22 Ekim 2023 Pazar

TUZAK FİLMİ ve AYVALIK GAZETESİ

1970'li yıllar ile Ayvalık giderek popülerleşiyordu. Ahmet Yorulmaz'ın; Günaydın'da, Milliyet'te peş peşe Ayvalık haberleri yayımlıyor; "teknik üniversite öğrencileri", Midillili futbolcular, İngiliz soylular Ayvalık'a gelmek için birbirini takip ediyor; "yazlık otel" sayısı giderek artıyor; sabuncu "solcu" İzzet (Aygüner) belediyesi 1973'ten bu yana seçiliyor ve Ayvalık filmleri yağmur gibi yağıyordu: (1960) Yak bir sigara, (1963) Üç çapkın gelin, (1964) Duvarların ötesi, (1971) Hayat sevince güzel, (1973) Hayat bayram olsa, (1973) Kambur, (1973) Özleyiş, (1976) Alev ve (1976) Bıktım her gün ölmekten (Köksal,2015.a;2015.b) ...

1976 yılına gelindiğinde, şehirde bir de Cüneyt Arkın filmi çevrileceği Yeni Ayvalık Gazetesi'nde bildiriliyordu: "ERMAN FİLM Şehrimizde bir film çekimi yapacak". Haber şöyle devam ediyordu:

"... ERMAN FILM Rejisör ATIF YILMAZ yönetimin de şehrimizde bir film çekmek üzere gelmiştir. Başrollerini Cüneyt Arkın, Selma Güneri, Hulusi Kentmen, Turgut Boralının oynıyacağı filmin çekimine Pazar günü başlanacaktır. Tamamı Ayvalık'ta çekilecek filmin konusu (Bir Kasaba Hikâyesi) olup Ayvalık her yönü ile tanıtılacaktır.(Ayvalık,1976.ave (resim.01).

(resim.01) Yeni Ayvalık Gazetesi: 30 Nisan 1976 sayı:232.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal, 2018)
 



Gazeteye göre film "bir kasaba hikâyesi" olacak ve Ayvalık'ın tanıtımını yapacaktı. Ama film öyle gelişmedi. 1976 yılında (ki hak etmediği bir IMDB puanı altında kalsa bile) "sol-toplumcu" çizgi ile buluşan ve Ayvalık "iç denizini" yok eden sanayinin "eleştirildiği", "çevreci" bir film çıkıverdi ortaya. Üstelik; senaryo Umur Bugay'ındı ve yönetmen Atıf Yılmaz... 

Toplum yavaş yavaş "baş çelişkiyi" öğrenmeye başlıyor, "İğdeli Kahve, Cem Karaca plakları çalıyordu" (bugünkü Odak dönercisinin olduğu yer)  ama, Ayvalık'ta böyle bir filmin çekilmesi de başlı başına başarı idi. 

Bu filmi, "Ayvalık Gazetesi" okumaları eşliğinde yapmama gelince (Köksal,2023) ...

Gazete koleksiyonunu topladığım günlerdi. Günün birinde kutularken, "aynı tarihli ve aynı sayılı" ancak "farklı manşetli" bir nüsha ile karşılaştım. "Tuzak" filmini izlemiştim ama ya bu film ben de "yeterince leke bırakmamıştı" ya da "yeterince Ayvalıklı olmadığım" günleri yaşadığım için, akşam eve gidince filmi yeniden seyrettim.

Aman allahım... "Belediye başkanı" öldrülüyor, Fabrikatör Fazıl Bey'in adamları Cüneyt Arkın'a saldırıyor, "gazete yakılıyordu", bir adama arkadan vurularak suikast yapılıyor, Atatürk Anıtı çevresine insanlar toplanıyordu, sarhoş gazeteci Tahsin "ikinci baskı" yapıyordu: "ne yaşandıysa o, filmin senaryosu" olmuştu... 

O günden bu yana Ayvalık okumalarım sürse de, Atıf Yılmaz sineması ve "ekoloji" filmleri üzerine okusam da ve hatta sunum yapıp iki film bile yazsam da, hala Bugay'ın senaryosunu "buna mı çevirdiğini" öğrenemedim (Köksal,2020)

Elim hiç "Tuzak" filmine hiç gitmedi, ama bir hafta önce sevgili İlknur Kavlak bana yazana kadar. 

Okurdan ricam, bu yazının "Tuzak filmi ve Ayvalık Gazetesi" üzerinde yazılmaya çalışılmış olduğunu hatırlaması olacaktır.

(resim.02) Filme ait storyboard.
(kaynak: yesilcamevi.com)
ECOLOGY (çevrebilim),
YÖNETMEN ve SENARİST HAKKINDA KISA BİR GİRİŞ...
Ecology teriminin ilk üretilmesi belirsiz olmasına rağmen, Alman dilbilimci Ernst Haeckel’in anlam verdiği konusunda bir uzlaşma vardır. “Ecology” ifadesini ilk defa, 1 Ocak 1858’de aşkın doğa felsefecisi Henry David Thoreau kuzeni Geoge Thatcher’a yazdığı mektupta kullanmıştır  (Sevgi,2015:30)

"Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) 1946’da kaleme aldığı ... Aganta Burina Burinata adlı romanı" ise "ilk çevreci Türk romanı" olarak kabul edilir (Topcu,2019:25)

"Çevre" kavramının, sinemamıza Metin Erksan'la girdiği söylenebilir. Erksan'ın gerek bir "sanat tarihçisi" olması (Erksan, 1952 yılında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi mezunudur ve bitirme tezi "hanlar"dır) ve gerekse de, sinemaya girmeden önce yıllarca sanat tarihi üzerine gazete köşe yazısı yazmış olması, onun "sinema dilinde" ustalaşmasına neden olmuştur. Onun yönettiği, (1963) Susuz yaz'ın ilk "çevreci Türk filmi" olduğu kabul edilir (Liman,2013) ve (resim.03).

(resim.03) (1963) Susuz yaz filmi afişi.
(kaynak: tr.wikipedia.org) 

Atıf Yılmaz (Batıbeki) ise daha önce Türk sinemasına girmişti ve "sanatta III. dönemini" yaşıyordu. 1974-1982 yıllarını içeren bu dönem bir yandan "sansüre karşı eylemler" ile bir yandan da, "TRT televizyonu" tarafından "darmadağın hale getirilmiş" Türk sinemasını toparlama çabası ile geçiyordu. Toplum "iki çizgide politikleşiyordu: sağ ve sol..." Belki de Atıf Yılmaz'ı "daha çok solcu yapan" bu politik ortamdı (Engin,2022) ve (resim.04).

(resim.04) Atıf Yılmaz (Batıbeki) (9 Aralık 1925-5 Mayıs 2006).
(kaynak: İstanbul BB kultur.istanbul) 

Atıf Yılmaz (Batıbeki) (9 Aralık 1926-5 Mayıs 2006) Türk film yönetmeni, yapımcı ve senarist ve akademisyendir. Elazığ'ın Palu ilçesinden göçmen bir ailenin üyesi olarak Mersin'de doğdu. Ortaokulda kendisine "rejisör" lakabı takılmasını "Mersin ortaokulunun ikinci sınıfındayım. Kim hangi nedenle uygun gördü hatırlamıyorum şimdi. Bana 'rejisör' lakabı takıldı. Herhalde sınıfta bir Yılmaz daha vardı. Ondan ayırmak için olmalı. Ama hâlâ kendime sorarım. Neden rejisör? Bana bu ismi yakıştıran arkadaş, şimdi ünlü bir falcı olmalı. Bu lakabın meslek seçimimde önemli bir payı olmuştur sanırım." diye anlattır (Yılmaz,1991:27).

1951 yılında "Kanlı feryat" filmi ile yönetmenliğe başladı, 2004 yılında gösterime giren "Eğreti gelin" filmi yönettiği son film oldu. 5 Mayıs 2006 akşamı İstanbul'daki evinde mide kanserinden öldü.

Filmin senaryosunu yazan (Ali) Umur Bugay'a da biraz değinmeliyim (birer Ayvalık'lı (Alltınova'lı ve Kırkağaç'lı) olan Aysel-Güner Namlı ve "Bizimkiler" özelinde bir blog yazmaya çalışsam da).

Umur Bugay (4 Ekim 1940, Ankara - 6 Ağustos 2019, İstanbul), Türk senarist, oyuncu, yönetmen, dramaturg ve yazardır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 1964 yılı Sosyoloji Bölümü mezunu olan Bugay, sanat hayatına 1962 yılında Arena Tiyatrosu'nda başladı. 1988 yılında yazmaya başladığı Bizimkiler adlı televizyon dizisi ile ünlü oldu. 1975 yılından itibaren film senaryoları yazdı. 1976'da yazdığı "Tuzak" bunlardan birisidir (resim.05).

(resim.05) (Ali) Umur Bugay (4 Ekim 1940-6 Ağustos 2019).
(kaynak: DHA)
(1976) "Tuzak" FİLMİ...
Yönetmenliğini  Atıf Yılmaz (Batıbeki)'nin yaptığı 1976 yapımı olan filminin senaristliğini (Ali) Umur Bugay üstlendi. Filmin yapımcılığı Hürrem Erman'a aittir. Çetin Gürtop'un görüntü yönetmeni olduğu "Tuzak" filminin kurgucuları Mevlüt Koçak ve İsmail Kalkan'dır. 

Baş rollerini Cüneyt Arkın (Fahrettin Cüreklibatır) ve Selma Güneri'nin oynadığı "Tuzak" filminin diğer oyuncuları şöyledir: Ali Sururi, Hulusi Kentmen, Hakan Tanfer, Neslihan Danışman, Erol Keskin, Turgut Boralı, Aydın Haberdar, Hüseyin Zan, Ajlan Aktuğ, Hakkı Kıvanç, İsmail Hakkı Şen, Sabahat Işık, Nermin Özses, İbrahim Uğurlu, İhsan Gedik, Niyazi Gökdere, Mehmet Uğur, Yusuf Çağatay ve Ayvalık'lılar.

Film dağıtımını Erman Film üstlendi. Süresi 92 dakika olan filmin toplam IMDB puanı 5.8/10'dir (101 kişi oy vermiş, ben bu filme 8.0/10 puan vermiştim).

Macera-romantik-dram türünde ve çekimleri Ayvalık’ta yapılan “Tuzak” filminin konusu şöyledir: Sahil kasabalarından birinin belediye başkanı olan Avni Bey, halkın sevdiği bir kişidir. Amerika’da öğrenim gören ve hekim olarak çalışan Ömer adında bir oğlu vardır. Ömer babasına çektiği telgrafta tatilini geçirmek üzere kasabaya geleceğini bildirir. 

Diğer yandan, kasabada tarım ilaçları fabrikası kurmak isteyen iş adamı Fazıl, belediyeden izin ister. Ancak Avni Bey onun bu girişimini denizi ve çevreyi kirleteceği sebebiyle engeller. Böylece bir düşman kazanan Avni Bey, Fazıl’ın tetikçisi tarafından öldürülür. Polis katil zanlısı olarak on beş yaşında bir çocuğu tutuklar.

Ömer, kasabaya geldiğinde babasının ölümünü araştırmaya başlar. Bu sırada kasabanın öğretmenlerinden Zeynep’e ilgi duyar. Ömer konuyu araştırdıkça fabrikanın açılması için gereken izin belgesini babasının vermediğini öğrenir. Bu arada tutuklanan çocuk mahkemede kendileri aleyhine beyanda bulunmaması için Fazıl’ın adamlarınca öldürülür. Bundan sonra Ömer’in tek hedefi babasının gerçek katilini bulmaktır. Bu sırada fabrikanın zehirli atıkları kasaba sahilini kirletmeye, çevreye ve insanlara zarar vermeye başlar. Kasabada çok sayıda kişi zehirlenir. 

Ömer, iş adamı Fazıl ile mücadeleye girer. Zeynep öğretmenin yanı sıra, avukat Melih ile gazeteci Tahsin gibi kişiler ona yardım ederler. Sonunda babasının katiline ulaşır. Ömer ile Zeynep evlenmeye karar verir. Ömer yeniden Amerika’ya gitmekten vazgeçer ve hekim olarak kasabada çalışmaya karar verir (Engin,2022:266) ve (resim.06), (resim.07) ile (resim.08).

(resim.06) (1976) "Tuzak" filminin afişi.
(kaynak: Köksal,2015.c)

(resim.07)

(resim.08)

Film, o gün için bir dizi Ayvalık çevre sorunu sayılan bir "giriş" ile başlar (resim.09), (resim.10), (resim.11), (resim.12), (resim.13) ve (resim.14).

(resim.09)

(resim.10)

(resim.11)

(resim.12)

(resim.13)8

(resim.14)

Film Zeynep öğretmenin "manevi kardeşi" gazete dağıtıcısı Osman ile diyalogu ile başlar. Osman, sabah çayını belediye başkanı Avni Baba'da içeceğini söyler ve "Ayvalık Gazetelerini" dağıtmaya başlar. Bu sırada, sarhoş gazeteci Tahsin çocuğun arkasından seslenir:
"Osman... Osman, benim yazıyı Avni Baba'ya oku! Emi..." [00:01:47] (resim.15), (resim.16)(resim.17) ve (resim.18).

(resim.15)

(resim.16)

(resim.17)

(resim.18)

Gazete dağıtıcısı Osman, Avni Baba'ya gazetesini getirir. Masasına oturur ve gazeteyi verir. [00:02:14] - [00:02:57] (resim.19)(resim.20) ve (resim.21).

(resim.19)

(resim.20)

(resim.21)

Osman    -
Tahsin Amca, bu yazıyı size okutmamı söyledi!
Avni Baba gazeteyi okur ve gazeteciye kızar: Bak şu sarhoş Tahsin'in yazdığına? Dereyi görmeden paçaları sıvıyor! 
Hoca Anne - Ne yazmış?
Avni Baba - Al bak! 
Hoca Anne - Körfezi Bekleyen Tehlike...
Avni Baba - Çocuğa dönerek: Sen o Tahsin Amca'na söyle bana akıl öğretmeye kalkmasın. Yok belediye başkanlığında gözü varsa; buyursun, hemen kendisine bırakırım. Bu kasabayı da ancak onun gibi bir sarhoş idare eder zaten"(gülüşmeler)
Hoca Anne - Doğru söylüyor... Fazıl'ın fabrikası açılırsa körfezimizde balık kalmayacak diyorlar...

TUZAK FİLMİ ve AYVALIK GAZETESİ
Ayvalık Gazetesi'nin manşet ve içeriği, Umur Bugay'ın senaryosundaki gibidir: "Körfezi Bekleyen tehlike...(Ayvalık,1976.b) ve (resim.22)Ve Ayvalık Gazetesi'nin yayımladığı bu manşeti şöyle sürdürür:

(resim.22)

3 Mayıs 1976, pazartesi: sayı:233 sayfa:1 (1. baskı)
(yazım hataları aynen tekrar edilmiş, düzeltmesi köşeli parantez içinde yazılmıştır.)

Körfezi Bekleyen Tehlike...
Bizler, Körfezi kalıyan [kaplayan] tehlikenin varlığından habersiz, rahat bir yaşamı sürdürüp gitmekteyiz. Yarınlara kapalı gözler, sağır kulaklar, koku almaz burunlar ve yitirilmiş hislerle seyirciyiz.

Oysa, tehlike, kapılarımızı çalmaya başlamıştır bile.

Kimimiz, bilgisiz olduğumuz için, çevrede oluşanlardan habersiziz.

Kimimiz, işimize uygun düştüğü için sessiziz.

Kimimiz da, başımıza dert açmak, rahatımız kaçmamak için uyur, gezer olmayı yeğ kabul ediyoruz.

Fakat, bir avuç kendini bilen, vatan ve millet tutkusu, mevcut ölçülerle tartılamıyanlar [tartılamayanlar], tehlikeyi uzaktan görüyor, yakından inceliyor ve bizleri uyarmıya [uyarmaya]  çalışıyorlar.

İnsanların ve canlıların hayatlarını tehdit eden hava kirlenmesi, bacalardan yükselen zehirli gazlar. Deniz kirlenmesi, fabrikalardan akıtılan kimyasal zararlı artıklar. Son olarak, bilinçsiz kullanılan Ziraî ilaçların tahribatını bu arada eleştirmenin faydalı olacağını ümit ederiz.

Kısa bir süre önce, Türkiye sahillerini inceliyen [inceleyen] yetkili Bilimcilerimiz, Körfezimizde, tehlikeli fabrika artıkları nedeniyle, insanların ve canlıların tehlike içinde bulunduklarını ve hatta yakın gelecekte, balık neslinin liman içinde yok olacağını, ilgili mercilere raporla ulaştırdılar ve en seri şekilde, kesin tedbirler alınmasını önerdiler.

Tabii olarak, öneri, şeklen açıktı: Zararlı artıklar denizlere akıtılmıyacak [akıtılmayacak], bacalarda tedbir alınacak hava kirlenmesinin önüne geçilecekti.

Şimdi esas soruna geçelim: Mahallî İdarelere Emirler gelmiş, uygulama yolları gösterilmiş, hukuki yön parafe edilmişti.

Sonra ne olmuştu? 

İl ve ilçeler Sağlık Kurulları, Valiler ve Kaymakamlar başkanlığında toplanıp kararlar aldılar. Tatbikat ve Denetim derken, işler, mahkemelere kadar gitti.

Böyle hayatî bir sorunun mahkemeye kadar gidişi, insanî yönden üzücü, şekil yönünden güldürücüdür.

Ben, yalnız Körfez ve Ayvalık olarak, dikkatleri bir noktada toplamak istiyorum. İlçe Hıfzı Sıhha Kurulu kararı hangi esaslara dayamıştır. Labratuvar [Laboratuvar] incelemesi ve raporu gerektirir bir husus eğer dikkatten kaçmış olursa, otoritede boşluk, sürtüşmede dengesizlik nedeni olacağı şüphesizdir.

DDT. ile Zirai mücadeleye karşı çıktığım tarihlerde, beni yakından tanıyanlarınız vardır. Uygulamada bir hata var ise, gerçeği rahatlıkla yansıtmıya [yansıtmaya] çalıştığımız malumdur.

Bugün, Zeytinyağı fabrikaları, hatalı olduğunu iddia ettiğimiz bir karar nedeniyle faaliyetten men tehlikesiyle karşı, karşıya bulunuyor. Işık tutmayı görev sayıyoruz.

Şöyleki [Şöyle ki]; Sabunhane, Rafine ve Pirina fabrika artıkları hakikaten zararlı olduğu halde, Zeytinyağı fabrikalarından denize salınan kara su, aksine bol proteinli ve balık nesli için ideal bir gıdadır. Lise Labratuvarın [Laboratuvarın] da, objektif görüntü sağlıyabileceğimizi [sağlayabileceğimizi] de ifade edebiliriz.

Gerçek bu olunca; Zeytinyağı fabrikaları dışında kalan faal tesisleri disiplin altına almak bir zaruret halindedir ve şarttır.

Körfezi bekliyen [bekleyen] tehlike, ihmalini affettirecek boyutlar dışına çıkmış bulunuyor [3].

Gazete, daha önceki sayılarında da beledi sorunları gündeme getirmişti. Hatta bir sayı önce "Şikâyetler Çoğaldı" manşetiyle, Sarmısaklı plaj bölgesi planlaması ile ilgili yakınmasını yazmıştı ama, Cüneyt Arkın - Selma Güneri filmi de ilk kez yaşanıyordu (Ayvalık,1976.a), [1] ve (resim.23),

(resim.23)

Artık filmin sonuna yaklaşılıyor, senaryo peş peşe olaylar ile aydınlanmaya başlıyordu. Bunlardan en "dramatik" olanı "Ayvalık Gazetesi"nin yakılması idi (resim.24) ve (resim.25).

(resim.24)

(resim.25)

Ardından, Ayvalık' ta yaşanan bir suikast (resim.26) ve (resim.27).,,, 

(resim.26)

 (resim.27)

Ve Atatürk Bulvarı'nda bir kovalamaca (resim.28) ve (resim.29) ...

(resim.28)

(resim.29)

"Ayvalık Gazetesi" bu olayların "odağı" durumunda olmalıydı. Gazete 2. baskısını yapmıştı bile  (Ayvalık,1976.c)[3] ve (resim.30).

(resim.30)

"Tuzak" filmi aynı hızla son buluyordu. Bu sonu yine "Ayvalık Gazetesi" sayfalarından okuyalım (Ayvalık,1976.d), [4] ve (resim.31):

(resim.31) Yeni Ayvalık Gazetesi: 17 Mayıs 1976 sayı:236.
(koleksiyon: Selden Emre | fotoğraf: Hayri Kaan Köksal, 2018)
---
DİPNOTLAR
[1] Yeni Ayvalık Gazetesi: 30 Nisan 1976, cuma. yıl:4 sayı:232 sayfa:1
Şikâyetler Çoğaldı.
Şehrimiz birinci sınıf turistik pilot bölge Fakat çalışmalarımız, amaçsız ve karışık.

Her önünüze geçen, şehrin yarını ne olacaktır? Demek suretiyle sızlanıp duruyor. Şikâyetler ise, sınırsız ve devamlıdır

Bilhassa Dünya'da pek az benzeri bulunan Sarımsaklı plâjlarının sahil şeridinde yasaklar olmasına ve şu ana kadarda [kadar da] planın gelmemiş bulunması nedeniile [nedeni ile], plânsız, ruhsatsız ve gelişi güzel inşaatlar yapılıyor denmektedir.

Biz, gidip görmedik. Söylenenler doğru ise, gününü yaşamak için faaliyet gösterenleri intibaha davet ederken, ilgili mercilerin de, hoşgörü sınırını zarar vermiyecek [vermeyecek] şekilde düzeltmesini bekleriz.

Plân yoksa, yasak varsa, gelişi güzel inşaat, yapanada [yapana da], göz yumana da, millî ekonomiye de zarar getirecektir. Ohalde [O halde] neden doğru yolu seçmiyelim [seçmeyelim]?

Hepimiz bu şehrin insanlarıyız, Yarın, meydana getirdiğimiz, lânetle değil, taktirle yadedilen [yad edilen] eserlerimiz, övünç kaynaklarımız olacacaktır.

Yalnız gününü yaşama kaprisi gibi insanı yiyen ve tüketen hastalığa karşı, bağışıklık sağlama yollarınıda [yollarını da] öğrenmeli, insan olmaya çalışmalıyız.

İnşaat sektörüne yeni bir şehir yaratırken, mes'uliyet duygularımız körleşmemeli, toplum içindeki yerimizi kusursuz hale getirmesini bilmeliyiz. 

Ayvalık'ta yeni yapıtlar üzerinde tartışmak, yetkililere düşer.

Fakat bizlerde, anladığımız kadarı ile, yapıtın, fizik yapısı, ekonomik oluşu, kullanılışı ve estetiğine dikkat ederiz.

Yalnız kazanmak bahasına, çevreyi tahrip eden, birer taş ve tuğla yığını ile karşınıza çıkıp övünenleri, savunamayız.

Vakit geçmeden ilgililer harekete geçmeli, bu başı bozuk gidiş derhal durdurulmalıdır. Pek tabii olarak şikâyetler, yerinde ve doğru ise.

[2] Yeni Ayvalık Gazetesi: 3 Mayıs 1976, pazartesi. yıl:4 sayı:233 sayfa:1 (1. baskı)

[3] Yeni Ayvalık Gazetesi: 3 Mayıs 1976, pazartesi. yıl:4 sayı:233 sayfa:1 (2. baskı)

[4] Yeni Ayvalık Gazetesi: 17 Mayıs 1976, pazartesi. yıl:4 sayı:236sayfa:1

---
KAYNAKÇA

Yeni Ayvalık Gazetesi 
(Ayvalık,1976.a)    30 Nisan 1976, cuma. yıl:4 sayı:232 sayfa:1
(Ayvalık,1976.b)    3 Mayıs 1976, pazartesi. yıl:4 sayı:233 sayfa:1 (1. baskı)
(Ayvalık,1976.c)    3 Mayıs 1976, pazartesi. yıl:4 sayı:233 sayfa:1 (2. baskı)
(Ayvalık,1976.d)    17 Mayıs 1976, pazartesi. yıl:4 sayı:236sayfa:1

Engin, K. (2022).
Atıf Yılmaz Batıbeki’nin sineması, (Tez No.: 749878) [Sanatta Yeterlilik Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi].

Köksal, H.K (2023).
AYVALIK GAZETESİ'nin  SARARMIŞ YAPRAKLARI İLE GEÇEN DÖRT AY, 21.07.2023, son erişim: 19 Ekim 20213, perşembe.

Köksal, H.K (2020).
Bilimkurgu ve Distopyalar: Manufactured Landscapes ve Brazil, (editörler) Hikmet Temel Akarsu, Nevnihal Erdoğan, Türkiz Özbursalı, İstanbul : YEM Kitabevi.

Köksal, H.K (2015.a).
GÜMÜŞ PERDEDE BİR SİLÜET: AYVALIK, 21.10.2016, son erişim: 19 Ekim 20213, perşembe.

Köksal, H.K (2015.b).
AYVALIK'da ÇEKİLEN TÜRK FİLMLERİ, 11.08.2015, son erişim: 19 Ekim 20213, perşembe.

Köksal, H.K (2015.c).
(1976) - Tuzak, 23.08.2015, son erişim: 19 Ekim 20213, perşembe. 

Liman, A.S. (2013).
Metin Erksan sinemasında çevre ve mekan estetiği, The Journal of Academic Social Science Studies, 6(4), sf.: 79-93.

Sevgi, O. (2015).
Ecology teriminin Türkçe karşılıkları üzerine bir değerlendirme, Avrasya Terim Dergisi, 3(1): 27 - 46.

Topcu, T. (2019).
Türk romanında çevrecilik (1945-2015), (Tez No.: 549441) [Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi].

Yılmaz, A. (1991).
Hayallerim Aşkım ve Ben. İstanbul: Simavi Yayınları.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder