Ocak ayında yaşadığım bir "travma" üzerine, uzun süredir blogdaki görevimi: bir "kültürel miras" olan yemek yazma görevimi bırakmıştım. Halbuki o günlerde bir çok proje geliştirmiş ve bunları da yazılarımda vurgulamıştım. Ve her gün yeni bir "bahane" üreterek, yazmayı erteleyip durdum. Ancak bugün, internet gazetelerini okurken, yemek kitabı yazarı Erkan Acurol'un bir "müteahhit sopası" ile öldürüldüğünü okuyunca içim inanılmaz bir sıkıntı ile doldu.
Düşünsenize; yapacak yığınla para kazanma projesi varken ve toplumumuz da -ne yazık ki- sadece "para kazananları severken", siz 62 yaşınızda olmanıza karşın, gazetelerin bulmacalarını çözmek dururken, bir yörenin binlerce yıllık kültürel mirasını yazmaya kalkışın... O mirası tat tat ve harf harf biriktirin... O tatların harflerini kitaba çevirin... Ve mesela, benim kütüphaneme bile girin... Kafanızın içi, beyninizin her kıvrımı bu "kültürel mirasa dair bilgiler" ile dolu olsun... Ve 2009 yılında, beyninin hiç bir yerinde "kültüre dair kırıntı" olmayan biri çıkıp ona sopa indirsin...
a! Çelişkiye bakın...
Bu beni yıllardır düşündüren bir çelişkidir. Yani tümünü toplasanız bugüne ve yarına dair hiç bir toplumcu düşüncesi olmayan yığınla insan, dünü bugüne bağlayan bir avuç entelektüeli nasıl da kolayca ortadan kaldırabiliyor. Mesela bir entelektüelin maliyetini kimse düşünmez ama tuğla parasının peşine herkes düşüveriyor. Hiç bir entelektüel konuşmasının ya da yazmasının karşılığını bu "boş insanlardan" istemez ama onlar, sopalarını karşılık almak için rahatça sallarlar.
Umarım böyle olmaz ama; büyük olasılıkla o sopayı Acurol'a sallayan A.K., "asla" entelektüeline saygı duymayan bu toplumun yargı kurumlarından da kolayca sıyrılacaktır. Zira "borçlar hukukunun" umurunda mıdır ki öldürülen "borçlunun": "Bugün ne tuhaftır balıkçıda papalina vardı. Aslında mevsimi değil. Etraflıca baktım. Papalina idi. Bir miktar aldım sizlere sunmak için." diyen kişi olması?
Ya da binlerce yıllık kültür mirası olan geleneksel Ayvalık evleri ile alakası olmayan mimari projeleri patates baskısı yapar gibi uygulayan bir müteahhit için, ne manaya gelir ki: "Hiçbir yabancı madde katmadan, herkesin tadını özlediği ev reçelleri kaynatıyorum. İşin kaynağı annemdi. Üzerine 50 yıllık deneyimimi ekleyince, iddialı bir tat ortaya çıktı." diyen bir kültür emekçisi.
Erkan Acurol bugün ve ihtimal ben bu yazıyı yazdığım sıralarda, İstanbul'da gömülecek. Ne üzücü yarın adı bile anımsanmayacak. Hatta kitapları alınacak ve reçeteleri de yapılacak ama, bir "tarihi miras aktarımcısı"nın, paradan başka şeye itibar etmeyen bir kültürsüzün indirdiği sopa ile susturulduğu anımsanmayacak. O kültürsüz kişi kısa süre sonra "özgürlüğüne" kavuşacak. Ama ne A.K.'nin aile bireyleri hatta komşuları bile, onun bir "kültür mirası koruyucusunu" ortadan kaldırdığını anımsamayacak. Şüphesiz kendisi de tabi... Ve mesela, ona bir lokantada yemek servisi yapan garson bile...
Evet... Okurdan ricamdır: Erkan Acurol aramızdan ayrıldı ama lütfen hepimizin kütüphanesinde: "Kydonia : Ayvalık Mutfağı : Ege'nin Arka Bahçesi" ve "Lezzetli Günler İçin Pratik Mönüler" yerini alsın. Ve Acurol "susturuldu" ama konuşurken yazdıklarını saklayan: "yesilmutfak.blogcu.com" sitesini lütfen tarayıcınızın sık kullanılanlar bölümüne ekleyin.
Bu kültür emekçisi nurlar içinde uyusun...
Bugün milliyette çıkan yazıyı okumak için tıklayın lütfen.