek kutlulama" çalışmalarının daha "farklı" olduğunu düşünüyoruz. "Büyük Bayrama hazırlık" başlıklı ve 2 sayfaya denk düşen yazı şöyleydi: 
Cumhuriyet bayramını kutlulama için kaza merkezinde ali bay ve altın ova nahiyelerinde hummalı çalışma son dereceyi bulmuştur. Merkes komitesi hazırlığını bitirmek üzeredir. Kaymakam Besim bey bizzat işleri takip ve nazaretleri altına almışlardır. Bütün halk ta ayni vazife his ve idrakile bu kayretlere zahir olmaktadır.

29 1.Teşri 1933 pazar günü basımı yapılan 560 numaralı sayı, "Cumhuriyet Bayramı'na" denk düşürüldü. Gazete bu sayısında "RESİM KULLANIYOR" ve programı basıyordu (resim.06).

(resim.06) 29 1.Teşri 1933 gün ve 560 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

3. sayfasında "Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümü Kutlulama Programı" verilmekteydi. Buna göre:
Birinci Gün
Gündüz
1- 29 Teşrini evvel pazar günü sabah saat 10 da hükümet konağının deniz cephesindeki meydanlık a [alanda] toplanacak asker, mektepliler bilumum cemiyetler müessesat, her sınıf halk, kendilerine teşrifat komitası tarafından gösterilen yerlerde alanı mevki edeceklerdir.

2- 10.10 da büyük direğe çekilecek bayrak ve bu anda bütün mektepliler ve idman yurdu tarafından söylenecek cumhuriyet marşı ile merasimin başladığı ilan edilecektir.

3- En evvel reisi hükümet namına kaymakam Besim B. ef. ve ondan sonra söylenecek nutukları müteakip, kaymakamlık makamında teşrifat nizamnamesine tabi bir resmi kabul icra edilecektir.

4- Hükümetteki resmi kabulün hitamında, alay, belediye, C. H. fırkasına iade ziyaret edilecektir.

Öyleden sonra
Geçit Alayı
5- Saat on üç buçukta Asker, mektepliler siyasi ve hayır cemiyetleri, müessesat, zürra, rençber, her sınıf esnaf, mahallat hey'etleri, temsillerile sefa mevkiinde suphi beyin [Suphi Bey'in] köşkü civarındaki alanda tertip edilen ihtifale iştirak etmek üzre hazır bulunacaklardır.

Hareket saat 14.30 da
6- Tertip komitesinin tanzim ettiği program dahilinde en önde bando, süvari alay cumhuriyeti, cumhuyet halk firkasını [Cumhur,yet Halk Fırkasını] ve on iki yıllık inkilâbımız Asarını gösteren tertip komitasnın [komitesinin] canlı temsilleri ve ondan sonra komitanın terup edeceği intizam sırasını aldıktan sonra alay toplandığı mahalden saat 14.20 da hareket edecektir.

Takip Edilecek Yol
7-
Alay sefa caddesini düz ve köprü üstünden geçip gümrük caddesine sapacak ve gümrük caddesini takiben birinci hükümet caddesine girecektir. hukümet caddesinden ve hukumet konağı önünden mahfel binasına ve onun önünü takiben alay karargahına muvasa'at edecek ve burada geçit resmi nihayet bulacaktır. heyetler ve halk arzu ederlerse karargahta askerin yapacağı eylentilerde kalabileceklerdir.

8- Geçit alayı mahalltıan ve müessesat önünden geçdikçe alaya serpantin, konfet atılacak ve losyonlar serpilecektir akşam C H firkasında bir resmi kabul icra edilecektir.

Gece Fener Alayı
9-
 Cumhuriyetimizin onuncu yıl dönümü tezahüratında bir fener alayı tertip edilmiştir. fener alayına asker, orta mektep, ilk mekteplerin son sınıfları idman yurdu avcılar kulübü ve her bir mahalle ayrı ayrı temsileriyle iştirak edecek ve sefada askeri hastahanesi civarında saat 7.30 da hazır bulunulacaktır. ayrıca tezyin edilmiş motör, mavunalar, kayıklar sefada gazhane iskelesi civarında mezkur saatta hazır bulunacaklardır.

Hareket saat 8'15 de
10-
Fener alayı tertip komitasının proğramı dahilinde başta asker ve teaküp edecek hey'etler intizamını aldıktan sonra yürüyüşe karadan ve denizden saat 8.15 de başlayacaktır.

11- Kayık, mavuna ve motorlar sahili takiben ve kara fener alayula safada kadir efendi dükkânının önünden sahile çıkıp sahili fabrikalar önünden takiben belediye meydanına gelecek ve oradan elektirik santiralının arka sokağına sapıp halk firkası ve belediye önüne gelecektir. burada yaplacak tezahurata müteakip alay gümrük sahil caddesini takiben ikinci sahil hükümet caddesine sapacak orada hükümet konağının deniz kenarındaki tezahurata iştirak edecek gerek mavuna ve motorlar ve gerekse kayıklar burada tevekkuf edip karşılıklı tenvirat, mahitap, havai fişenkler atacaklar. bu suretle fener alayına nihayet vereceklerdir. rüsumat motörü hükümet sahilinde bu tezahurata iştirak edecektir.

12- Fener alayından evvel ve sonra cümhuriyet meydanlığında, hükümet konağı deniz sahilinde daimi tezahürat devam edecektir.


İkinci Gün Gündüz
Kurtarıcı Milli reisimize ve Büyük Gazimize Armağan
Cümhuriyet meydanında bir avuç toprak
13- Pazartesi günü saat 10 da cümhuriyet meydanında bütün memurini mülkiye askeriye, bir kit'ai askeriye, mektepliler, cemiyetler, müessesat, halk içtima ederek tertip komitasının tehsis ettiği yerlerde ahzi mevki edeceklerdir.

14- En evvel içtimada inektepliler, kulüpler cümhuriyet marşını söyleyecek ve- bunu müteakip merasim başlayacaktır.

15- Marşlardan sonra halk fırkası reisi Dr. Fazıl Toğan B. tarafından bu millet ve memleketi derin bir karanlıktan billor [billur] gibi en şerefli ve en kudretli bir surette ışığa çıkaran büyük gazimize bir avuç topraktan ibaret armağanın bütünümüzün öz yüreğinden gelen bir sevgi ve saygı ile iletildiği teyit edilecektir.

16- Sabah saat 9 dan itibaren orta, İstiklal, Gazi mekteplerindeki sergiler halka küşade bulundurulacaktır.

 17- saat 11 de rüsumat motörü sahilde bir nümayiş geçidi yapacaktır.

18- saat 15 te askeri karargahında ve cumhuriyet meydanında saat 15 te fevkande tezahurat ve hususi eğlentiler tertip edilmiştir ve buralarda halk kürsülerinde hatipler tarafından konferanslar verilecektir ve cumhuriyet bayramını kazada kutlulamak üçün köylerden davetli olarak gelen misafirler mil'i oyun oynayacaklardır.

Gecesi
19- Gece hükmet konağında hususi bir resmi kabul icra edilecektir. cumhuriyet meydanında büyük garaj binası önünde tertip edilen açık sahnede verilecek temsiller namıma mahsus olup burada köylerden gelen misafirlere hususi yerler tahsis edilmiş bulunacaktır.

20- yine aynı gece alay karargâhı önünde havai fişekler atılacak ve milli havalar oynanıp tezahürat yapılacaktır.

Üçüncü Gün
21- 15 nci maddedeki mateplerce küşat edilen sergiler halka açık bulundurulup halkın istifadesi temin edilmiş olacaktır, saat 9 da itibaren alay karargahı cümhuriyet meydanlığındaki tezahürat yine devam edecektir

GECESI
22-
Cümhuriyet mektebile idman yurdunda birer müsamere tertip edilmiştir. 

KOMITE
**) Hükümette yapılacak resmi kabullerde gündüz için zabitan büyük on iformal siviller jaket atay ve siyah kostüm gece için yalnız siyah elbise mecburidir

Şehir yönetimi, halk ve Ayvalık Gazetesi, "10 yıl kutlulamasına" özel bir önem yüklemişti. O yılki sayı "resimli" basılmış ve "4 sahife" çıkartılmıştı. Ön sayfa yazısı bile özel tasarlanmıştı. Gazete bu "10 yıl kutlulamasına" bir sonraki sayısında da devam edecekti.

9 2.Teşri (Kasım) 1933 tarihli ve sayı 561 olarak basımı yapılan Ayvalık Gazetesi'nde, başlığı "Ayvalık, CUMHURİYETİMİZİN 10 nuncu YIL DÖNÜMÜNÜNÜ NASIL KUTLULADI" olarak çıkan yazı şöyleydi:
İlk Günü:
Bütün cihan çok dikkatle alakadar eden cumhuriyetimizin 10 uncu yıl dönümünü kutlulamak için çok öz duyğulu Ayvalıklılar haftalardan beri hazırlanıyordu. Bu hazırlanışın her yerini, her noktasını göremeyorduk. 29 teşrini evvelin iki öncesi bize tahminlermizin kuvvetini bayram günleride hakikat ölçümüzün ayinesini değil, hakikatını gösterdi.

Ayvalıklılar, o mesut günün gece yarısından uyanık ve tath heyecanlarla sabahı zor bulmuşlardı. Zaten sevimli denizile, nihayetsiz adacıkların sayısız koyları ve köşeleriyle tabiatın pek güzel yarattığı ve hünerli bir kadın elinden çıkan dantele gibi işlediği ve sırımı yeşil ve kocaman bir şemsiye olan fıstık çamlı sırtlarını ve gerisini zeytin ormanlarına dayanış olan şirin Ayvalık, bir, bir kurulan taklariyle, al bayraklara, yeşil ve sanatkarane süsleriyle o kadar ci, ci, o kadar güzel ve müstesna bir dilber olmuştu ki.

Ilık, sünbülü ve tatlı renkli bir hava icinde doğan sabah. Neşe, sevinç, setaret gülümsemeleri yüzlerinden beliren onbinlerce Ayvalık'ıları «Cumhuriyet» meydanında saadetle kucaklamıştı.

Asker, mektepler, idman yurdu, bütün memurlar, hayır teşekkülleri, bütün müessesat, mahalle heyetleri ve bütün halk, sevinç dalğası halinde meydanında topnıyor ve gösterilen yerlerini alıyorlardı. Merasime, meydana dikilen koca direğe al bayrağımızın çekilmesiyle başlanacaktı.

Saat 10 da verilen işaret üzerine bayrak çekildiği anda o binlerle halk, yalnız kalbi çarpan i.ahi bir sükunetin varlığı taşıyordu. Cumhuriyet meydanile öpüşen rıhtımın denizindeki «Antalya» vapurundan atılan bombalı fişeklerin tarakası vapurun ve fabrikaların düdük sesleri, heryaşta genç olan binlele halkı bir ağızdan söyledikleri «Cumhuriyet marşı» nın tath ve kalbe işleyen nağmelerinin cumhuriyetimizin ebediyetini dalğa dalğa gök yüzünü nihayetsizliklerine kadar çıkardığı adeta görülüyor gibi idi.

Kaza kaymakamı Besim bey, güzel veciz bi başlangıç nutku irat ettiler. Ondan sonra C. H. fırkası namına avukat Hilmi İsmail bey hitabet kürsüsüne çıktı. Biraz uzunuca ve fakat türkün tarihini, istiklal savaşını, lozan zaferini ve cumhuriyet ve onun zaman ve mesafe mefhumlarına sığıdırılamayan inkilâp hamlelerini okadar özcandan söylediler ve anlattılar. Hatiplerin hemen her cümlesi, yaşa ulu gazi, alkışlarıyle karşılanıyordu.

Asker, ilk mektepler, orta mektep, idman yurdu, silahlı avcılar kulübü, mahalle, mahalle bayraklariyle ay şeklinde denizi kucaklayan safa-çamlı caddesi saat 14 de sürur ile taşan ve kaynayan bir insan seli halinde idi. Çünkü, çok mükemmel tertip edilen geçit alayı, safa alanında tanzim edilecek bütün memleketi dolaşarak askeri kışlaya girerek cumhuriyetin sevgili askerlerinin oyunlarına iştirak etmek suretiyle geçit alayına nihayet verilecekti. Bandoyu takiben
(Devamı arka sayfada)

(baştaraf birinci sahifede) 
cumlmuriyetimizi başta ve onun on senelik inkılâp hamlelerini pek canlı yaşatan temsil arabası olduğu halde saat 14 buçukta hareket eden alayda mektepler, idman yurdu, avcılar ve müteharrik ve pilotiyle tayyare cemiyeti, 10r adım aralıkla himayei etfal, hilâli almer, ziraat bankası, iktisat ve tasarruf cemiyeti buhar makinesiyle düdüğünü öttürerek geçen makinistle birliği, itfaiye otomobilciler karada ve araba üstünde deniz motorcuları, marangozlar, avcılar, fiilen sandaliyede traş yapan berberler, demirciler, nalbantlar, çiftçiler, kasaplar, tenekeci ve çilingirler, bakkallar, kebapçılar ve lokantacılar, sebzeciler, meyveciler, balıkçılar ve daha bir çok esnaf sanatlarını temsilden çok güzel ve takdire şayan temsiller vücuda getirmişlerdir. 

Davul ve zurnaları takiben isimleri bayraklarında bütün mahallat ve halk askeri hastahane önünde intizar eden kaymakamı, alay kumandanı ve C.H. fırkası ve diger cemiyetler ve müesseseler mümessillerini selamlayarak çok muntazam geçen alay, bir birlerine rekabetle güzel taklar vücuda getiren safa caddesindeki taklar altından geçmişlerdir. 

Mahallat içinde gazimizin adını taşıyan Kemal paşa mahallesi takım çok güzel olduğunu söylüyerek taktir vazifemizi de yapacağız. alay tam bir buçuk saatte geçmiş Halkm ruhundan ğalyan eden cumhuriyete ve onun koruyucularına minnet ve şükran haykırmaları göklerde akisler bırakmıştır.

Fener Alayı
Gece Ayvalık manzumesini gökten yere indirmiş bir yıldız pırlantası içinde idi. Cumhuriyet meydanında belediye fen memuru Ömer Akif bey tarafından yapılan tak cidden güzeldi. Hususi ve resmi hep, her taraf taktirle görülecek şekilde donatılmıştı.

C.H. fırkasında açık bir büfe tertip edilmiş ve çok güzel bu ulu bayram gicesi de bir kat samimiyetle kutulanmış. 

Müstesna fener alayını yine denizi takiben safa caddesinden muntazam, canlı ve sevinçli geçerek hükümet konağı önünde halkın izhar ettiği sevinç haykırışları ve sabahlara kadar devam eden coşan türk [Türk] milletinin rejime olan aşkını ne canlı bir tablosu idi.

İkinci günü
Saat 10 da yine cumhuriyet meydanında toplanındı. toprak merasimi yapılacaktı, sırasiyle herkes
yeri aldıktan sonra yine binlerce halkın bir ağızdan söylediği cumhuriyet marşının heyecan tüylerimizi ürperten kubbede canlı akisler yapan nameleri arasında belediye reisi Kadri beyyin kazdığı toprak ilk mektepten iki kız yavru tarafından hazırlanan atlas zarfa konulduğu  «Armağanımızı yüce ğazimize yollayın» haykırışları arasında kapatıldıktan sonra hitabet kürsüsüne çıkan C.H. fırkası kaza idare reisi doktor Fazıl Toğan bey tarafından kuvvetli ve beliğ irad edilen nutuk binlerle halkın alkışlariyle karşılandı. Yine mektepler, idman yurdu, avcılar ve halk intizamla geçtiler.

Öğleden sonra orta mektep muallimlerinden İsmail Hakkı b. tarafından (Sever) ve (Lozan) muhedeleri hakkında çok değerli konferanslar verilmiştir. 

10. yıl kululamaları "müthiş geçmişti". 1934 yılı kutlamaları için de kollar sıvanmıştı. Bununla ilgili ilk haber 4 1.Teşri 1934 yılı ve 606 numaralı sayıda Hüseyin Avni'nin yazdığı "Cumhuriyetin On birinci yıl dönümü" başlıklı yazı idi. 

Yazının devamı şöyle idi:
Bayramlar en büyüğünü teşkil eden on birinci cumhuriyet bayramının, yurdumuzun her tarafında aynı hararet ve tezahüratla kutulanması için çok geniş hazırlıklara başlanıyor bu bayramın

ikinci bir manasıda yaplan inkılâp ve asırlara sığmayacak kadar bol olarak başarılan büyük işlere başlangıç sayıldıgından bu cumhuriyet bayramımızın büyük bir enerji, aşk ve heyecan içinde kutlanması her vatandaşa düşen milli vazifelerin en başıdır.

Cumhuriyet bayramımızın layık olduğu ehemmiyet ve alaka ile kutlulanması için alakadarlar tarafından büyük mikyasta program lar hazırlanacaktır ve hazırlanmaktadır.

Cumhuriyet halk fırkamız umumi idare heyetince değerli ve çok isabetli düşünce ile yapılan progam fırkamıza ve alakadarlara gönderilmiştir.

Bu programa nazaran cumhuriyetimizin on birinci yıl dönümüne rastlayan birinci teşrinin 29 ncu günü ay valığımızın münasip yerlerinde halk kürsüleri tesis edilecek ve bu kürsülerde izinli hatipler, dünya milletlerini, ilmde, fende, azmi iradede, yaratı ak ve yaşatmak kudret ve kabiliyetinde ağızlarını açık bırakacak kadar varlık ve canlılık gösteren türkün ve yeni türk dünyasının bu ulu ve ünlü bayramı, inkılâp hamleleri ve başarılan işler hakkında halkımızı aydınlatacak ihsai malumat verecektir.

Bu gün mekteplerimizde müsamereler verileceği gibi bu büyük günün şerefine mütenasip birde balo verileceği mutasavverdir.
H. Avni

(resim.07) 4 1.Teşri 1934 gün ve 606 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

 18 1.Teşri 1934 yılı ve 608 numaralı sayıda yayımlanan "Cumhuriyet bayramımızı tes'it" başlıklı yazı idi. Bu yazıda "kutlulama programının hazırlandığı" ve "Yurt gençliğininde o günün şerefine Akın piyesini temsil edecekleri" haberi alındığından söz ediliyordu. ayrıca Ahmet Cemil Miroğlu tarafından yazılan "Cumhuriyet On Birine Bastı" adlı şiir çerçeve içinde veriliyordu.

Ertesi hafta, 1 2.Teşri 1934 yılı ve 609 numaralı sayı ile yayımlanan nüshada ise yapılan cumhuriyet bayramı kutlamaları hakkında bilgi veriliyordu. "Cumhuriyetimizin On birinci yıl dönümünü kutlulama merasimi" başlıklı yazı şöyleydi:
Aslen hür yaşamış olan ve esirliği bilmiyen olgun milletimizin hakimiyetin kendisinde olduğunu ve asırlardan beri esareti altında yaşadıgı o manssız saltanatı yıktığı, hakimiyeti milliyenin remzi olan «Cumhuriyet» i idareyi kurduğu ve ilan ettigi 29 birinci teşrin on birinci dönüm yılının tes'idi maksadile toplanan kutlulama komitası, haftalardan beri, bu yüksek ve büyük günün değerile ölçülebilecek bir varlık ve canlılık gösterilme programı tertibile uğraşıyordu.

«CUMHURİYET» in manasını anlamış ve onun heyecanını kalbinde her gün duyan Ayvalıklılar bu yüksek günün dönüm yılını kutlulamak için içerilerinden gelen aşk ile daha evvelden coşmuş ve taşmışlardı.

Bu gün Ayvalığın her mahalle, her sokak ve her caddesi, şanlı ve şerefli sayğıdeğer bayrağımızla donatılmış adeta bir gelincik tarlasını andırıyor, memleket baştan aşağı siyasi temayülatializin kudretli ifadesi olan defne dallar ile bezetilmiş bir yeşillik panoraması manzarasını arz ediyordu.

Saat 9.30 da makamda bir resmi kabul iera edildi. saat onda binlerce halkın toplandığı «Cümhuriyet» meydanına gelindii burada herkes yerli yerince sıralanmıştı, ortaya konan hitabet kürsüsüne gelen genç ve dinç kaymakamız idare sistemimizin değerine yaraşan kudretli ifadelerile cumhuriyetin fazail ve mezayasından bahis panejerik bir nutuk irat eylemiş ve çok alkışlanmıştır. Sevgili kaymakamımızın heyecanı fazla söz söylemesine mani olduğundan yurttaşlardan afv dileyerek kürsüden inmiştir.

Müteakiben C. H. F. idare hey'eti reisi Necmettin bey kürsüye gelerek, bazı noktalarını yazdığımız nutunklarını irat etmişlerdir.

Aziz Kardeşler!
Bizi bu meydanda toplayan büyük bayramımızı kutlularken, bu büyük günün değerli varlığını seçebilmek için önümüze, arkamıza ve yanlarımıza bir göz gezdirmemiz lazımdır.

Evet arkamızda asırların dürüldüğü ve her yaprağı öz kanını taşıdığımız yiğit ecdadımızın en güçlü düşmanlarına arslanca saldırış ve savaşlarile ve yendikleri her düşmana gösterdikleri mertlik ve büyüklüklerinin destanlar ile süslenmiş büyük bir tarih vardır.

Bu tarihe bir bakımımızda yiğitler ve arslanlar diyarı anayurdumuz anadolunun ana bucağından çıkan kardeşlerden biri tuna boyuda atını oynatırken, ötekinin viyana surlarında hücüm borusu çaldığını bir digeri nil kıyılarında çadır kurarken ötekinin kafkas şahikalarında nöbet beklediğini görürüz.

Yine o tarih yaprakları arasında; türkün şerefini kurtarmak için yiğit evlatlarını adını, sanını bilmediği yabancı diyarlara seve seve göndermekten çekinmeyen türk anaları fizân çöllerinde açlıktan ölmüş, yemen çöllerinde arabın kanlı ceabiyesile şehit edilmiş evlatlarının, kanlı göz yaşlarile yaslarını tutarken saraylarda bin bir rezaletin ceryan ettiğini görmekle kalbimizin parçalandığını sezeriz.

Ecdadımızın kanlarile yuğrulan bu toprakların sefil ruhlu padişahlerın her fırsatta büyük bir parçasını peşkeş çekmek suretile bu gün üzerinde temam yirmi devletin kurulduğu koskoca bir öfkenin kısa bir zamanda parçaladığı tarih yapraklarında değil kendi talihsiz gözlerimizlede gördük. ve işte biz ayvalıklılar tarihin bütün değişikliklerinin en canlı bir örneğiyiz.

Daha önceden söylediğim gibi; bir tuna bucağından çıkıp giden kardeşlerden öremiş nesil evlatları tuna boylarından, viyana yakınlarından, adriyatık sahillerinden, akdeniz ortalarından, kafkaslardan, kırımdan gelerek bu meydanda toplanmış kardeş çocukları ve kardeşler dünün betbahtları fakat Mustafa Kemal türkiyesinin bu günkü mesut ve bahtiyar evlatlarıdır. 

«Aziz Ayvalıklılar:
engerek yuvası sarayın son ejderi vahidettin bu yeğit milletin yurdunu, benliğini hayatını, hatta tarihini yok etmeğe kast etmiş bir canavardı. bu gün bir ana şefkatile ve bütün varlıklarile bizi kucağında barındıran bu ana yurtta düşmanlara teslim edilmişti. fakat, binlerce yıllık tarihinde hiç bir kuvvete, hiç bir suretle boyun eğmemiş olan büyük türk milletinin en zaif zamanı dahi olsa sarsılmaz imanı ile en büyük kuvvetletleri yenmeğe ve devirmeye gücü yettiğini bilen büyük kurtarıcımız «ULU GAZİ» milletinin başına geçmiş, müdafai hukuk teşkilatile işe başlayarak evvelâ memleketi dış düşmanlardan temizledikten sonra asırlarca milletin kanını emen saraylardan başlayarak dahildeki bütün fesat ocaklarını dağıtmış ve on bir sene evvel bu günkü büyük günü yaratmıştı.

Bu büyük günü bir tablo halinde gözümüzün önünde canlandırdığımız zaman, bir kâbus gibi başımıza çöken kara bulutların ve etrafımızdaki korkunç hayallerin temamile dağıldığını ve buna mukabil lekesiz ve pürüzsüz ufuktan yükselen parlak bir ğüneşin nurlarından feyz alan tertemiz ve şen bir yurt içerisinde genç, dinç ve bütün azmil yumruğunu sıkmış dimdik bir millet görürüzki, işte o, cümhuriyete kavuşmuş büyük türk milletidir.

Bütün fatihlerin zafer neş'elerinin verdiği gurur hislerinin zebunu olduklarını biliyoruz. Fakat, bunlardan münezzeh olan büyük Gazimiz hiç bir kumandana nasip olmayan azametli zaferlerini milletine borçlu oldugu bir vazife yapmaktan ibaret göstererek bütün tevazuu ile kurtarıcılık vazifesini bitirmiş ve aradan bir gün bile kaçırmadan etrafındaki büyük şeflerimizle müdafaai hukuk cemiyetlerinden, C. H. Fırkasını teşkil ederek koruyuculuk vazifesine başlamıştır.

Bütün varlığını milletine bagışlayan ulu gazinin kurtardığı harap yurda on bir sene sonra «bu gün» baktığımızda: Asırlarca ihmale uğramış ormrularımızda canavar böğürtülerini makine sesleri, sessiz ovalarımızda yılan ıslıklarını, Lokomotif düdükleri, ıssız yaylalarımızda kurt ve çakal ulumalarını kuzu melemeleri, bakımsız köylerimizde şehit oğullarının yaslarıyle, annelerinin akan göz yaşlarını, torunlarının millet şarkıları, babaların yoksulluk iniltilerini, fabrika düdükleri susturmuş.

Harp cephelerinde omuzlarında mermi taşıyan ve en çetin düşmanlarile kahramanca döğüşmekten asla çekinmeyen aziz türk kadınının kafesler arkasında kokmuş ağızların esiri olmasına katlanamayan büyük ğazi türk kadınının layık olduğu medeni haklarını vermiş ve kadınlar dünyasında en yüksek bir mevkie çıkarmıştır.

Mezel'et ocağı tekkelerin meskenet saçan öğürtülerini milli şarkılarile susduran ateşin bir gençlik vardır. İrfan kaynaklarından fışkıran bu kudretli varlığı yaratan ulu gazi çok kıymetli inkilabımızı bu şuurlu ve imanlı varlığa emanet etmekle en büyük itimadını göstermiştir.

Ey! milletin bütün ümitlerini bağladığı türk genci şuurlu ve imanlı adımlarınla yapacağın her hamle sana teslim edilen inkılap binasını kuvvetlendirecektir. Büyük gazinin emanetini muhafaza et. 

Şen yurdumuz ve eşsiz inkılâbımızı parlak süngüler ile koruyan ve karşısında sırıtarak haris dişlerini göstermek isteyen en mağrur düşmanlarına yalınız vakarlı sert bakışlarile mukabele ederek yıldıran ve her an büyük gazisinin ve kudretli kumandanlarının emri işaretlerine intizar eden kahraman ordumuzu görmek ve karşsında hurmet ve minnetle eğilmek en büyük borcumuzdur.»

Necmettin Beyin nutukları çok alkışlanmıştır.

Bunu müteakip halk namına belediye reisi H. Basri bey kısaca bir nutuk söylemiştir. sonra mektep yavrularımızdan cana çok yakın olan üç mini, mini hanım kızcağızımız milli manzumeler okumuşlar ve çok alkışlanmışlardır.

En son olarak «Gazi» ilk mektep mualimlerinden Enver bey kürsüye çıkmışlar milli mücadele ve inkılâbınızın bir hulasasını yapmışlar ve çok alkışlar toplamışlardır bu kıymetli nutkun gazetemiz sütunlarını tezyin etmesini çok arzu etmişsekte hacmimizin müsaadesizliği dolayisile buna imkân bulunmamıştır.

Nutuklarm hitamını müteakip merasime geçit resmile nihayet verilmiştir.

Öğleden sonra saat 14 te program mucibince kasaba haricinde belediye parkı önünde önde süvari bölüğü, takiben Gazi hazretlerinin portrelerini yüklü otomobil, cümhuriyet timsali, mektepler idman yurdu, avcılar
(Devamı arka sahifede)

Baş tarafı birinci sahifede
kulübü, cemiyetler, bankalar, makinistler ve esnaf teşekkülleri mevki almışlardı verilen işaret üzerine geçit alayı hareket etmiş ve memleketin muayyen yollarını takiben askeri kışlaya varılmış ve merasime nihayet verilmiştir.

Gece tertip edilen fener alayı denizden ve karadan saat onda hareket ederek tabesabah bu günün şerefine eglenmişlerdir.

C.H. firkasında 6 dan 8 ze kadar bir kabul resmi yapılmış ve saat ondan sonra tertip edilen program mucibince gecenin saat üçüne kadar çok samimi neş'e içerisinde vakit geçirilmiştir.
H. Avni

Okurdan ilk ricam olan nüsha, 31 1.Teşri 1935, perşembe günü yayımlanan 657 numaralı sayıdır. Bu nüsha, bu "yoksul halkın yarattığı değerleri" okura anımsatmaktadır. 

"Cümhuriyetimiz oniki yaşını bitirdi" başlıklı yazı şöyle idi:
Bu ayın 29 uncu günü cumhuriyetimiz on iki yasına bitirip on üç yaşına girdi.

Atatürk'ün yüksek yönetimi altında on iki yıl içinde dedelerimizin yüzlerce yıl içinde başaramadığı büyük işleri başardık ve başarmak yolundayız.

Demir gibi bir ordumuz var yurda saldıracak her hangi bir düşman yok etmeye hazırız. Yepyeni bir donanmamız var. Yurdun korunması için her zaman savaşa hazırız. Değerli uçmanlarımız epeyce de uçağımız var. Bunlar türk [Türk] havasını düşmanlara karşı koruyacak derecede yetişmiştir. Ordumuz yeni ve çok değerli savaş silahlar ile donatılmıştır.

Demiryollarımız on yılda alt kat oldu. Doğuya giden demiryolumuz bakır madenlerini aştı. Bugün diyaribekir'e bağlandı. Ankara sivas yolu üzerinden ayrılan bir kol karadenizin kömür ocaklarını anadolunun bağrına bağladı. Ankarayı samsuna kayseriyi ulukışlaya kütahyayı balıkesire baghyan demir yollarımız harıl harıl işliyor. Şimdi antalyayı afyona bağlıyoruz.

Yabancıların işlettiği izmir ve aydın demir yollarında bin yıl ulusa malettik yüz binlerce türk 
[Türk] çocuğu demiryolu yapılarında ekmeğini çıkarıyor.

Adliyemiz, hak yerlerimiz yobaz kadı döküntülerinin elinden temizleniyor. Hakkı hak bilen cevherli ve bilgili gençlerimiz onların yerlerini dolduruyor.

Bütün türk [Türk] çocuklarını okutacak tedbirler üzerinde kültür bakanımız çalışıyor. Bunun büyük faydalarını yakında el ile tutup gözle göreceğiz.

köylünün yaşayışını ucuzlatıp kolaylaştırmak için şekerden on iki tuzdan 3 kuruş indirildi köylünün eski borçları on beş yıl taksite bağlandı. Sayım vergisi indirilmek üzeredir.

Devletin beş yıllık program üzerine fabrikalar yaptırmaya başlaması çiftçinin yüzünü güldürdü. fabrikalarımız bu yıl 140 bin balya pamuk işliyor pamuk çiftçileri ne kadar mal çıkarırsa fabrikalar hemen kapıyor. Artık dışarıdan şeker almıyoruz hep kendi pancarmızdan kendimiz şeker çıkarıyoruz.

Kayseri fabrikası nasıl ulusun yüzünü güldürdü ise yeni fabrikalar çalışmaya başladıktan sonra çiftçinin diğer malları da daha çok para edecektir.

Şişe ve cam kömür ve kağıd fabrikalarıda işlemeye başladı.

Tarım işlerimiz yükseliyor. Devlet tohum yeğritilmesi işinde başarılar elde etti. Pamuk ve bugday bu yüzden değerleniyor. Ankarada açılan büyük tarım enstitüsü yurda çok faydalar veriyor. Hayvan yeğritimi çok değerli sonuçlar veriyor. Devlet buğdayın düşmesine engel olacak tedbirler alarak çiftçiyi koruyor.

Ekonomi bakanlığımlımızı iyi fiatlarla dışarı satılması ve köylünün malının aracılar elinde çarçur olmaması için tedbirler aldı son çıkan tarım ve satış kooperatifteri kanunları ile kurulacak ortaklıklar türk köylüsünü her bakımdan canlandıracakdır.

Kaçakçılarla boğuşma hayınların gözünü yıldırdı. ulusun hakkını çalanlar ağır cezalara çarpıldı.

Devletin gümrük gelirleri arttı ve bunlar halkın faydasına harcandı.

Yurdun içinde baysalhk ve güven yerindedir. halk böyle güvenli günleri ömründe ne görmüş ve ne de işitmiştir.

Devlet, balkın sağlığı ile candan uğraşmıştır. sıtma firengi traloma hastalıklarına karşı açttığı büyük uğraşlar ulusun sağlamlığına sağlamlık katmıştır.

Cumuriyetin bize kazandıdığı iyilikler sayılmakla bitip tükenmez. barış içinde bizi yücelten cümhuriyete candan bağlıyız.

bütün bunları yaratan büyük başkanımız Atatürkümüzdür. Onun gösterdiği yolda bir tek eksiksiz el ele vererek yürüyen türk ulusu yüz yıllardan beri geri kalan bu yurdu canlandıracaktır.

Bütün türkleri birbirine bağlıyan kardeşlik bağının adı cumhuriyet halk partisidir.

Büyük bayrama şimdiden hazırlanalım. köylerimizi süsleyelim yeşil yapraklardan kemerler kuralım.

Bu, kemerleri atatürkün resimlerile kırmızı kır çiçeklerinden yapılmış altı oklu bayralarla bezeyelim onun altında davul zurna çalarak ulusal türküler söylüyerek şenlikler yapalım bir yıl kızgın güneşin altında uğraşıp didinen ve ak alnıyle ekmegini taştan çıkaran yigit bir ulusun bu şenlik hem hakkıdır.

Hem de en büyük ödevidir.

Bu yıl bayram aynı yirmi sekizinci günü öğleden sonra başlayarak 30 uncu günü akşama kadar sürecektir.

(resim.08) 31 1. Teşri 1935 gün ve 657 numaralı sayısı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).
 
Ayvalık Gazetesi'nin bu sayısı "Cümhuriyetin on iki nci yıl dönümü ayvalığımızda nasıl kutlulandı" yazı ile devam etmekteydi.

Bu başlığın devamı şöyleydi:

Hür dogmuş ve hür yaşamış olan ve esirligi bilmiyen olgun, milletimizin hakimiyetin kendisinde oldugunu haykırdıgı ve asırlardan beri istibdat esareti altında yaşadıgı o manasız saltanatı sarayı ile beraber yıkdığı ve Cümhuriyeti kurdugu 20 10 935 on iki nci yıl dönümünün tesidi maksadile toplanan kutlulama komitesi haftalardan beri bu büyük günün degerile ölçüle bilecek tören programı tertibile ugraşıyordu.

Cümhuriyetin mana ve mefhumunu eyi anlamış ve onun aşk heyecanını taşıyan ayvalıklılar bu büyük günün dönüm yılını kutlulamak için içlerinden gelen bir sevgi ile daha evvelden coşmuşlardı.

Bu gün ayvalığın her mahalle sokak ve caddeleri utku takları ve saygı toplayan ulusal bayraklarımızla donatılmıştı.
Şanli bayragımızla bezenen ayvalık o gün gelineik tarlasından başka bir manzara göstermiyordu. 

Bu ilahi manzaraya doyum yokdu.

Saat 9 10 da ilçe bay kuragında tören yapıldı. 

10.30 da Cümhuriyet alanında toplanıldı.

Ve herkes kerokiye göre yerlerini tutmuşlardı.

10 45 de sancak direğine ulusal bayragımız hep bir agızdan başlayan istiklâl mârşı ile çekildi ve tören başlamışdı.

İlçe bay hüsnü ugurat kürsüye çıkarak idare sistemimizin degerile ölçülebilecek kudretli bir soylev de bulundu ve çok alkışlanmışdı.

Bunu müteakip teşekküller ve müessat namına
(devamı arka yüzde)

2. sayfa: (üst tarafı birinci yüzde)
hatipler kıymetli söylevlerde bulundular söylevlerden sonra eratlar okullar idmanyurdu ve avcılar kulübü bir geçit resmi yaptılar. 

Şanlı ordumuzu temsil eden eratlarımızın canlı geçişleri alkış tufanı içinde karşılanmış ve yaşa yaşa sesleri yükseltilmişdi.

Öyleden sonra saat 14 30 da bütün örgütler ilçenin en yüksek Askeri komutanına giderek bayramı kutlulamıştır.

Akşam
saat 19 30 da fener alayı tertip edilmiş ve büyük halk kütlesinin de katılımiyle hareket eden bu alay ilçenin bütün sokaklarında dolaşmışlardır.

Halk evinde bir temsil verilmiş ve saat 22 de cümhuriyet halk partisi kuragında bir süvare verilmiştir. 

Bayramın ikinci günü saat 15 30 da kamuya halk evinde bir konferans verilmiş.

Ve gece yine halk evinde bir temsil veriImiştir.

Halk 29 ve 30 teşrin günlerini neş'e ve kıvanç içinde geçirmişlerdir.
H. Avni

1936 yılı "cümhuriyetin on üçüncü yıl dönümü" idi. O yıla ait bilgiler, 29 1.Teşri 1936 günü 707 sayıda çıktı. "cümhuriyetin on üçüncü yıl dönümü ayvalıkımızda nasıl kutlulandı" başlıklı yazı şöyle devam ediyordu:
Hür doğmuş ve hür yaşamış olan ve esirliği bilmiyen olgun milletimizin hakimiyetin kendisinde oldugunu haykırdıgı ve asılardan beri istibdat esareti altında yaşadığı o manasız saltanatı sarayı ile beraber yıkdığı ve Cümhuriyeti kurduğu 29-10-936 on 3 cü yıl dönümünün tesidi maksadile toplaan kutlulama komitesi haftalardan beri bu büyük günün degerile ölçülebilecek tören programı tertibile uğraşıyordu.

Cümhuriyetin mana ve mefhumunu eyi anlamış ve onun aşk heyecanını taşıyan ayvahkhlar bu büyük günün yıl dönümünü kutulamak için içlerinden gelen bir sevgi ile daha evvelden coşmuşlardı.

Bu gün ayvalığın her mahalle sokak ve caddeleri utku takları ve saygı toplayan ulusal bayraklarımızla donatımıştı.

Şanlı bayrağımızla bezenen ayvalık ogan gelincik tarlasından başka bir manzara göstermiyordu.

Bu ilahi manzaraya doyum yokdu.

Saat 9-10 da ilçe bayrak uraginda tören yapıldı.

10.30 da cumhuri- [yırtık var]

Bayramı ikinci günü saat 15.30 da kamuya halk evinde bir konferans verilmiş.

Ve gece yine halk evinde bir temsil verilmiştir.

Halk 29 ve 30 teşrin günlerini neş'e ve kıvanç içinde geçirmişlerdir.
H.Avni baskın [Baskın]

(resim.09) 29 1.Teşri 1936 gün ve 707 numaralı sayı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

1937 yılı bayram hazırlıkları, gazetenin 14 1.Teşri 1937 tarihinde yayımlanan 751 sayılı nüshasının 2. sayfasında, "CÜMHURİYET BAYRAMINA HAZIRLIK" başlığı altında yayımlandı. 

yazının devamı şöyleydi:
Cümhuriyet bayramımızın 14 cü dönüm yılını kendisine has bir hürmet ve tazahuratla tesit etmek içün muhterem kaymakamımız B Celal'in bir hey'et halinde çalışmakta, merasim program ve esaslarını büyük bir gayretle hazırlamakta oldukları memnuniyetle haber alınmıştır. 

Senelerden beri bu gibi milli günlerimiz sönük geçmekte ve lâkaydile karşılanmakta idi.

Bu yıl kaymakamımızın yüksek varlıkları sayesinde milli gururumuzu bih kkın artıran türk gücünün yarattığı, hakkı meşruu olan CÜMHURİYET'in kuruluşunun 14 neü dönüm yılı noksansız olarak kutlulanacaktır. 

(resim.10) 14 1.Teşri 1937 gün ve 751 numaralı sayı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).
 

Ne yazık ki; Ayvalık'ta "bayram gününü yaşananları anlattığı varsayılan" nüsha "ciltten kesilerek çıkarılmış" olduğu için erişilemedi.

1938 yılı hazırlıkları, 20 1.Teşri 1938, perşembe tarih ve 801 sayılı nüshada yayımlandı. "CUMHURİYETİMİZİN 15 Cİ YIL DÖNÜMÜNE GİRERKEN" başlığı ile çıkan yazı şöyle idi:
Türk devrimi, emsaline daha raslanamıyan icazkârâne bi varlıktır. Hiç bir millet tarihin bu büyük eserini inkar edecek kadar küçülemez.

İşte bir mucize kadar engin olan inkilâbızın kaynağı genç Cümhuriyetimizin, on beşinci dönüm yılını candan ve derinden gelen bir aşkla kutlamaya hazırlanmak, hepimizin en büyük, en şerefli ve milli borcudur.

Bütün dünya Matbuatını bir kere gözden geçirirsek sahifelerinde, inkilâbımıza ayırdıkları yerlerin genişligi inkilâbamızın azametini az çok ifadeve kâfidir.

Bütün dünya ulusunu heyecana düşüren, en ufak bir fırsatta türk ve türk inkilâbından lisam sitayişle bahsettiren büyük günün dönüm yılını nasıl bir heyecan ve aşkla kutlulamak lâzım geldiği kendiliğinden anlaşılmış oluyor.

Cümhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar yapılan ileri hamleleri ve yükseliş hareketlerini ifadeye gazetemizin hacmi misait değildir.

Bu bakımdan Cümhuriyetimizin kuruluş gününü tesit ederken en baş vazife hatiplerimize düşüyor.

O gün Cümhuriyetin, egemealik ve cesaret kaynaklarından kuvvet inkilâbın enginliğinden ilham alarak 15 yıl içinde başardığımız, zemanla makusen mütenasip olan bu büyük degişikliklerden, hür ve güç bir sesle her kese anlatmalıyız.

Dünyaya yol gösteren inkilâbimiz o nisbetle söz söyleyen hatiplerimize ihtiyaç gösterir.

Hitabet kürsüleri o gün her yurddaşa açıkur. Her isteyen burada söz söyleyebilir.

Genç inkilâp çocukları Cümhuriyetin yeraltığı mucizeleri, ulusumuza verdiği refah ve saadeti göz önünde ogün bu daha canlandırınız.

Cümhuriyet, İnkilâp, Ulus, Yurt sizin ve size emanetir. Bunlar sizin varlığınızla ebet zinde kalacaktır.
HA Baskın

(resim.11) 20 1.Teşri 1938 gün ve 801 numaralı sayı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).

Aynı sayının 3 sayfasında ise "MEMLEKET SÜSLENİYOR" başlıklı başka bir "kutlulama yazısı" vardı. Yazı şöyle devam ediyordu:
Cümhuriyet bayramı münasebetile memleketin her tarafı tenvirat yeşillik ve bayrakla süslenmeğe başlanmıştır.

Bu Ulusal bayramı làyik olduğu derecede kutlulamak için büyük mikyasta hazırıklar yapılyor şehrin her tarfı çiçek bahçesi gibi donatılmış ve süslenmiştir.

1939 yılı "ATATÜRK'süz İLK YILDI"... Gazete ciddi bir bocalama geçirmiş ve en önemli bayram, kapıyı gelip çalmıştı. Ayvalık Gazetesi'nin 12 1.Teşri 1939, perşembe günü 849 sayılı nüshasında "29 1 Cİ TEŞRİN HAZIRLIKLARI" başlığı altında haber veriliyordu.

Haberin devamı şöyle idi:
29 birinci teşrin hazırlıkları başlamıştır. her sene olduğu gibi bu yılda bütün Türkiyede büyük merasimle kutlanacaktır.

26 1. Teşri 1939 tarihinde yayımlanan 851 sayılı nüsha "CUMHURİYETİMİZİN 16 INCI YIL DÖNÜMÜ" başlığı ile çıktı. Yazının devamı ise şöyleydi:
Türkün kıyas kabul etmeyen kuvvet ve kudretini cihana ilan ettiği ve Türk kahramanlık, menakıbının Türk tarihine şanlı, emsalsiz sayfalar eklediginin dönüm yılıdır.

Türk, bu mutlu idareyi ilân ettiği o tarihden bu tarihe kadar ve şuh hareketlerini emsalsiz kuvvet ve kudretle dünyaya birer numune arzeldi ve edecektir.

İşte, ilân edilen ilk cumhuriyet tarihile bugünkü 16 ncı dönüm yılı kutlularken derece derece yükselen ve her sahada kıyas kabul etmeyen bir yükseliş görüyoruz. dünyanın barışını elde tutuğu kadar ilerleyen asil türk ve onun hükümeti bu gün dünyaca takdirle aralıyor ne mutlu türküm diyene...

Yurddaş! bu günki tarihi günü, ananevi günü, mutlu günü ne kadar geniş ve candan ve gönülden gelen sevinç ve duyğu ile kutlulamak hakkıdır hakkındır.

Yurddaş! bu mutlu dönümün her yıl sana bir yükseliş bir ketdaha ilerleyen şeref ve mumtaz mevki ayırıyor. dünya seni her yıl bir yükselişle karşılayor alkışlayor.

Yurddaş! türkün kanındaki safiyet, itidal ve kahramanlik bugünki ilerleyişmin en birinei amilidir. türk daima meşruğ olan hakkını ve davasını kendi kanile canile müdafaa ederek kazanmış.
İşte, 16 cı dönüm yılı bize ve dünyaya başardığı iki şaheseri gösteriyorki oda kan dökmeden elde edilen muzafferiyetleridir buda dünyaya bir numunedir.

Çünki, türk azmi her şeyi yapar, onun için hiç bir şey seddi rah olamaz.

Bunları görürken, gögüslerimiz kabarırken türkün kurtarıcısı ve cundiuriyetin banisi Ebedi Şef Atatürkün ruhunu şad ve daimi hurmetlerimizi sunar ve milli Sef  İsmet İnönüne ebedi hürmet ve bağlığımızı candan sunmayı en büyük vecihe biliriz.

Camı gönülden bütün büyüklerimize sağ olunuz deriz.
C. B. 

(resim.12) 26 1. Teşri. 1939 gün ve 851 numaralı sayı.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal,2018).
 --

KAYNAKÇA
Ayvalık Gazetesi
31 Teşrinievvel 1929, perşembe, sayı:378           29 TEŞRİN EVVELIN TESİDİ
30 1.Teşri 1930, perşembe, sayı:409                  Cumhuriyet bayramı
29 1.Teşri 1931, perşembe, sayı:461                  CümhuriYET BAYRAMI
  5 2.Teşri 1931, perşembe, sayı:462                  Cumhur[i]YET BAYRAMI
12 1.Teşri 1933, perşembe, sayı:558                  Tedbir alınmalıdır
                                                                       Hümmalı Faaliyet
                                                                       temsil kolu
                                                                       Cumhuriyetin onuncu Yıl marşı
19 1.Teşri 1933, perşembe, sayı:559                  Büyük Bayrama hazırlık
29 1.Teşri 1933, perşembe [pazar], sayı:560      Bu gün ne Haldeyiz
                                                                       Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümü
                                                                       Kutlulama Programı
9 2.Teşri 1933, perşembe, sayı: 561                   Ayvalık, CUMHURİYETİMİZİN 10 nuncu
                                                                       YIL DÖNÜMÜNÜNÜ NASIL KUTLULADI
  4 1.Teşri 1934, perşembe, sayı: 606                 Cumhuriyetin On birinci yıl dönümü
18 1.Teşri 1934, perşembe, sayı: 608                 Cumhuriyet bayramımızı tes'it
                                                                       Cumhuriyet On Birine Bastı
1 2.Teşri 1934, perşembe, sayı: 609                   Cumhuriyetimizin On birinci yıl dönümünü
                                                                       kutlulama merasimi
31 1.Teşri 1935, perşembe, sayı: 657                 Cümhuriyetimiz oniki yaşını bitirdi
                                                                       Cümhuriyetin on iki nci yıl dönümü 
                                                                       ayvalığımızda nasıl kutlulandı
29 1.Teşri 1936, perşembe, sayı: 707                  cümhuriyetin on üçüncü yıl dönümü 
                                                                       ayvalıkımızda nasıl kutlulandı
14 1.Teşri 1937, perşembe, sayı: 751                 CÜMHURİYET BAYRAMINA HAZIRLIK
 6  1.Teşri 1938, perşembe, sayı: 799                 Cumhuriyetin yıl dönümü
20 1.Teşri 1938, perşembe, sayı: 801                 CUMHURİYETİMİZİN 15 Cİ YIL DÖNÜMÜNE                                                                               GİRERKEN MEMLEKET SÜSLENİYOR
12 1. Teşri. 1939, perşembe, sayı: 849               29 1 Cİ TEŞRİN HAZIRLIKLARI
26 1. Teşri. 1939, perşembe, sayı: 851               CUMHURİYETİMİZİN 16 INCI YIL DÖNÜMÜ