(harita.1) 1530 yılındaki Karasi Sancağı yerleşmeleri. (kaynak: 166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri s. 188) |
II. BÖLÜME BAŞLARKEN...
Bu kırsal üretim mekanları olan tımarlar aynı zamanda Osmanlı yerel ordusunu da meydana getirmekteydi. Bu tımarlar, belirli iktisadi büyüklüklere göre bir araya getirilerek "nahiyeleri" oluşturuyordu. Nahiye aynı zamanda, belirli sayıdaki sipahiyi ve andıran bir tımar örgütlenmesi ile yerleştirilen piyadeyi (yaya) içeren bir tür askeri garnizondu.
1530 TAHRİRİNE GÖRE AYAZMEND NAHİYESİ ve KAZASI
[2] 10 Haziran 1571 (16 Muharrem 979) | A.{DVNSMHM.d.../15/20 (fon/kutu/gömlek)
KAYNAKÇA
--
166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) : Hudâvendigâr, Biga, Karesi, Saruhân, Aydın, Menteşe, Teke ve Alâiye Livâları Dizin ve Tıpkıbasım, yayına hazırlayan: Ahmet Özkılıç vd., Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1995.
Barkan, Ömer Lütfi (1903 - 1979),
"Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Mecmuası, c.10, ss.1-26, İstanbul, 1953.
Erdem, Ömer ( - ),
Dünden Bugüne Altınova, Altınova Belediyesi Yayını, 1999.
Kaplanoğlu, Raif (1958- ),
Tahrir Defterlerine Göre Sultan II. Murad'ın Bursa Vakfı Köyleri, yayına hazırlayan: İsmail Yaşayanlar, Orhangazi Belediyesi Yayınları, ss. 499-539, Bursa, 2015.
Köç, Ahmet ( - ),
"Sultan II. Murad Vakfı’nın Edremit Mukataaları (1530-1641)", Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 30 (Güz), ss.41-71, Ankara, 2011.
Öden, Zerrin Günal ( - ),
Sevim, Sezai ( - ),
Bir önceki bölümde okurla; XV. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan Sultan Murad vakfı özelinde yaptığım bölge araştırmalarını paylaşmıştım. Ve yaklaşık yüz elli yıllık bir dönemi, dört değerli çalışma eşliğinde irdelemiştim. Yazının sonunda Ayazmend özelinde iskân alanlarını belirlemiş ve buradaki heterojen nüfus yapısına dikkat çekerek makaleyi tamamlamıştım.
Bu bölümde ise, yine Ayazmend'e ait bilgiler içeren 1530 ve 1573 yıllarına ait tahrirler üzerinden yerleşmenin coğrafi, iktisadi ve beşeri bilgilerini irdelemeye çalışacağım. Yine ayrıca, Ayazmend'i, bir askeri/vergi birimi birleşimi olan "nahiye" ve bir idare birimi olan "kaza" taksimatları ile ayrı ayrı ele alıp, oluşan vergiyi tahsil eden diğer kişi ve kurumları belirleyip, Osmanlı rejiminin en azından Ayazmend özelindeki yaklaşık elli yıllık işleyişini anlamaya çalışacağım.
1573 yılı aynı zamanda Osmanlı'nın klasik iktisadi sisteminden ayrılması manasına da gelen "son arazi sayım"larının da tarihidir. "Selânikî’ye göre (Târih, I, 176) Ferhad Paşa ilk sadrazamlığı sırasında (1591-1592) vilâyet tahririni yasaklamış ve gerekirse otuz yılda bir yapılması usulünü getirmiştir" (TDVİA, c.39, s.426).
Rejim XVI. yüzyılın bu son çeyreğinden başlayarak büyük bir hızla "tımar" sisteminden ayrılarak, verginin toplanması işini kendisine daha fazla gelir getirecek "mukataa" sistemine yöneldi. Böylece, tımar sisteminin bir sonucu olan "arazi tahrirleri" yerini, bir tür vergi mükellefi olarak düşünebileceğimiz "ahali tahririne" bıraktı.
"XVI. yüzyıl sonlarında iki cepheli savaşlar ve içeride Celâlî isyanlarının patlak vermesiyle yaşanan karmaşa ortamında halkın ve timar sahiplerinin düştüğü kötü durum köylülerin yerlerini yurtlarını terkedip daha korunaklı yerlere kaçmaları, ateşli silâh kullanan askerlerin devreye sokuluşu, merkezî hazine gelirlerinin arttırılması ihtiyacı vb. sebeplerle timar sistemi eski önemini kaybedince klasik tahrir usulü de terkedilmiştir. Avârız vergisinin merkezî maliye açısından giderek ön plana çıktığı ve olağan duruma geldiği, timar olarak tasarruf edilen mîrî arazinin mukātaa haline geldiği bu süreçte avârız vergisinin toplanması bakımından önem arzeden avârız tahrirleri yapılmaya başlanmıştır. Esasen XVI. yüzyılda avârız sayımları yapılmış, ancak genelde avârız ve cizye yükümlüleri birlikte kaydedilmişti" (TDVİA, c.39, s.428).
Rejim XVI. yüzyılın bu son çeyreğinden başlayarak büyük bir hızla "tımar" sisteminden ayrılarak, verginin toplanması işini kendisine daha fazla gelir getirecek "mukataa" sistemine yöneldi. Böylece, tımar sisteminin bir sonucu olan "arazi tahrirleri" yerini, bir tür vergi mükellefi olarak düşünebileceğimiz "ahali tahririne" bıraktı.
"XVI. yüzyıl sonlarında iki cepheli savaşlar ve içeride Celâlî isyanlarının patlak vermesiyle yaşanan karmaşa ortamında halkın ve timar sahiplerinin düştüğü kötü durum köylülerin yerlerini yurtlarını terkedip daha korunaklı yerlere kaçmaları, ateşli silâh kullanan askerlerin devreye sokuluşu, merkezî hazine gelirlerinin arttırılması ihtiyacı vb. sebeplerle timar sistemi eski önemini kaybedince klasik tahrir usulü de terkedilmiştir. Avârız vergisinin merkezî maliye açısından giderek ön plana çıktığı ve olağan duruma geldiği, timar olarak tasarruf edilen mîrî arazinin mukātaa haline geldiği bu süreçte avârız vergisinin toplanması bakımından önem arzeden avârız tahrirleri yapılmaya başlanmıştır. Esasen XVI. yüzyılda avârız sayımları yapılmış, ancak genelde avârız ve cizye yükümlüleri birlikte kaydedilmişti" (TDVİA, c.39, s.428).
Bölüme geçmeden önce, Osmanlı'nın 1300-1600 yılları arasında uyguladığı iktisadi rejimin, mekansal örgütlenmesinin karşılığı olan; "nahiye" ve "kaza" adını verdiği, askeri ve bürokratik idare birimlerinin açıklamasında yarar bulunuyor.
OSMANLI'nın ASKERİ ve İDARİ ÖRGÜTLENMESİNİN MEKANSAL KARŞILIKLARI
Osmanlı Devleti kuruluşundan, ele aldığımız XVI. yüzyılın sonuna kadar, tarihsel döneme koşut olarak ve devraldığı gibi, "tarım üretim ilişkileri" üzerinde kurulu fizyokrat bir iktisadi rejimi sürdürmekteydi. Devletin tüm meselesi, toprağını genişletmek, dolayısı ile üretim sağlayacağı araziyi ve bu üretimi yapacak insan gücünü arttırmaktı. Ne kadar fazla arazi zamanında ekilir ve biçilir ise rejim yaşamını sürdürebilirdi. Bir diğer konu ise, ürünün nakdi değere hızla çevrilmesi ve bu işlemler sonunda oluşan gelirden alacağı verginin de, kendisine hiç bir maliyet yaratmadan toplanmasıydı.
Bu anlamda Osmanlı; "üretim", "vergi" ve "ordu" arasında bir fonksiyon geliştirerek "vergi birimi" olan bir sistem kurdu: tımar. Osmanlı'nın kurduğunu söylesem de aslında tımar, İslam ülkelerinde görülen ikta'nın, Bizans'ta görülen pronoid'in gelişmiş bir devamı idi ve sistemin kökeni eski Pers imparatorluğuna kadar da götürülebilir.
Reaya -ki bunlar özgür köylüler idi-, üretim yapacak ve iktidar ile yaptıkları sözleşmeye göre artık ürünü ayni olarak sipahisi ile paylaşacak idi. İktidar ise, nakit toplama maliyetine girmeden, vergisini tahsil edecek idi. Vergi birimi, karye ya da mezra'a olarak adlandırılan kırsal üretim alanlarında bulunan çiftlikler idi. Bu kurulan sistemin bir diğer adı ise çift-hane sistemidir..
Bu anlamda Osmanlı; "üretim", "vergi" ve "ordu" arasında bir fonksiyon geliştirerek "vergi birimi" olan bir sistem kurdu: tımar. Osmanlı'nın kurduğunu söylesem de aslında tımar, İslam ülkelerinde görülen ikta'nın, Bizans'ta görülen pronoid'in gelişmiş bir devamı idi ve sistemin kökeni eski Pers imparatorluğuna kadar da götürülebilir.
(resim.1) XVI. yüzyıl sonuna kadar tımar sisteminin üretim ilişkileri (hazırlayan: Hayri Kaan Köksal, 2019) |
Sistem şöyle çalışmaktaydı: iktidar, kendi hasında bulunmayan arazisinin üzerinde, üretim miktarına göre belirlenmiş bir bölümünü, bu alanda yaşayan reayası ile birlikte sipahisine, ömrü hayat koşulu ile kiralıyordu. Sipahinin görevi: üretimi denetlemek ve sürekliliğini sağlamak, oluşan ayni geliri nakde çevirmek ve sözleşmesi gereği alacağı miktarı kendisine ayırarak, diğer bırakılmış vergileri de tahsil edip oluşacak nakdi değeri saraya göndermekti.
Reaya -ki bunlar özgür köylüler idi-, üretim yapacak ve iktidar ile yaptıkları sözleşmeye göre artık ürünü ayni olarak sipahisi ile paylaşacak idi. İktidar ise, nakit toplama maliyetine girmeden, vergisini tahsil edecek idi. Vergi birimi, karye ya da mezra'a olarak adlandırılan kırsal üretim alanlarında bulunan çiftlikler idi. Bu kurulan sistemin bir diğer adı ise çift-hane sistemidir..
Başkentte bulunan merkez bürokrasi ve paralı askerler de benzer bir ücretlendirme/vergi toplama sistemine göre çalışmaktaydılar. Bir farkla ki; onların vergiyi tahsil ve nakde çevirme süreci bir sipahi marifetiyle değil, yerel bir ayan ya da tarafınca görevlendirilmiş bir voyvoda marifetiyle yerine getiriliyordu.
Bu kırsal üretim mekanları olan tımarlar aynı zamanda Osmanlı yerel ordusunu da meydana getirmekteydi. Bu tımarlar, belirli iktisadi büyüklüklere göre bir araya getirilerek "nahiyeleri" oluşturuyordu. Nahiye aynı zamanda, belirli sayıdaki sipahiyi ve andıran bir tımar örgütlenmesi ile yerleştirilen piyadeyi (yaya) içeren bir tür askeri garnizondu.
Bu askerler dışında üretim ilişkisi içinde olan köylüler de bulunmaktaydı. Yukarıda kısaca reaya (raiyye, çoğulu: raiyyet) dediğimiz özgür köylüler dışında başka üreticiler de bulunmaktaydı. Bunlar, has ve vakıf arazilerinde çalışan "ortakçılar", bir tür köle üretim ilişkisine tabi olan "ortakçı kullar" ve özellikle incelediğimiz coğrafyada çok yaygın olan çeltiklerde (pirinç tarlaları) çalışan "çeltikçiler" idi.
Bunların üretimden kaynaklı ödemeleri gereken vergi dışında da ödeme yükümlülükleri bulunmaktaydı. Ayrıca sipahi ile reaya, reaya ile başka bir reaya arasında oluşan bir dizi sorunun çözümlenmesi ve nihayet, yine incelediğimiz bölgede çok yaygın olan çok mekanlı yaşayan, konar-göçer Türkmen aşiretlerinin de yönetilebilmesi için bir başka idari yapıya daha ihtiyaç duyulmuştu. Bir kadı tarafından yönetilen bu idari coğrafya alanının adı ise "kaza" idi.
Bu açıklamaları yaptıktan sonra artık konumuza dönebiliriz.
Bunların üretimden kaynaklı ödemeleri gereken vergi dışında da ödeme yükümlülükleri bulunmaktaydı. Ayrıca sipahi ile reaya, reaya ile başka bir reaya arasında oluşan bir dizi sorunun çözümlenmesi ve nihayet, yine incelediğimiz bölgede çok yaygın olan çok mekanlı yaşayan, konar-göçer Türkmen aşiretlerinin de yönetilebilmesi için bir başka idari yapıya daha ihtiyaç duyulmuştu. Bir kadı tarafından yönetilen bu idari coğrafya alanının adı ise "kaza" idi.
Bu açıklamaları yaptıktan sonra artık konumuza dönebiliriz.
XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, egemenliğini üç kıtaya genişletmiş ve idare ettiği bu coğrafyayı 34 vilayete ayırmıştı. Bu vilayetlerden 25 tanesi üzerinde tımar sistemi kurmuş, 9 tanesini ise salyane sistemi ile idare etmeye başlamıştı. Bu vilayetlerden biri olan Anadolu vilayeti, belirtilen yüzyılda, yerel askeri bir örgütlenme olarak 17 sancağa ayrılmış ve bu sancaklardan bir tanesi olan Karası ise, 14 nahiyeye bölünmüştü [1].
Bu nahiyeler şunlardı (harita.2):
- Balıkesri nahiyesi (TT.d. 166, ss. 249-257),
- Ayazmend nahiyesi (TT.d. 166, ss. 278-286),
- Baş-girdek nahiyesi (TT.d. 166, ss. 252-257),
- Bigadiç nahiyesi (TT.d. 166, ss. 259-268),
- Boğaz-hisâr nahiyesi (TT.d. 166, ss. 282-286),
- Edremid nahiyesi (TT.d. 166, ss. 272-279),
- Fart nahiyesi (TT.d. 166, ss. 289-293),
- Giresin nahiyesi (TT.d. 166, ss. 270-272),
- Haydarlar nahiyesi (TT.d. 166, ss. 296-297),
- İvrindi nahiyesi (TT.d. 166, ss. 268-272),
- Manyas nahiyesi (TT.d. 166, ss. 286-293),
- Sındırgı nahiyesi (TT.d. 166, ss. 262-268),
- Temrezler nahiyesi (TT.d. 166, ss. 293-297),
- Yorma nahiyesi (TT.d. 166, ss. 260-268),
(harita.2) 1530 yılında Karasi Sancağını oluşturan nahiyeler. (kaynak: Sezai, 1993, s.58 | geliştiren: Hayri Kaan Köksal, 2019) |
1530 yılında Ayazmend, vilayetin üç limanından birisine (diğerleri Boğaz-hisar ve Kemer) sahip olan bir nahiyedir. Güneyinde Boğaz-hisar, kuzeyinde Edremid, doğusunda Hüdâvendigâr vilayetine bağlı Bergama ve Nevahi-i Bergama nahiyeleri yer almaktdır ve batısında da Adalar Denizi bulunur (Sezai, 1993, s. 61).
(harita.2), 1530 yılı Karası vilayetinin 14 nahiyeye ayrılmış "tımar" taksimatını vermektedir. Bir başka deyiş ile bu, vilayetin "askeri taksimatı"dır. Ayrıca vilayet sınırları içinde "çiftlik (ocak)" olarak adlandırılan birimlerin oluşturduğu bir de piyade sancağı bulunmaktaydı. Fatih döneminden itibaren başlayan ve yerel piyade (yaya) askerleri için oluşturulan bu taksimat, yerel sipahi askerleri için oluşturulan nahiye sınırlarından bağımsızdı. Örneğin 1571 tarihli bir belgeye göre [2], Ayazmend, Edremid ve İvrindi toplam 37 "çiftlik (ocak)" içeren bölge, bir yayabaşının idaresi altındaydı.
Osmanlı'nın, bu askeri "tımar" taksimatı aynı zamanda, devletin vergi gelirini toplayan bir örgütlenmesi de olduğu için, iktisadi coğrafyasına karşılık gelir.
Devletin, kendisinden önceki dönemlerde kullanılmamış, idari/hukuki bir örgütlenmesi daha bulunmaktaydı. Bu örgütlenme kadının başkanlığında kurulmuştu ve "sancağın timar sistemiyle ilgili bir idarî bölümü olan ve aynı zamanda coğrafî bir bütünlüğü bulunan nahiye / vilâyetlerin hukukî işleri(ni) görecek" [3] bir idari yapı olarak tanımlanmıştı. Böylece XVI. yüzyıldan itibaren biri hukukî, diğeri askerî iki idarî tanımlama kullanılmaya başlandı. "Özellikle XVII. yüzyıldan itibaren timar sisteminin önemini kaybetmesiyle kaza idarî birim olarak ön plana çıkmış, sayıları artmış ve nahiyeler kazanın bir alt birimi haline gelmiştir. Daha sonra giderek kadının yetki alanına dahil bir veya birkaç nahiye kaza şeklinde belirli bir coğrafî esasa kavuşmuştur."[4]
Bu idari coğrafyanın Karası vilayeti için hazırlanmış haritası (harita.3)'te sunulmuştur.
(harita.2), 1530 yılı Karası vilayetinin 14 nahiyeye ayrılmış "tımar" taksimatını vermektedir. Bir başka deyiş ile bu, vilayetin "askeri taksimatı"dır. Ayrıca vilayet sınırları içinde "çiftlik (ocak)" olarak adlandırılan birimlerin oluşturduğu bir de piyade sancağı bulunmaktaydı. Fatih döneminden itibaren başlayan ve yerel piyade (yaya) askerleri için oluşturulan bu taksimat, yerel sipahi askerleri için oluşturulan nahiye sınırlarından bağımsızdı. Örneğin 1571 tarihli bir belgeye göre [2], Ayazmend, Edremid ve İvrindi toplam 37 "çiftlik (ocak)" içeren bölge, bir yayabaşının idaresi altındaydı.
Osmanlı'nın, bu askeri "tımar" taksimatı aynı zamanda, devletin vergi gelirini toplayan bir örgütlenmesi de olduğu için, iktisadi coğrafyasına karşılık gelir.
Devletin, kendisinden önceki dönemlerde kullanılmamış, idari/hukuki bir örgütlenmesi daha bulunmaktaydı. Bu örgütlenme kadının başkanlığında kurulmuştu ve "sancağın timar sistemiyle ilgili bir idarî bölümü olan ve aynı zamanda coğrafî bir bütünlüğü bulunan nahiye / vilâyetlerin hukukî işleri(ni) görecek" [3] bir idari yapı olarak tanımlanmıştı. Böylece XVI. yüzyıldan itibaren biri hukukî, diğeri askerî iki idarî tanımlama kullanılmaya başlandı. "Özellikle XVII. yüzyıldan itibaren timar sisteminin önemini kaybetmesiyle kaza idarî birim olarak ön plana çıkmış, sayıları artmış ve nahiyeler kazanın bir alt birimi haline gelmiştir. Daha sonra giderek kadının yetki alanına dahil bir veya birkaç nahiye kaza şeklinde belirli bir coğrafî esasa kavuşmuştur."[4]
Bu idari coğrafyanın Karası vilayeti için hazırlanmış haritası (harita.3)'te sunulmuştur.
(harita.3) 1530 yılında Karasi Sancağını oluşturan kazalar.
(kaynak: Sezai, 1993, s.74 | geliştiren: Hayri Kaan Köksal, 2019)
|
(harita.2) ve (harita.3) birlikte irdelendiğinde, bir kaç açıklama yapmaya ihtiyaç duyulmakta. Öncelikle Edremit kazası dışında kalan tüm kazalar birkaç nahiyenin birleşimi ile oluşturulmuştur. Şöyle ki: Ayazmend kazası, Ayazmend ve Boğazhisar nahiyeleri, İvrindi kazası, İvrindi ve Giresun nahiyeleri, Manyas kazası, Manyas ve Fart nahiyelerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Bigadiç kazası, Bigadiç, Sındırgı ve Yorma nahiyelerinin birleşimi ile oluşturulmuştur. Karası vilayetinin merkez kazası olan Balıkesri, Balıkesri ve Başgerdek nahiyelerinden oluşturulmuş ayrıca konar-göçer Karacalar cemaatinin idari işlemleri ile de görevlendirilmiştir. Vilayet sınırları içinde bulunan Temrezler ve Haydarlar nahiyeleri ise adli/idari bakımdan Hüdâvendigâr vilayetine bağlı bulunan Mihaliç kazasına bağlanmıştır.
1530 yılında Ayazmend kazası; 8 mahalle, 58 karye, 2 mezra'a, 1 koru, 1 cami, 1 zaviye, 1 iskele ve 1 de mâlikânden oluşmaktaydı (TT.d. 166, 1530/H.936, ss. 278-286).
1530 yılında Ayazmend kazası; 8 mahalle, 58 karye, 2 mezra'a, 1 koru, 1 cami, 1 zaviye, 1 iskele ve 1 de mâlikânden oluşmaktaydı (TT.d. 166, 1530/H.936, ss. 278-286).
MAHALLELER
- Ahmed-Paşa,
- Câmi'-i Şerif,
- Hisâr,
- Kara-Mûsâ,
- Kethudâ,
- Koca-Kâdî,
- Na'lban (Na'llar),
- Şeyhler.
KARYELER
- Adil-ili,
- Ahi (Kaplan),
- Ahmed-Bey,
- Ahmed-ili (Turnacı),
- Akça-köy,
- 'Alemü'd-din,
- Avşar,
- Azizlü,
- Bağ-yüzü,
- Balaban (Kazzâz-oğlu),
- Ballu,
- Bâyezid,
- Bayramiç,
- Bâzergânlu (Kızıklar),
- Beküş,
- Beleñ-viran,
- Benekşek,
- Beşik-depe,
- Bölücek,
- Bölücek-kozak,
- Çakırlar,
- Çâşnîgîr,
- Çavdar,
- Dere,
- Dere-köy,
- Ebu-Cahme,
- Göbekler (Kaya-beyi),
- Gömeç,
- Hâcî-Osman,
- Hamîd,
- Kaba-ağaç (Kaba-'Osmân),
- Kâdî,
- Kara-ağaç,
- Kara-hisârlu,
- Kara-köy,
- Kargalu (Kılıç-biler),
- Kaya-pıñarı,
- Kayı,
- Kaykucular,
- Kocalar (Koçaklar)
- Köprü-başı,
- Kösrelik,
- Köyceğiz,
- Kuzulu,
- Küreci,
- Murâd-ili (Şeyhcelü),
- Mustafâca,
- Oğul-beyi,
- Okçular,
- Onac,
- Saçılar,
- Sepedci,
- Sunkurlar,
- Temür-ılıcası,
- Tıfıllar,
- Turnacı,
- Yayalar,
- Yaycılar.
MEZRA'A
- Eşek-adası,
- Yörgüç.
KORU
- Eğri-bucak.
MÂLİKÂNE
- Hâcî-Mehmed ve Selâmet-Ağa mülkü.
1530 yılı kayıtlarında bulunan yerleşim birimleri (harita.4)'te incelenebilir. Ancak, 58 karye, 2 mezra'a, 1 koru ve 1 malikâneden, 18'inin yeri bugün için belirlenememiştir. Bu nedenle (harita.4) eksik bilgi içermektedir.
(harita.4) 1530 yılında Ayazmend kazasını oluşturan belirlenebilen yerleşmeler. (hazırlayan: Hayri Kaan Köksal, 2019)
|
AYAZMEND KAZASI KARYELERİNİN NÜFUS YAPILARI
Bir önceki makalemde, Kaplanoğlu (2015) ve Erdem (1999) çalışmalarından yola çıkarak, 1530 ve 1573 tarihli tahrirlere göre Ayazmend kazası içinde bulunan yerleşmelerin nüfus dağılımları hakkında bir inceleme tablosu vermiştim. Bu makalede verilecek bilgiler ise, 1530 tarih ve 166 numaralı tapu tahrir defteri ile bu defterle ilintili belgeleri irdeleyen Erdem (1999) çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.
Nüfus bilgilerinin bulunmasında, Barkan'ın “5 Emsali” formülü (Barkan, 1953, s.12) kullanılmıştır. Bu genel kullanım ile hane sayıları 5 ile çarpılmış, çıkan sonuca mücerred (bekar) sayısı eklenmiştir.
Tablolarda kullanılan kısaltmalar şöyledir: k. karye, nd. nâm-ı diger (diğer adı)
Nüfus bilgilerinin bulunmasında, Barkan'ın “5 Emsali” formülü (Barkan, 1953, s.12) kullanılmıştır. Bu genel kullanım ile hane sayıları 5 ile çarpılmış, çıkan sonuca mücerred (bekar) sayısı eklenmiştir.
Tablolarda kullanılan kısaltmalar şöyledir: k. karye, nd. nâm-ı diger (diğer adı)
DEVAM EDECEK...
---
DİPNOTLAR
[1] Devlet arşivleri: 1530/H.936, tarihli TT.d.166, Bursa, Aydın, Saruhan, Biga, Alaiye İzmir livaları kazalarındaki nüfus, hasılat, tımar, evkaf, cebelu ve Aydın Kanunnamesini Mübeyyin Mufassal Tahrir Defteri. ( ss.278-286)
[2] 10 Haziran 1571 (16 Muharrem 979) | A.{DVNSMHM.d.../15/20 (fon/kutu/gömlek)
Karesi Piyadeleri Sancağı Beyi Mahmut mektup gönderip liva-ı mezburda otuzyedi ocak Ayazmende, Edremid, İvrindi yayabaşılığına mutasarrıf olan Recep kulluğa gelmeyip yaya götürmeyip eda-yı hizmet eylemez deyu, otuzyedi ocak yayabaşılığından mazul olan Recep'e arzetmeğin buyruldu. (Aynen)
[3] ve [4] TDVİA, c. 25, ss. 119-120
[5] Kassâm, İslâm hukuk literatüründe ganimet, şirket ve miras gibi konularda her türlü menkul ve gayrimenkul malı bölerek şâyi hisseleri belirli hale getiren kişi ya da resmî görevliye verilen ad. (TDVİA, c.24, s. 579)
---
--
166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) : Hudâvendigâr, Biga, Karesi, Saruhân, Aydın, Menteşe, Teke ve Alâiye Livâları Dizin ve Tıpkıbasım, yayına hazırlayan: Ahmet Özkılıç vd., Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1995.
Barkan, Ömer Lütfi (1903 - 1979),
"Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Mecmuası, c.10, ss.1-26, İstanbul, 1953.
Erdem, Ömer ( - ),
Dünden Bugüne Altınova, Altınova Belediyesi Yayını, 1999.
Kaplanoğlu, Raif (1958- ),
Tahrir Defterlerine Göre Sultan II. Murad'ın Bursa Vakfı Köyleri, yayına hazırlayan: İsmail Yaşayanlar, Orhangazi Belediyesi Yayınları, ss. 499-539, Bursa, 2015.
Köç, Ahmet ( - ),
"Sultan II. Murad Vakfı’nın Edremit Mukataaları (1530-1641)", Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 30 (Güz), ss.41-71, Ankara, 2011.
Öden, Zerrin Günal ( - ),
Karası Beyliği, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999.
Sevim, Sezai ( - ),
XVI. yüzyılda Karasi Sancağı (Tahrir Defterlerine göre), danışman: Prof. Dr. Muzaffer Arıkan, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı Doktora Tezi, Ankara, 1993.
Teşekkürler Kaan. Naki
YanıtlaSil