Altınova etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Altınova etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ekim 2024 Pazartesi

AYVALIK YAKIN ÇEVRESİ: ALTINOVA (Ayazmend, Agiasmati, Αγιασμάτι)

Altınova Kadı Camii Sokak 610 ada 5 parselde bulunan bir ev.
(fotoğraf: Hayri Kaan Köksal, 2024) 

Bir süredir "Ayvalık yazmamaya" ve "Ayvalık'ın geçmişini düşünmemeye" karar vermiştim. Hani "rakı, balık, Ayvalık" diyorlar ya, o türden, bir "sonradan Ayvalık'lı" olmaya "karar vermiştim" özetle...

Hatta yeni derdim "Müşküle Köyü" bile oluvermişti geçen ay... Tüm -bence- yardım edebileceklere konuyu açmış: köyden, "Nâzım'ın çınarından", şair İsmail Başaran'dan, "efsane muhtar" Fevzi Kavuk'tan ve Onun çalışkan küçük oğlu Zeki Senayi Kavuk'tan söz etmiştim. Köy hakkında çıkarılan, belirleyebildiğim dört kitabı almış, onu biraz geçen sayıda tez ve makaleyi bilgisayarıma indirip bir solukta okumuştum. Konuyu değerli meslektaşım Neriman Şahin Güçhan'ın yardımıyla Uludağ Üniversitesi'nin gündemine yeniden sokmuş, bir de broşür yaparak sevdiklerime dağıtmıştım: "onların da derdi Müşküle" olsun diye... 

Hala bu yeni derdim "Müşküle Köyü", devam ediyor...     

Ama "Ayvalık"... Bir aydan çoktur Ayvalık'tayım. Geçen cuma günü eşim Nuran (Pericik) ve Naki A'biyle birlikte Altınova'ya gittik. Şehri bir hayli gezdik ve fotoğrafladık. Dönünce Altınova'yı yeniden okumaya başladım. O kadar ki; önümüzdeki günlerde yeniden oraya gideceğiz.

Aşağıdaki yazı da, bu okumalar sırasında karşıma çıkan metinlerden biri. Meizonos Hellenismos Vakfı [Ιδρυμα Μειζονος Ελληνισμου]'ndan çevirisini yaptığım, Pigou Evangelia [Πίγκου Ευαγγελία] tarafından 2001 yılında yazılan bir "Agiasmati (Αγιασμάτι)" yazısı. 

İyi okumalar... 

 AGİASMATİ [Altınova]

      Yazan: Pigou Evangelia (11.09.2001)

1. Genel Bilgiler - Tarihçe
Agiasmati [1] (Altınova) köyü, Dikili'den Ayvalık'a giden devlet yolu üzerinde, Midilli Adası'nın karşısında, denize sadece 3 km uzaklıkta, Attea [Ατταία] antik kentinin bulunduğu yerde bulunuyordu [Attea antik kenti Bigadiç/Balıkesir'dedir]. Ayvalık'ın 12.5 km güneydoğusunda, Bergama'nın 36.5 km kuzeybatısındadır.

Görünüşe göre burası oldukça eski bir yerleşim yeridir. Eski zamanların ana kaynağı olan tarihçi ve yazar Doukas, Fatih II. Mehmed'in Midilli'ye, "Agiasmati'den geçtiğini" anlatır [2]. 16. yüzyıla ait belgelerde, yalnızca Müslüman nüfusa sahip bir yerleşim yeri olarak gösterilir [3]. 19. yüzyılda Müslüman ve Ortodoks sakinlerden oluşan karışık bir nüfusa sahiptir. Ancak Ortodoks sakinlerinin büyük bir kısmı Limni, Midilli, Ayvalık ve Bergama'dan gelerek Agiasmati'ye yerleşmişlerdir.

1831 yılında Molla Mustafapaşazade Osman Bey'in [?] Balıkesir yerleşim yerlerinde yaptığı nüfus sayımından alınan verilere göre Ayasmati'de 1.719 Müslüman erkek ve 458 Rum Ortodoks erkek [4] bulunmakta olup, bu durum bölgenin ilk sakinlerinin Müslümanlar olduğu görüşünü güçlendirmektedir. Köy [5] 1905'te 1.200 Müslüman ve 650 Ortodoks nüfusa sahiptir [6]. 1922'den hemen önce 2.000 nüfusu vardır ve bunların 800'ü Rumca konuşan Ortodoks ve geri kalanı Müslümanlardı [7]. Erkek Ortodoks sakinler, Müslümanlarla ilişki kurabilmek için esas olarak Türk dilini biliyorlardı.

Balkan Savaşları'ndan (1914) sonra, Edremit Körfezi'nde meydana gelen nüfus yer değiştirmeleri [mübadele] sırasında köydeki Ortodoks nüfus boşaltıldı [8]. Buradan gönderilen 900 Hıristiyan'ın yerine 1.000 Müslüman mülteci Agiasmati'ye yerleştirildi [9]. Temmuz 1919'un sonunda, Küçük Asya Felaketi'nin [ulusal bağımsızlık savaşı] ardından bölge sakinleri Agiasmati'yi tekrar terk ettiler.

2. Toplum – Ekonomi
Köy bir muhtar tarafından idare ediliyordu [10]. Bergama kaymakamlığının nahiyesiydi. Ayrıca İzmir Mutasarrıflığı ve Aydın Vilayeti'ne bağlıydı [11]. Kilise açından, 1908 yılında kurulan Kydonia Metropoli'nin kapsamına girene kadar (22/4/1908) Efes Metropolü'nün yetki alanındaydı. Efes Metropolü'nden ayrılarak yeni bir özerk metropol haline geldi. Köyde bir polis karakolu vardı. 

Ortodoks sakinlerin çoğu çiftçiydi. Komşu Ayvalık'tan gelenlerin çoğu ağanın sahip olduğu köyün küçük çiftliklerinde çalışıyordu. Aynı zamanda küçük toprak sahipleri de vardı ve köyde dönem dönem Ege'nin komşu adaları olan Limni ve Midilli'den gelen Ortodoks işçiler de istihdam ediliyordu. Köyde ağırlıklı olarak zeytin yetiştirilirken aynı zamanda buğday, mısır, susam, arpa, pamuk, baklagiller, fasulye ve üzüm de yetiştirilirdi. 20. yüzyılın başında Müslüman bir sakine ait bir de zeytinyağı üretim fabrikası vardı.

Agiasmati, Edremit körfezinin önemli bir limanıydı ve ticari trafikte Dikili'den sonra ikinci sırada yer alıyordu. Halkın her pazartesi günü uğradığı pazar vardı [ve Agiasmati,] Bergama, Ayvalık, Dikili, Edremit ve diğer çevre kasabalarla ticari ilişkilerini sürdürürdü. Köyün pazar yerinde, Bergama'ya giderken Edremit, Kemer ve Gömeç'ten gelip geceyi Agiasmati'de geçiren gezginler için iki büyük han bulunuyordu.

Ortodoks cemaatinin bölge kilisesi Aziz Paraskeví'ya [Aγία Παρασκευή] adanmıştı. Kilisenin avlusunda papazın yaşadığı ev ve okulun bulunduğu binalar bulunuyordu. 1905 yılında Agiasmati'de yıllık okul bütçesi 20 Türk lirası olan ve mevcudiyeti 35 öğrenci bulan, üç sınıflı bir erkek okulu vardı [12]. 1914'ten önce okul karma eğitim veriyordu, çünkü o yıl 40'ı erkek ve 25'i kız olmak üzere her iki cinsiyetten 65 öğrenci vardı. Aynı dönemde cemaatin gideri 75 Türk lirasını buluyordu [13]. 1922 öncesinde de okul, 1 öğretmen ve 70 öğrenciden oluşan dört sınıflı karma bir okul iken, cemaatin yıllık gideri 75 Türk lirasını buluyordu [14]. Topluluk ihtiyaçları için, Omonia [Ομόνοια] adında bir hayırsever derneği de vardı.

Agiasmati'nin Ortodoks sakinleri, [mübadeleden sonra] Yunan devletinin çeşitli yerlerine yerleştiler.

---
[1] 
[Burası] Türkçe Ayazmend olarak adlandırıldı. Ancak yerleşme adının kökeni bilinmemektedir. Belki de [yerleşmenin] adı agiasma kelimesiyle ilgilidir. Tomaschek, W., Zur historischen Geographie von Kleinasien im Mittelalter [Orta Çağ'da Anadolu'nun tarihi coğrafyası üzerine] (Viyana,1891) sayfa 24'de, buraya Lasmati adını verir, ancak bu muhtemelen bir basım hatasıdır.

[2] Valsamakis, P. [Βαλσαμάκης, Π.] ve diğerleri, Ayvalık tarihi [Ιστορία των Κυδωνιών] (Atina,1982) (bu eser Sakkari'nin tarafından yazılan (Atina,1920) genişletilmiş ikinci baskısıdır), s.253.

[3] Emecen, F., XVI. Asırda Manisa Kazası (Ankara,1989) s.257.

[4] Yurt Ansiklopedisi c:2 (1982), s.1126,

[5] 1821'de Ayvalık'ın yakılmasına, “... en fanatik ve en savaşkan Türkler ...” denilen [grup] katıldı. Chondronikis,G.K., Bergama İli: Tarihi, Arkeolojik, Topografik, Toplumsal, Eğitimsel, Sosyal, Tarımsal ve Ticari açılardan anlatılmıştır (Midilli 1915), s.77.

[6] Efes ili istatistik tablosu (Kydonia merkezi)", Xenophanes II (Atina,1905), s.474-475. Bu sayıları Anagnostopoulou S.'da aktarılıyor: Küçük Asya, 19. yüzyıl-1919 Rum Ortodoks toplulukları: Romión milletinden Yunan milletine (Atina,1997), tablolar.

[7] Valsamakis, P. ve diğerleri, Ιστορία των Κυδωνιών (Atina,1982), s.255. Tabii mülteciler "Hıristiyanların nüfusunu iki katı" arttırarak, köyün nüfusunu 5.000'e çıkarıyorlar: bkz. Küçük Asya Araştırmaları Merkezi Sözlü Gelenek Arşivi, faks. A 10 (Agiasmati).

[8] bkz. “mübadele nüfus belgeleri”.

[9] Chondronikis,G.K., Bergama vilayeti: tarihi, arkeolojik, topografyası, toplumsal, eğitimsel, sosyal, tarımsal ve ticari açılardan anlatılmıştır (Midilli 1915), s.77.

[10] bkz. “yerleşim öz yönetimi”.

[11] Anagnostopoulou S. Küçük Asya, 19. yüzyıl-1919 Rum Ortodoks toplulukları: Romión milletinden Yunan milletine (Atina,1997), tablolar. Chondronikis,G.K., Bergama vilayeti: tarihi, arkeolojik, topografyası, toplumsal, eğitimsel, sosyal, tarımsal ve ticari açılardan anlatılmıştır (Midilli 1915), s.63 ve Valsamakis, P. ve diğerleri, Ayvalık tarihi (Atina,1982) (bu eser Sakkari'nin tarafından yazılan (Atina,1920) genişletilmiş ikinci baskısıdır), s.253. Ancak Küçük Asya Araştırmaları Merkezi Sözlü Gelenek Arşivi'nin bilgi kaynakları, Agiasmati'nin nahiye merkezi olduğunu belirtmekte ve burayı Ayvalık kaymakamlığı, Balıkesir mutasarrıfı ve Bursa vilayetine dahil etmektedir. bkz. Küçük Asya Araştırmaları Merkezi Sözlü Gelenek Arşivi, dosya A 10 (Agiasmati). Ancak kaynakların geri kalanı idari olarak Bergama kaymakamlığına ve İzmir mutasarrıflığına bağlı olduğundan söz ediyor.

[12] Efes ili istatistik tablosu (Kydonia merkezi)", Xenophanes II (Atina,1905), s.474-475.

[13] Chondronikis,G.K., Bergama vilayeti: tarihi, arkeolojik, topografyası, toplumsal, eğitimsel, sosyal, tarımsal ve ticari açılardan anlatılmıştır (Midilli 1915), s.77.

[14] Valsamakis, P. ve diğerleri, Ιστορία των Κυδωνιών (Atina,1982) (bu eser Sakkari'nin tarafından yazılan (Atina,1920) genişletilmiş ikinci baskısıdır), s.253.

çeviri: Hayri Kaan Köksal.



16 Ekim 2022 Pazar

WILLIAM TURNER'in "Aivallee" ve "Ayiasmati" GÖZLEMLERİ (21-22 Kasım 1816)

William Turner [1], 1811-1829 yılları arasında, Anadolu topraklarında diplomatik görev yapmış, Britanyalı seyyah ve yazardır. Osmanlı coğrafyasında yaptığı yolculuklara dair izlenimlerini, 1820 yılında Londra'da yayımlanan "Journal of a Tour in the Levant" (Akdeniz'de bir seyahatin günlüğü) adlı 3 ciltlik seyahatnamesinde okuyucularına aktarmıştır.

Seyyahın Ayvalık (Aivallee) ve Altınova (Ayismati)'ya ilişkin gözlemleri, 3.cildin 268-271. sayfaları arasında yer almaktadır.

Turner ve ekibi (ya da onun söylemiyle yoldaşları) 21 Kasım 1816 sabahı, saat 10'u 10 geçe, menzilden "otuz altı para" vererek kiraladıkları atlara binerek Edremit'ten ayrılırlar. Bir buçuk saat sonra, "... telaffuzu oldukça zor olan Chootchlooklik [Çıkrıkçı ?] adlı küçük bir köy(ü) ..." geçerler ve saat on ikiyi çeyrek geçe, küçük Kemer (Burhaniye) kasabasına varırlar. 

Turner, orada yaptığı sorgulamada Kemer kasabası hakkında öğrendiklerini bizlerle şöyle paylaşır: "... çoğunluğu Rumlara ait 5 ila 600 [arasında] ev olduğu söylendi, ancak beş cami saydığımıza göre, Türklerin nüfusu da iyi bir oranda olmalı. Kemer, büyük bir bataklık ovada yer alır, kışın köyün etrafı sular altında kalır ve yazın [ise] içinden sığ bir nehir geçer;" (Turner,1820:266).  

Turner ve yoldaşları saat ikide Kemer'den ayrılırlar ve yer yer bataklık haline gelmiş ovayı geçtikten bir saat sonra sol taraflarında bulunan, büyük olasılıkla "Taylı köy" (Tayeli) yerleşmesine gelirler. Bundan sonrasını Turner şöyle anlatır: 
"... küçük bir Türk köyünü [de] geçtik; burada Kemer'li bir Rum duvarcının [yanından] kaçan zavallı bir Rum çocukla karşılaştık, kimin için çıraklık yaptığını, [ondan] nasıl zulüm görerek [çalıştığını] ve [kendisine] günde sadece altı para ödediğini söyledi (bugün yaklaşık 1 penny [eder]). ..." (Turner,1820:267).

Bu yerden, hava kararana kadar sağ taraflarına denizi alarak ve Edremit körfezinin güney tarafı boyunca ilerlerler. Saat üçü yirmi geçiyordur ve "... alçak bir tepeye çıktık, tepenin başlangıcı yoğun kocayemiş (arbutus) ağaçlarıyla kaplıydı, [ardından zamanla] sertleşmiş bir kalker kayanın içinden geçen yol[u izledik]; kayanın, her iki yanından yaklaşık on fit [yaklaşık 3 mt.] derinlikte dar bir yol oyulmuştu; bu dar geçit (Edremit mülki idare sınırının sona erdiği ve Bergama mülki idare sınırının başladığı yerdir,) eskiden soyguncularla ünlüydü, ancak şimdi Edremit ağasının şiddetli mücadelesi ile [onlar] dağıtıldı, bu noktadan itibaren zeytinliklerin devam ettiği yüksek bir ovadan geçtik; [saat] dört buçukta, yakınında bir Türk mezarlığının olduğu, görünüşe göre terkedilmiş, birçok granit ve mermer sütunu ve diğer antik kalıntılar gördüğümüz 150 hanelik bir köyün içinden geçtik; ..." (Turner,1820:267).

Bu köy büyük olasılıkla "Pelitköy" olmalıdır. Turner ve yoldaşları buradaki ovayı, "... Midilli dağlarının güzel manzarasının keyfini çıkar[arak] ..." geçerler ve "... kısa bir süre sonra, küçük olsa da, içinden çok sayıda kervan geçen, [bu nedenle de] dört ya da beş han bulunan [bir] Türk köyü ..." olan "Armutlu'da çeyrek saat" dururlar (Turner,1820:267).

Yazarın "Armootloo" olarak transkripte ettiği yerleşme Gömeç olmalıdır. 

Gömeç'te çok kısa zaman geçiren yazar, doğruluğunu henüz teyid edemediğim önemli bir afet bilgisinden söz eder. Bu afet, 1815 yılında ya da ona yakın bir tarihte gerçekleşmiş bir depremdir. Turner'in bu konuda verdiği bilgi şöyledir:  
"... köyün camisi düzgün ve yeni yapılmıştı [ancak] geçen yıl [meydana gelen] bir depremle yıkılan minaresi, bu yıl Mekke'ye giden Ağa [daha dönmediğinden] henüz tamir edilmemişti. ..." (Turner,1820:267-268).

William Turner Gömeç'teki bu kısa molaları sırasında, "Ayvalık'tan (Aivallee) gelmiş bir Rum'la" tanışır. Turner, bu Ayvalıklının anlattıklarını bize şöyle aktarır: 
"... [Ayvalık'ın] Armutlu'dan iki saat uzaklıkta olduğunu ve en başta, Konstantinopolis'e pamuk, zeytin ve zeytinyağı satan ve 5 ila 6.000 [civarında] hane içeren bir ticaret merkezi olduğundan bahsetti. ..." (Turner,1820:268).

Burada Turner'in, Ayvalık''ı merak etmemesi ve rotasını değiştirerek bu "Konstantinopolis'e pamuk, zeytin ve zeytinyağı satan ve 5 ila 6.000 [civarında] hane içeren bir ticaret merkezi(ni)" görmek istememesi gariptir.

Kafile, Armutlu'dan beş buçukta ayrılır "... ve çeyrek saat sonra karanlıkta, en az 200 ev bulunduğuna ..." karar verdikleri bir köyün içinden geçerler (Turner,1820:268). Gömeç'e yaklaşık 15 dakika mesafede olan bu köy büyük olasılıkla "Keremköy" olmalıdır.

Turner ve yoldaşları, Keremköy (?) yerleşmesinden ayrılırlar ve "Ayiasmati" (Altınova)'ye doğru yollarına devam ederler. Gece karanlığında sürdürdükleri yolculuk, oldukça çetin koşullar altında geçer. 21 Kasım 1816 gecesi yapılan bu yolculuğu Turner, seyahatnamesine şöyle kaydetmiştir: 
"... Gece çok karanlıktı ve yolumuzu kaybetmek, atlarımızdan düşmek vb. gibi olağan zorluklar yaşadık; bir defasında dik bir vadiye girdik ve ürkütücü bir şekilde kendimizi tehlikeli bir uçurumun [hemen dibinde] bulduk; başka bir [olay da] neredeyse yarım saat yolumuzu aradık ve kendimizi ovada uyumaya bırakıyorduk ki, biraz uzaktaki Rum seyisimizin büyük bir heyecanla “ευρηκα, ευρηκα[buldum, buldum] diye seslendiğini duyduk. Dağın altında ve üstünde birçok çoban ateşleri gördük; ..." (Turner,1820:268).

Kafile, önlerindeki dağınık duran çok sayıda çoban ateşini görünce rahatlamış olmalıdır. Artık "Ayiasmati"ye bir saat mesafededirler ve küçük bir binanın yanından geçerler. Bahsedilen yer büyük olasılıkla bir "derbent" olmalıdır. Zira "... [binada] her gece altı ya da yedi muhafız ..." bulunmaktadır (Turner,1820:269). Burası büyük olasılıkla Odaburnu, Çakmak ya da Üçkabaağaç yakınlarında bir derbent olmalıdır.

Nihayet gece "... saat onda, Ayasmati'nin menzil hanına (post-house) ulaşmaktan [dolayı] çok memnunduk, burada rahatça [içecek] konyak bulduk, ama kötü [bir] pilav ve haşlanmış bakladan başka bir akşam yemeği bulamadık; ancak yorgunluğumuz, iyi bir gece uykusu çekmemizi sağladı. ..." (Turner,1820:269).

Turner 22 Kasım 1816 cuma günü uyanır ve seyahat notlarına geçmeden hava durumunu günlüğüne işler: 53℉ (11.67 ℃). 

Kafile Bergama'ya doğru yolculuğuna başlar. Turner, gözlemlerini okurlarına şöyle anlatır:
"... Ayiasmati, denizden bir saat uzaklıkta, altmışa yakın kerpiçten yapılmış evlerden oluşmuş fakir bir Türk köyü; nispeten geniş ve duvarlarla çevrili olan mezarlığında birkaç granit sütun saçılmıştır. Onu on geçe, atlarımızı yeni atlarla değiştirdik; bugünkü yolumuzun tamamı, seyrek olarak dağılmış çam ağaçlarıyla kaplı alçak kahverengi tepelerle çevrili, bataklık bir ova üzerinde uzanıyordu. Ayiasmati'den bir saat uzaklıktaki denize yaklaştık, üç saat boyunca Midilli'nin ve Sakız ile Ipsera [Ψαρά > Psara] olduğunu varsaydığımız diğer iki adanın güzel manzarasının tadını çıkararak, bataklığın yanındaki yolda atlarımızı sürdük. İlk dört saatte iki çiftliği ve bir köyü geçtik; ilk çiftlik Ayasmati'den bir saat uzaklıktaydı, ve köy onun karşısındaydı; iç tarafta ovayı sınırlayan alçak tepelerde, ilki Ayiasmati'den bir saat uzaklıkta olan iki tümülüs gördük; Ayiasmati'den dört saat sonra bir kahvehanenin, iki saat sonra [da] bir başka [kahvehanenin] yanından geçtik; ilk kahvehaneden sonra (sağda bazı kaplıcalar gördük) ..." (Turner,1820:269-270).

Seyyah Altınova'yı geçmeden, kazaya ait çok değerli bir kaç bilgi de vermektedir. Bunların ilki, 19. yüzyılın başında Altınova'da yapılan ziraat hakkında bir bilgidir: "... [b]ugün yolda çok miktarda tütün ve pamuk dikim alanları gördük; ..." (Turner,1820:270).

Bir diğer değerli gözlem ise, bölgede çalışan "tarım emeğinin" kökenine dair bir bilgidir. Yazar tarlaların yakınında ve "... tepelerin altında dağınık olarak yerleşmiş birkaç kulübe[den] ..." söz eder. Vurgulamasa da bu kulübelerde kalanlar, çevredeki tarlalarda çalışan kişiler olmalıdır. Ve yazara göre bu kişilerin kökeni: 
"... [b]u kulübeler, yazın yakınlardaki adalılar (Midilli, Sakız, Ipsera, Lemnos ve Tenedos'takiler) tarafından mesken tutuluyor. Bunlar, kış aylarında adalara dönerek aileleri ile birlikte yaşar; ..." (Turner,1820:270).

Biraz zorlama ile olsa da; Turner'in bu gözleminden yola çıkarak, 1816 yılında, -en azından- Altınova'daki tarım alanlarında çalışan "sezonluk göçmen işçilikten (?) ya da ücretli özgür köylülükten" söz edebiliriz.

Yazar, bu "göçmen tarım işçilerinin (?)" cinsiyetleri konusunda da bize bilgi vermektedir: "... gördüğümüz ilk kahvehanenin yanında her iki cinsiyetten birçok kişi pamuk topluyor; ovanın yaklaşık yarısı ekili; ..." (Turner,1820:270).

Kafile artık Altınova'yı terk etmek üzeredir. Yazar Bergama'ya doğru devam eden yolculuğu şöyle anlatır: 
"... [çevre] o kadar bataklık ki, yolumuzun büyük bir bölümünde taştan bir yol döşenmiş [olsa da], sudan, sazlardan ve kamışlardan [dolayı] oradan boğulma korkusu olmadan geçmek imkansızdı. İkinci kahvehanede, kahvehanenin ustası dışında kayda değer bir şey yoktu, uzun boylu, açık renk tenli, çenesinin çok altında [, bununla] gurur duyduğu bıyıkları olan ve uzun boylu bir Rum; Bergama'ya bir saat uzaklıkta, şehrin kuzeyindeki alçak tepeleri gözetleyen yüksek bir dağın üzerinde kurulmuş [Bergama] kalesini gördük; son bir saat içinde ara sıra geçtiğimiz bir dağın yamacında at sürdük; [saat] beşte Bergama'ya vardık. ..." (Turner,1820:270).

Yazar bu satırlardan itibaren Bergama'yı uzun uzadıya anlatmaya başlar. Üç ciltlik "Journal of a Tour in the Levant" adlı devasa seyahatnamenin birkaç satırına sığan "Aivallee" ve "Ayiasmati" gözlemlerinin Ayvalık araştırmacılarına katkı vermesini dilerim.

Dostluk ve Saygılarımla,

(çeviri: H.K.Köksal)
---
DİPNOTLAR
[1] William Turner (1792-1867), Birleşik Krallık vatandaşı diplomat ve yazardır. 5 Eylül 1792'de Yarmouth'ta doğdu. Babası Richard Turner'in arkadaşı olan George Canning aracılığı ile dışişleri ofisinde görev aldı. 1811 yılında Robert Liston'un elçiliğine bağlı olarak Konstantinopolis'e kadar eşlik etti. Burada beş yıl kaldı ve bu süre zarfında Osmanlı topraklarının çoğu bölgelerini ve Yunan adalarını ziyaret etti. Gezilerini 1820 yılında "Journal of a Tour in the Levant" başlığı altında 3 cilt olarak yayımladı. 1824'te Britanya sefaretinde sekreter olarak yeniden Osmanlı başkentine geri döndü. Bu sırada büyükelçi Lord Strangford'un St. Petersburg'a atanması nedeniyle, boşalan makamı tam yetkili olarak beş yıl doldurdu. 22 Ekim 1829'da Kolombiya Cumhuriyeti'ne elçi olarak atandı ve dokuz yıl bu görevi yerine getirdikten sonra emekli oldu. Turner, 10 Ocak 1867'de Leamington'da öldü (Carlyle,1899; Pınar,2018; Tercanlıoğlu,2013).

Turner doğuda kaldığı süre içinde, bugün İngiltere'deki en büyük tarihi sikke, para ve mühür koleksiyonunu oluşturdu. Bu koleksiyona bugün paha biçilememektedir ve İngiliz devletince koruma altına alınmıştır. Buradaki eserlerin tamamına yakını ülkemizden dışarı çıkarılmıştır (Onar,2012). 

---
KAYNAKÇA


Carlyle, Edward Irving (1899).
Dictionary of National Biography, London: Smith, Elder, & co., c.57, ss.368-369.

Onar, Sedat (2012).
İngiliz  diplomat Wıllıam  Turner’in 1815 yılı Kuşadası izlenimleri
http://www.kusadasikulturelmiras.com/?pnum=82&pt=Turner
(erişim tarihi: 15 Ekim 2022, cumartesi)

Pınar, İlhan (2018).
Seyyahların izinde Aliağa ve çevresi 17-20.yüzyıl. İzmir: Aliağa Belediyesi.

Tercanlıoğlu, Ahmet (2013).
18. Yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Kyzikos kentini ziyaret eden İngiliz seyyahlar. (Tez No.: 328825) [Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Ünversitesi].


 

9 Eylül 2019 Pazartesi

XV. YÜZYILDAN İTİBAREN AYVALIK ve YAKIN ÇEVRESİNİN İSKÂNI - III

Takriben VIII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nde tarım hayatını gösteren bir gravür.
(kaynak: dailysabah.com)

III. BÖLÜME BAŞLARKEN
Ayvalık ve yakın çevresinin iskânı sürecini irdelediğimiz bu makale serisinin üçüncü bölümünde; 1573 yılı belgelerini esas alarak yerleşmelerin birbirleriyle olan fiziki ilişkilerini ayrı ayrı ele almaya ve tımar özelindeki mülkiyet ile tımar sahasında yaşayan, reaya ve diğer tebaanın nicel durumlarını bulmaya çalışacağım.

Güzergah Belirlemede İzlenen Yöntem
Yerleşmeler arasındaki varsayımsal fiziki ilişkiyi belirlemeye çalışırken şu metodu kullandım: 
  1. Google haritalar aplikasyonunun "arazi modu" arayüzü üzerinde Ayazmend ile ele aldığım karyenin olası merkezlerinin yerlerini belirledim. 
  2. Aplikasyon arayüzü üzerinden bu iki nokta arasındaki olası yolu belirlemeye çalıştım. Bu belirleme çalışmasını yaparken, şüphesiz birden fazla yol olasılığı oluştu. Bu olası yolların sayısını azaltabilmek ve mümkünse tek olabilmesini sağlamak için, aplikasyon ölçeğini büyüterek, yol ağının kesintiye uğramış bölümlerini bulmaya ve bunları tesviye eğrilerine uygun olarak birleştirmeye çalıştım. Ayrıca bir diğer varsayımım da olası yolun fazla sayıda karyeden geçmesi gerektiği idi. 
  3. Ortaya çıkan olası yolu, ana yol çizgilerini içermesine ve daha yeni tarihli olmasına karşın, 1884/1885 (H.1302) Anadolu Haritası ile karşılaştırdım (harita.1[1]
  4. Ayrıca 2014 yılında yayımlanan Roman Roads and Milestones of  Asia Minor c.3'de verilen krokilerden de yararlandım (harita.2)  [2].
  5. Pazar ve cami yerlerini belirlerken 1573 tahririnde kullanılan "pazarı vardur" ve "cuma namazu kılunur" cümlelerinden yararlandım. Ancak caminin (ya da namazgahın) ve pazar yerinin varlığı üzerinde, sahasında bir araştırma yapmadım. 
  6. Yapılan ziraat türü ile hamam, değirmen, derbent, maden yeri vb. bilgileri Erdem çalışmasından (Erdem, 1999, ss. 24-39) aldım ve tahkik yapmadan kullandım.
(harita.1) 1884/85 (H.1302) tarihli Anadolu haritası.

(harita.2Roman Roads and Milestones of  Asia Minor c.3, s.25.
Sonuç olarak; aşağıdaki çalışma için çok özen göstermiş olsam da; Ayvalık ve yakın çevresine dair, bu konu özelinde yapılan ilk kapsamlı harita denemesi olduğu için eksiklik ya da yanlışlık içerebilir. Bu anlamda okurlardan, böylesi bir yanlışı belirledikleri durumda, uyarılarını hemen bildirmelerini rica ediyorum.

Haritalarda kullanılan lejant (resim.1)'de gösterilmiştir.
(resim.1) Haritalarda kullanılan lejand.
AYAZMEND KAZASI'na BAĞLI YERLEŞMELERİN 
XVI. YÜZYILIN SON ÇEYREĞİNDE COĞRAFİ, İKTİSADİ ve BEŞERİ DURUMLARI
1530 yılında; 8 mahalle, 58 karye, 2 mezra'a, 1 koru ve 1 malikhâneden oluşan Ayazmend kazası [3], yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde, yerleşim yerlerinin büyük bölümünü koruduğunu 1573 yılı tahririnden öğrenmekteyiz [4]. Kaza merkezi ve bu yerleşmeler arasındaki "olası yol güzergahı" (harita.3)'de sunulmaktadır.

(harita.3) Ayazmend kazasının 1573 yılına göre hazırlanmış olası yol güzergahı haritası.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Şimdi, Ayvalık yakın çevresine göre, bir dizi Ayazmend karyesini ayrı ayrı irdelemeye başlayalım.

Kâdî karyesi:

(harita.4) Kâdî karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Ayazmend kazası kadısının ikamet ettiği Kâdî karyesinde (harita.4), 1573 yılında, "5 emsalî formülüne göre" (Barkan, 1953, s.12) 170 kişinin yaşadığını varsayılabilir. Karyede; buğday, arpa, susam, palamut ve bostan sebzeleri yetiştirmekte ayrıca mahlût [5] ekilmekteydi. Bağcılık ve bahçecilik dışında yerleşmede arıcılık da yapılmaktaydı. Ağnam vergisinden yola çıkarak, karyede 760 adet koyun beslendiğini söyleyebiliriz [6]. Kâdî karyesinin 1573 yılında üründen kaynaklı vergi toplamı 4.966 akçe idi [7][8]

'Alemü'd-din karyesi:
Karyeye ait kesin yer bilgisi bulunmamakta (harita.5). Ancak Erdem'in çalışmasında, hem 1530 ve hem de 1573 tahrirlerinde 'Alemü'd-din karyesinin, "Avşar köyü ile birlikte yazıldığından tam olarak, hangi ürünlerin ne kadar yetiştirildiği ve vergi hasılının" (Erdem, 1999, s.25) bulunamadığını yazmış olması bilgisinden hareketle, karyelerin komşu olması gerektiğini düşündüm. Avşar karyesi için yazdığı bölümde ise "bugün Altınovalıların Boğazbahçe dedikleri yerin ve Karakoç çayının yanında kurulmuş" olduğunu belirtmesinden hareketle, önce Avşar karyesinin olası yerini ardından 'Alemü'd-din karyesinin olası yerini belirledim.

Karyenin yerinin belirlenmesinde yine Erdem çalışmasında geçen bir diğer veri de şuydu: "Bu köylerden birinde defterde Hassa Çiftlik ibaresi ile geçen" bir çiftlik bulunuyordu. (Erdem, 1999, s.25) Buradan yola çıkarak, bugün adı Sural Çiftliği olan bir yere yakın olması gerektiğine karar verdim.

(harita.5) 'Alemü'd-din karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
1573 yılında  'Alemü'd-din karyesinde; 8 çift, 6 nim-çift ve 1 bennak arazi tasarruf edilmiş ve Avşar karyesi ile birlikte 8.776 akçe vergi hasılı doğmuştur [9].

Avşar karyesi:
1573 yılında  Avşar karyesinde (harita.6); 1 çift, 3 nim-çift ve 5 bennak arazi tasarruf edilmiştir [10].

(harita.6) Avşar karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Çâşnîgîr karyesi:
1530 tahririnde "hâli ez-raiyyet" (gayrimeskun) olarak işlenmiş olan karye, 1573 tahririnde Kocalar ve Kocaklar karyeleri ile birlikte işlenmiş. 1573'de karyede sipahiden, 1 çift, 2 nim-çift ve 2 bennak arazi tasarruf edilmiş [11] (harita.7).

(harita.7) Çâşnîgîr karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Kocalar ve Koçaklar karyeleri:
1573 tahririnde birlikte yazılan bu iki karyede 4 nim-çift ve 1 bennak arazi tasarruf edilmişti. Bu çiftliklerde buğday, arpa ve mahlût ekilmekteydi. Ayrıca 114 koyun ve bunların barındığı ağıl mevcuttu. Karyelerin toplam vergileri 2.257 akçe idi [12] (harita.8).

(harita.8) Kocalar ve Koçaklar karyeleri için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Benekşek (Bağkesügü) karyesi:
Hem 1530 ve hem de 1573 tahrirlerinde "hâli ez-raiyyet" olan karye, Ayazmend kazasının en fazla pamuk üretimi yapılan yeriydi. Pamuk dışında, arpa, mahlût, susam ve bahçecilik ile bağcılık da yapılmaktaydı. Bu üretimi karye dışından gelen reaya yapıyordu. 1573'de bu ekim alanı için 5.360 akçe vergi oluşmuştu  (Erdem, 1999, s.34) (harita.9).

(harita.8) Benekşek karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Ebu Cahme karyesi
Bu karyenin adı TT.d 166'da Ebu Cahme olarak yazılmıştır. Ancak Erdem çalışmasında karyenin adını Ebu Hacem olarak belirtmektedir. 1573 yılında karyede 1 çift, 5 bennak arazi tasarrufu vardır. Buğday, arpa, mahlût ve pamuk ekilmekte, bağcılık ve arıcılık yapılmaktadır. Ayrıca 232 koyunu olan karyenin ağılı da mevcuttur. 1573 tahririnde Onac (Mutluköy) ve Yaylacılar karyeleri ile birlikte yazılan karyenin vergisi 4.559 akçe olarak belirlenmiştir [13] (harita.9)

(harita.9) Ebu Cahme karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Onac karyesi
Bugünkü Mutluköy olan Onac karyesi 1530 tahririnde boş gözükmekteydi. 1573 tahririnde ise Ebu Cahme ve Yaylacılar karyeleri ile birlikte yazılmış ve 2 çift, 3 adet de bennak arazi tasarrufunun yapıldığı belirtilmiş. İncelediğimiz karyeler içinde "zeytin üretimi" yapıldığı belirtilen Onac ayrıca, buğday, arpa, mahlût, palamut, badem ve pamuk yetiştirmekte idi. Bağcılık ve arıcılık yapılmakta ayrıca 264 adet koyun beslenmekteydi. Bir de ağıl bulunuyordu. Karyenin diğer iki karye ile birlikte 1573 vergisi 4.559 akçe olarak belirtilmiş [14] (harita.10).

(harita.10) Onac karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Beşik-depe karyesi
1573 tahririnde 8 nim-çift, 1 bennak arazi tasarrufu görülen karye, Kara-ağaç (Kaba-Osman) ve Çakırlar karyeleri ile birlikte yazılmıştır. Karyede tımar arazisi dışında Emir Sultan vakfına bağlı bir hane de bulunmaktadır (Erdem, 1999, s.34) (harita.11).

(harita.11) Beşik-depe karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
Kaba-ağaç nd Kaba-Osman karyesi
Bu bölümde son olarak irdeleyeceğimiz karye hem 1530 ve hem de 1573 tahrirlerinde boştur. 1573'de 345 akçe vergi hasılı belirlendiğine göre konar-göçerlerin geçici iskân oldukları bir sahadır (harita.12).

(harita.11) Kaba-ağaç karyesi için belirlenen olası yer ve köy hakkında bilgi içeren harita.
(hazırlayan: H. Kaan KÖKSAL, 2019)
III. BÖLÜM İÇİN SONUÇ
Ayvalık yakın çevresinin XV. yüzyıl sonrası iskanı özelinde sürdürdüğümüz seri makalenin bu bölümünde, bir dizi yerleşmenin 1573 yılı tahririne yansımış bilgilerinden hareketle ve Erdem çalışmasının desteği ile yerlerini belirlemeye çalıştım. Bu yerleşmeler arasındaki fiziki ilişkiyi ise "olası yol güzergahı" çalışmam ile ilişkilendirdim.

Gelecek bölümde yeniden yaklaşık bir yüzyıl öncesine dönerek, Nişancı Mehmed Paşa Vakfı ve ölümünden yaklaşık 2 ay önce yaptığı terkin ile oluşturduğu Münevera-i Şerefeyn vakfı arazisini irdeleyeceğiz.

DEVAM EDECEK...
---
DİPNOTLAR
[1] Anadolu Haritası, p.1.
[2] Roman Roads and Milestones of  Asia Minor c.3, s.25.
[3] TT.d. 166.
[4] TKGM KKA. 568.
[5] Mahlût, buğday ya da yulaf ile çavdarın eşit miktarlar halinde karışımından meydana gelen ve birlikte ekilen tohumdur.
[6] Karası Kânunnâmesi, (Sezer, 1993, ss.362-363).
[7] TKGM KKA. 568, s.79-a (aktaran Erdem, 1999).
[8] 1572-1584 yılları arasında 1 akçenin gümüş ağırlığı karşılığı 0.682 gr. idi (TDVİA, c.2, s.226). 9 Eylül 2019 günü itibariyle, 1 gr gümüş 3.35 TL olduğuna göre Kâdî karyesinin, 1573 yılı vergi ödemesi 11.345,82‬ TL olduğunu hesaplayabiliriz.
[9] TKGM KKA. 568, s.64-a (aktaran Erdem, 1999).
[10] TKGM KKA. 568, s.88-a (aktaran Erdem, 1999).
[11] TKGM KKA. 568, s.65-a (aktaran Erdem, 1999).
[12] TKGM KKA. 568, s.65-a (aktaran Erdem, 1999).
[13] TKGM KKA. 568, s.71-a ve 91-a (aktaran Erdem, 1999).
[14] TKGM KKA. 568, s.71-a (aktaran Erdem, 1999).

---
KAYNAKÇA
    166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) : Hudâvendigâr, Biga, 
    Karesi, Saruhân, Aydın, Menteşe, Teke ve Alâiye Livâları Dizin ve Tıpkıbasım, yayına
    hazırlayan: Ahmet Özkılıç vd., Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara,
    1995.

    568 numaralı Karesi Sancağı Evkâf  Defteri, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-u
    Kadime Arşivi, Ankara.

    Anadolu Haritası, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye, İstanbul, H. 1302 (1884/1885).

BarkanÖmer Lütfi (1903 - 1979),
    "Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, İstanbul Üniversitesi Türkiyat
    Mecmuası, c.10, ss.1-26, İstanbul, 1953.

Erdem, Ömer ( - ),
    Dünden Bugüne Altınova, Altınova Belediyesi Yayını, 1999.

French David H., ( - ),
    Roman Roads and Milestones of  Asia Minor c.3, British Institute at Ankara, Ankara, 2014.

Sevim, Sezai ( - ),
    XVI. yüzyılda Karasi Sancağı (Tahrir Defterlerine göre), danışman: Prof. Dr. Muzaffer 
    Arıkan, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı Doktora Tezi, 
    Ankara, 1993.

5 Eylül 2019 Perşembe

XV. YÜZYILDAN İTİBAREN AYVALIK ve YAKIN ÇEVRESİNİN İSKÂNI - II


(harita.1) 1530 yılındaki Karasi Sancağı yerleşmeleri.
(kaynak: 166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri s. 188)

II. BÖLÜME BAŞLARKEN...
Bir önceki bölümde okurla; XV. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan Sultan Murad vakfı özelinde yaptığım bölge araştırmalarını paylaşmıştım. Ve yaklaşık yüz elli yıllık bir dönemi, dört değerli çalışma eşliğinde irdelemiştim. Yazının sonunda Ayazmend özelinde iskân alanlarını belirlemiş ve buradaki heterojen nüfus yapısına dikkat çekerek makaleyi tamamlamıştım. 

Bu bölümde ise, yine Ayazmend'e ait bilgiler içeren 1530 ve 1573 yıllarına ait tahrirler üzerinden yerleşmenin coğrafi, iktisadi ve beşeri bilgilerini irdelemeye çalışacağım. Yine ayrıca, Ayazmend'i, bir askeri/vergi birimi birleşimi olan "nahiye" ve bir idare birimi olan "kaza" taksimatları ile ayrı ayrı ele alıp, oluşan vergiyi tahsil eden diğer kişi ve kurumları belirleyip, Osmanlı rejiminin en azından Ayazmend özelindeki yaklaşık elli yıllık işleyişini anlamaya çalışacağım.

1573 yılı aynı zamanda Osmanlı'nın klasik iktisadi sisteminden ayrılması manasına da gelen "son arazi sayım"larının da tarihidir. "Selânikî’ye göre (Târih, I, 176) Ferhad Paşa ilk sadrazamlığı sırasında (1591-1592) vilâyet tahririni yasaklamış ve gerekirse otuz yılda bir yapılması usulünü getirmiştir(TDVİA, c.39, s.426).

Rejim XVI. yüzyılın bu son çeyreğinden başlayarak büyük bir hızla "tımar" sisteminden ayrılarak, verginin toplanması işini kendisine daha fazla gelir getirecek "mukataa" sistemine yöneldi. Böylece, tımar sisteminin bir sonucu olan "arazi tahrirleri" yerini, bir tür vergi mükellefi olarak düşünebileceğimiz "ahali tahririne" bıraktı.

"XVI. yüzyıl sonlarında iki cepheli savaşlar ve içeride Celâlî isyanlarının patlak vermesiyle yaşanan karmaşa ortamında halkın ve timar sahiplerinin düştüğü kötü durum köylülerin yerlerini yurtlarını terkedip daha korunaklı yerlere kaçmaları, ateşli silâh kullanan askerlerin devreye sokuluşu, merkezî hazine gelirlerinin arttırılması ihtiyacı vb. sebeplerle timar sistemi eski önemini kaybedince klasik tahrir usulü de terkedilmiştir. Avârız vergisinin merkezî maliye açısından giderek ön plana çıktığı ve olağan duruma geldiği, timar olarak tasarruf edilen mîrî arazinin mukātaa haline geldiği bu süreçte avârız vergisinin toplanması bakımından önem arzeden avârız tahrirleri yapılmaya başlanmıştır. Esasen XVI. yüzyılda avârız sayımları yapılmış, ancak genelde avârız ve cizye yükümlüleri birlikte kaydedilmişti" (TDVİA, c.39, s.428).

Bölüme geçmeden önce, Osmanlı'nın 1300-1600 yılları arasında uyguladığı iktisadi rejimin, mekansal örgütlenmesinin karşılığı olan; "nahiye" ve "kaza" adını verdiği, askeri ve bürokratik idare birimlerinin açıklamasında yarar bulunuyor.

OSMANLI'nın ASKERİ ve İDARİ ÖRGÜTLENMESİNİN MEKANSAL KARŞILIKLARI
Osmanlı Devleti kuruluşundan, ele aldığımız XVI. yüzyılın sonuna kadar, tarihsel döneme koşut olarak ve devraldığı gibi, "tarım üretim ilişkileri" üzerinde kurulu fizyokrat bir iktisadi rejimi sürdürmekteydi. Devletin tüm meselesi, toprağını genişletmek, dolayısı ile üretim sağlayacağı araziyi ve bu üretimi yapacak insan gücünü arttırmaktı. Ne kadar fazla arazi zamanında ekilir ve biçilir ise rejim yaşamını sürdürebilirdi. Bir diğer konu ise, ürünün nakdi değere hızla çevrilmesi ve bu işlemler sonunda oluşan gelirden alacağı verginin de, kendisine hiç bir maliyet yaratmadan toplanmasıydı.

Bu anlamda Osmanlı; "üretim", "vergi" ve "ordu" arasında bir fonksiyon geliştirerek "vergi birimi" olan bir sistem kurdu: tımar. Osmanlı'nın kurduğunu söylesem de aslında tımar, İslam ülkelerinde görülen ikta'nın, Bizans'ta görülen pronoid'in gelişmiş bir devamı idi ve sistemin kökeni eski Pers imparatorluğuna kadar da götürülebilir.

(resim.1) XVI. yüzyıl sonuna kadar tımar sisteminin üretim ilişkileri
(hazırlayan: Hayri Kaan Köksal, 2019)

Sistem şöyle çalışmaktaydı: iktidar, kendi hasında bulunmayan arazisinin üzerinde, üretim miktarına göre belirlenmiş bir bölümünü, bu alanda yaşayan reayası ile birlikte sipahisine, ömrü hayat koşulu ile kiralıyordu. Sipahinin görevi: üretimi denetlemek ve sürekliliğini sağlamak, oluşan ayni geliri nakde çevirmek ve sözleşmesi gereği alacağı miktarı kendisine ayırarak, diğer bırakılmış vergileri de tahsil edip oluşacak nakdi değeri saraya göndermekti.

Reaya -ki bunlar özgür köylüler idi-, üretim yapacak ve iktidar ile yaptıkları sözleşmeye göre artık ürünü ayni olarak sipahisi ile paylaşacak idi. İktidar ise, nakit toplama maliyetine girmeden, vergisini tahsil edecek idi. Vergi birimi, karye ya da mezra'a olarak adlandırılan kırsal üretim alanlarında bulunan çiftlikler idi. Bu kurulan sistemin bir diğer adı ise çift-hane sistemidir..

Başkentte bulunan merkez bürokrasi ve paralı askerler de benzer bir ücretlendirme/vergi toplama sistemine göre çalışmaktaydılar. Bir farkla ki; onların vergiyi tahsil ve nakde çevirme süreci bir sipahi marifetiyle değil, yerel bir ayan ya da tarafınca görevlendirilmiş bir voyvoda marifetiyle yerine getiriliyordu.

Bu kırsal üretim mekanları olan tımarlar aynı zamanda Osmanlı yerel ordusunu da meydana getirmekteydi. Bu tımarlar, belirli iktisadi büyüklüklere göre bir araya getirilerek "nahiyeleri" oluşturuyordu. Nahiye aynı zamanda, belirli sayıdaki sipahiyi ve andıran bir tımar örgütlenmesi ile yerleştirilen piyadeyi (yaya) içeren bir tür askeri garnizondu.

Bu askerler dışında üretim ilişkisi içinde olan köylüler de bulunmaktaydı. Yukarıda kısaca reaya (raiyye, çoğulu: raiyyet) dediğimiz özgür köylüler dışında başka üreticiler de bulunmaktaydı. Bunlar, has ve vakıf arazilerinde çalışan "ortakçılar", bir tür köle üretim ilişkisine tabi olan "ortakçı kullar" ve özellikle incelediğimiz coğrafyada çok yaygın olan çeltiklerde (pirinç tarlaları) çalışan "çeltikçiler" idi.

Bunların üretimden kaynaklı ödemeleri gereken vergi dışında da ödeme yükümlülükleri bulunmaktaydı. Ayrıca sipahi ile reaya, reaya ile başka bir reaya arasında oluşan bir dizi sorunun çözümlenmesi ve nihayet, yine incelediğimiz bölgede çok yaygın olan çok mekanlı yaşayan, konar-göçer Türkmen aşiretlerinin de yönetilebilmesi için bir başka idari yapıya daha ihtiyaç duyulmuştu. Bir kadı tarafından yönetilen bu idari coğrafya alanının adı ise "kaza" idi.

Bu açıklamaları yaptıktan sonra artık konumuza dönebiliriz.

1530 TAHRİRİNE GÖRE AYAZMEND NAHİYESİ ve KAZASI
XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, egemenliğini üç kıtaya genişletmiş ve idare ettiği bu coğrafyayı 34 vilayete ayırmıştı. Bu vilayetlerden 25 tanesi üzerinde tımar sistemi kurmuş, 9 tanesini ise salyane sistemi ile idare etmeye başlamıştı. Bu vilayetlerden biri olan Anadolu vilayeti, belirtilen yüzyılda, yerel askeri bir örgütlenme olarak 17 sancağa ayrılmış ve bu sancaklardan bir tanesi olan Karası ise, 14 nahiyeye bölünmüştü [1].

Bu nahiyeler şunlardı (harita.2):
  1. Balıkesri nahiyesi (TT.d. 166, ss. 249-257),
  2. Ayazmend nahiyesi (TT.d. 166, ss. 278-286),
  3. Baş-girdek nahiyesi (TT.d. 166, ss. 252-257),
  4. Bigadiç nahiyesi (TT.d. 166, ss. 259-268),
  5. Boğaz-hisâr nahiyesi (TT.d. 166, ss. 282-286),
  6. Edremid nahiyesi (TT.d. 166, ss. 272-279),
  7. Fart nahiyesi (TT.d. 166, ss. 289-293),
  8. Giresin nahiyesi (TT.d. 166, ss. 270-272),
  9. Haydarlar nahiyesi (TT.d. 166, ss. 296-297),
  10. İvrindi nahiyesi (TT.d. 166, ss. 268-272),
  11. Manyas nahiyesi (TT.d. 166, ss. 286-293),
  12. Sındırgı nahiyesi (TT.d. 166, ss. 262-268),
  13. Temrezler nahiyesi (TT.d. 166, ss. 293-297),
  14. Yorma nahiyesi (TT.d. 166, ss. 260-268),
(harita.2) 1530 yılında Karasi Sancağını oluşturan nahiyeler.
(kaynak: Sezai, 1993, s.58 | geliştiren: Hayri Kaan Köksal, 2019)

1530 yılında Ayazmend, vilayetin üç limanından birisine (diğerleri Boğaz-hisar ve Kemer) sahip olan bir nahiyedir. Güneyinde Boğaz-hisar, kuzeyinde Edremid, doğusunda Hüdâvendigâr vilayetine bağlı Bergama ve Nevahi-i Bergama nahiyeleri yer almaktdır ve batısında da Adalar Denizi bulunur (Sezai, 1993, s. 61).

(harita.2), 1530 yılı Karası vilayetinin 14 nahiyeye ayrılmış "tımartaksimatını vermektedir. Bir başka deyiş ile bu, vilayetin "askeri taksimatı"dır. Ayrıca vilayet sınırları içinde "çiftlik (ocak)" olarak adlandırılan birimlerin oluşturduğu bir de piyade sancağı bulunmaktaydı. Fatih döneminden itibaren başlayan ve yerel piyade (yaya) askerleri için oluşturulan bu taksimat, yerel sipahi askerleri için oluşturulan nahiye sınırlarından bağımsızdı. Örneğin 1571 tarihli bir belgeye göre [2], Ayazmend, Edremid ve İvrindi toplam 37 "çiftlik (ocak)" içeren bölge, bir yayabaşının idaresi altındaydı.

Osmanlı'nın, bu askeri "tımartaksimatı aynı zamanda, devletin vergi gelirini toplayan bir örgütlenmesi de olduğu için, iktisadi coğrafyasına karşılık gelir.

Devletin, kendisinden önceki dönemlerde kullanılmamış, idari/hukuki bir örgütlenmesi daha bulunmaktaydı. Bu örgütlenme kadının başkanlığında kurulmuştu ve "sancağın timar sistemiyle ilgili bir idarî bölümü olan ve aynı zamanda coğrafî bir bütünlüğü bulunan nahiye / vilâyetlerin hukukî işleri(ni) görecek" [3] bir idari yapı olarak tanımlanmıştı. Böylece XVI. yüzyıldan itibaren biri hukukî, diğeri askerî iki idarî tanımlama kullanılmaya başlandı. "Özellikle XVII. yüzyıldan itibaren timar sisteminin önemini kaybetmesiyle kaza idarî birim olarak ön plana çıkmış, sayıları artmış ve nahiyeler kazanın bir alt birimi haline gelmiştir. Daha sonra giderek kadının yetki alanına dahil bir veya birkaç nahiye kaza şeklinde belirli bir coğrafî esasa kavuşmuştur."[4]

Bu idari coğrafyanın Karası vilayeti için hazırlanmış haritası (harita.3)'te sunulmuştur.

(harita.3) 1530 yılında Karasi Sancağını oluşturan kazalar.
(kaynak: Sezai, 1993, s.74 | geliştiren: Hayri Kaan Köksal, 2019)

(harita.2) ve (harita.3) birlikte irdelendiğinde, bir kaç açıklama yapmaya ihtiyaç duyulmakta. Öncelikle Edremit kazası dışında kalan tüm kazalar birkaç nahiyenin birleşimi ile oluşturulmuştur. Şöyle ki: Ayazmend kazası, Ayazmend ve Boğazhisar nahiyeleri, İvrindi kazası, İvrindi ve Giresun nahiyeleri, Manyas kazası, Manyas ve Fart nahiyelerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Bigadiç kazası, Bigadiç, Sındırgı ve Yorma nahiyelerinin birleşimi ile oluşturulmuştur. Karası vilayetinin merkez kazası olan Balıkesri, Balıkesri ve Başgerdek nahiyelerinden oluşturulmuş ayrıca konar-göçer Karacalar cemaatinin idari işlemleri ile de görevlendirilmiştir. Vilayet sınırları içinde bulunan Temrezler ve Haydarlar nahiyeleri ise adli/idari bakımdan Hüdâvendigâr vilayetine bağlı bulunan Mihaliç kazasına bağlanmıştır.

1530 yılında Ayazmend kazası; 8 mahalle, 58 karye, 2 mezra'a, 1 koru, 1 cami, 1 zaviye, 1 iskele ve 1 de mâlikânden oluşmaktaydı (TT.d. 166, 1530/H.936, ss. 278-286).

MAHALLELER
  1. Ahmed-Paşa,
  2. Câmi'-i Şerif,
  3. Hisâr,
  4. Kara-Mûsâ,
  5. Kethudâ,
  6. Koca-Kâdî,
  7. Na'lban (Na'llar),
  8. Şeyhler.
KARYELER
  1. Adil-ili,
  2. Ahi (Kaplan),
  3. Ahmed-Bey,
  4. Ahmed-ili (Turnacı),
  5. Akça-köy,
  6. 'Alemü'd-din,
  7. Avşar,
  8. Azizlü,
  9. Bağ-yüzü,
  10. Balaban (Kazzâz-oğlu),
  11. Ballu,
  12. Bâyezid,
  13. Bayramiç,
  14. Bâzergânlu (Kızıklar),
  15. Beküş,
  16. Beleñ-viran,
  17. Benekşek,
  18. Beşik-depe,
  19. Bölücek,
  20. Bölücek-kozak,
  21. Çakırlar,
  22. Çâşnîgîr,
  23. Çavdar,
  24. Dere,
  25. Dere-köy,
  26. Ebu-Cahme,
  27. Göbekler (Kaya-beyi),
  28. Gömeç,
  29. Hâcî-Osman,
  30. Hamîd,
  31. Kaba-ağaç (Kaba-'Osmân),
  32. Kâdî,
  33. Kara-ağaç,
  34. Kara-hisârlu,
  35. Kara-köy,
  36. Kargalu (Kılıç-biler),
  37. Kaya-pıñarı,
  38. Kayı,
  39. Kaykucular,
  40. Kocalar (Koçaklar)
  41. Köprü-başı,
  42. Kösrelik,
  43. Köyceğiz,
  44. Kuzulu,
  45. Küreci,
  46. Murâd-ili (Şeyhcelü),
  47. Mustafâca,
  48. Oğul-beyi,
  49. Okçular,
  50. Onac,
  51. Saçılar,
  52. Sepedci,
  53. Sunkurlar,
  54. Temür-ılıcası,
  55. Tıfıllar,
  56. Turnacı,
  57. Yayalar,
  58. Yaycılar.
MEZRA'A
  1. Eşek-adası,
  2. Yörgüç.
KORU
  1. Eğri-bucak.
MÂLİKÂNE
  1. Hâcî-Mehmed ve Selâmet-Ağa mülkü.
1530 yılı kayıtlarında bulunan yerleşim birimleri (harita.4)'te incelenebilir. Ancak, 58 karye, 2 mezra'a, 1 koru ve 1 malikâneden, 18'inin yeri bugün için belirlenememiştir. Bu nedenle (harita.4) eksik bilgi içermektedir. 

(harita.4) 1530 yılında Ayazmend kazasını oluşturan belirlenebilen 
yerleşmeler. (hazırlayan: Hayri Kaan Köksal, 2019)

AYAZMEND KAZASI KARYELERİNİN NÜFUS YAPILARI
Bir önceki makalemde, Kaplanoğlu (2015) ve Erdem (1999) çalışmalarından yola çıkarak, 1530 ve 1573 tarihli tahrirlere göre Ayazmend kazası içinde bulunan yerleşmelerin nüfus dağılımları hakkında bir inceleme tablosu vermiştim. Bu makalede verilecek bilgiler ise, 1530 tarih ve 166 numaralı tapu tahrir defteri ile bu defterle ilintili belgeleri irdeleyen Erdem (1999) çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.

Nüfus bilgilerinin bulunmasında, Barkan'ın “5 Emsali” formülü (Barkan, 1953, s.12) kullanılmıştır. Bu genel kullanım ile hane sayıları 5 ile çarpılmış, çıkan sonuca mücerred (bekar) sayısı eklenmiştir.

Tablolarda kullanılan kısaltmalar şöyledir: k. karye, nd. nâm-ı diger (diğer adı)


















































DEVAM EDECEK...
---
DİPNOTLAR
[1] Devlet arşivleri: 1530/H.936, tarihli TT.d.166, Bursa, Aydın, Saruhan, Biga, Alaiye İzmir livaları kazalarındaki nüfus, hasılat, tımar, evkaf, cebelu ve Aydın Kanunnamesini Mübeyyin Mufassal Tahrir Defteri. ( ss.278-286)

[2] 10 Haziran 1571 (16 Muharrem 979)  | A.{DVNSMHM.d.../15/20 (fon/kutu/gömlek)
Karesi Piyadeleri Sancağı Beyi Mahmut mektup gönderip liva-ı mezburda otuzyedi ocak Ayazmende, Edremid, İvrindi yayabaşılığına mutasarrıf olan Recep kulluğa gelmeyip yaya götürmeyip eda-yı hizmet eylemez deyu, otuzyedi ocak yayabaşılığından mazul olan Recep'e arzetmeğin buyruldu. (Aynen) 

[3] ve [4] TDVİA, c. 25, ss. 119-120

[5] Kassâmİslâm hukuk literatüründe ganimet, şirket ve miras gibi konularda her türlü menkul ve gayrimenkul malı bölerek şâyi hisseleri belirli hale getiren kişi ya da resmî görevliye verilen ad. (TDVİA, c.24, s. 579)

---
KAYNAKÇA

--
166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) : Hudâvendigâr, Biga, Karesi, Saruhân, Aydın, Menteşe, Teke ve Alâiye Livâları Dizin ve Tıpkıbasım, yayına hazırlayan: Ahmet Özkılıç vd., Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1995.

Barkan, Ömer Lütfi (1903 - 1979),
    "Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, İstanbul Üniversitesi             Türkiyat Mecmuası, c.10, ss.1-26, İstanbul, 1953.

Erdem, Ömer ( - ),
    Dünden Bugüne Altınova, Altınova Belediyesi Yayını, 1999.

Kaplanoğlu, Raif (1958- ),
    Tahrir Defterlerine Göre Sultan II. Murad'ın Bursa Vakfı Köyleri, yayına             hazırlayan: İsmail Yaşayanlar, Orhangazi Belediyesi Yayınları, ss. 499-539,             Bursa, 2015.

Köç, Ahmet ( - ),
    "Sultan II. Murad Vakfı’nın Edremit Mukataaları (1530-1641)", Ankara                     Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 30 (Güz),         ss.41-71, Ankara, 2011.

Öden, Zerrin Günal ( - ),
    Karası Beyliği, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu        Yayınları, Ankara, 1999.

Sevim, Sezai ( - ),
    XVI. yüzyılda Karasi Sancağı (Tahrir Defterlerine göre), danışman: Prof. Dr. Muzaffer Arıkan, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı Doktora Tezi, Ankara, 1993.