Yönetmen : Atıf Yılmaz
Senaryo : Ayşe Şasa
Erdoğan Tünaş
Yapımcı : İrfan Ünal
Stüdyo : Lale Film (Seslendirme)
Ören Film (Renklendirme)
Müzik : Mikis Theodorakis
Yapım : Akün Film
Afiş Basım :
Tür : Dram
Film : Renkli
Süre : 89 dakika
IMDB puanı : 6.2/10 (7.0/10)
Filmin Geçtiği Mekanlar
- Ayvalık merkezi
- Çamlı Kapri plajı
- Şeytan Sofrası
- Cunda Agios Yannis Şapeli
- Cunda Taxiarchis Kilisesi
Oyuncular:
Fatma Girik - (Azize)
Kadir İnanır - (Ali)
Suzan Avcı - (Tasula)
Danyal Topatan - (Selim)
İhsan Yüce - (Azize'nin babası)
Muazzez Kurdoğlu - (Ali'nin annesi)
Sabahat İzgü - (Şarkıcı)
Orhan Çoban - (Garson)
Kadir İnanır - (Ali)
Suzan Avcı - (Tasula)
Danyal Topatan - (Selim)
İhsan Yüce - (Azize'nin babası)
Muazzez Kurdoğlu - (Ali'nin annesi)
Sabahat İzgü - (Şarkıcı)
Orhan Çoban - (Garson)
Konu:
Eminim şimdi "abarttın" diyeceksiniz ama bir düşüncemi paylaşayım sizlerle: Love Story'den sonra beni etkileyen en mükemmel "aşk filmidir" Kambur...
70'li yılların fedakar sevgili temasını bu derece "abartılı" (aşık olduğu kör kemancıya gözlerini bağışlama fikri) ele alan bir başka "kendini sevgilisi için adama" filmini anımsamıyorum Yeşilçam sineması içinde.
Veremli sevgilinin "kan tükürüklü mendilini" koklayıp verem olanlarını biliyorum ya da mahkeme salonunda sevgilisinin işlediği suçu "üstlenip" hapis yatanları da ama bu filmdeki fedakarlık ve hele 70'li yıllar tıbbının seviyesi ile ele alındığında ciddi bir "buluş" olsa gerek.
Ve müthiş bir "karakter": Ada halkının gözüyle "hafif meşrep" kadın Tasula. Mahalle baskısına rağmen "sahiplendiği duruşunu hep koruyan" ve Azize'nin temiz aşkını kavrayıp onu yüreklendiren, "doğdukları yerden söküp gönderdiklerimizin" (!) kalan temsilcisi Tasula.
Ve tabi Azize'nin babası... Gitmeye karar veren Azize üzülüyor babasını bırakacağı için ve ona "kızıp kızmadığını" sorunca o diyor ki kızına: "git kızım onu seviyorsan... ne derlerse desinler git... diğer kızlardan neyin eksik ki, bir tek kamburun mu? herkesin kamburu kendi içinde..."
Bu filmde ve hele 70'li yıllarda "mavi lens" takılan bir kör kemancı rolünü, ancak kadın dövebilen "ağır abi" rolünden daha güzel oynadığı için midir bilemiyorum ama, Ali için de şunu söylemeliyim: "racon" kesen Kadir Ağabey olmadan önce Kadir İnanır çok daha "bizden" birisiymiş.
Kanımca filmdeki tek "manasız" bölüm, Selim'in Azize'nin yolunu Agios Yannis Şapeli'nin önünde kesip "tecavüze yeltenmesi" sahnesidir. Basit ve manasız bir "mahalle baskısı" sahnesi koymak nedense hala Türk sinemasının vazgeçilmezidir.Ve film nasıl "yoksul ama dürüst" olduğumuz 70'lerdeki "halimizi" resmediyorsa, Şeytan Sofrası ve Cunda'nın da "yoksul ama dürüst" olduğu ve o geri gelmeyecek günlerini resmediyor bizlere. Agios Yannis Şapeli daha Sevim-Necdet Kent Kütüphanesi olmadığı, Taxiarchis Kilisesinin "oyuncak müzesi" haline getirilmediği o "yoksul" günlerimizi resmediyor.Filmi size sunmadan önce değinmem gereken son detay filmin tema müziği: Mikis Theodorakis tarafından bestelenen το γελαστό παιδί (güleç yüzlü/gülümseyen çocuk). Theodorakis bu müziğin bestesini, Costa-Gavras'ın 1969-1974 yılları arasında iktidarda olan, Yunan Albaylar Cuntası faşist dönemini incelediği "Z" filmi için besteledi. İrlandalı şair Brendan Behan'a ait olan şiirin bazı dizelerini değiştirerek çeviren Vasilis Rotas şarkının sözlerini yazdı. 17 kasım 1973 Atina Politeknikte faşistlere karşı direnen öğrencilerden Grigorios Lambrakis'in öldürülmesini konu alan şarkı/ağıt, bir çok sanatçı tarafından yorumlandı.
Ben filme geçmeden Theodorakis'in 1988 Türkiye konserlerinden birinde kaydedilen haliyle bu parçayı sizlere izletmek istiyorum.
σκοτώσαν οι φασίστες το γελαστό παιδί
faşistler gülümseyen çocuğu öldürdü
Bence artık filmi izleme zamanı geldi. İyi seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder