Mimarlar Odası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mimarlar Odası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2007 Perşembe

Gelecek geldi... 1




 
Mimarlar odası çalışma programı için "mütevazı" katkılar...
Heraclitus,  bundan ikibinbeşyüz yıl önce,  “değişim dışında hiç bir şey kalıcı değildir” dediği bu yeryüzü, on iki bin yılı kayıtlanabilmiş tarihi boyunca neler yaşanmadı ki...

On iki bin yıl önce bir yere bağlı yaşamaya başlayan insan, tarımda sabanı kullanmak için altı bin, atı evcilleştirmek için yedi bin, Keops piramidini inşa etmek ve gemilerinde yelken kullanmak için sekiz bin yıl bekledi.

Kültürünü aktaracağı yazı için dokuz bin, bunu standartlaştırmak için ise üzerine bir beş yüz yıl daha bekledi. Metal silahlarla silahlanabilmek için on bin,  bu silahları düzenli ordularında kullanarak işgallere kalkışmak için ise on bin beş yüz yıl geçmesi gerekiyordu. Yazılı kültürünü İskendireye’de kurduğu kütüphanede saklamak için ise, tam on bin yedi yüz yıl geçirmesi gerekti. 

Üç bin yıl önce tek tanrı Yehova’ya taptı, bunun üzerinden bin yıl geçmişti ki Nasıra’lı İsa’yı çarmıha gerdi. Kağıdı kullanmak için on bir bin, bu kağıdı kitaba dönüştürebilmek için ise on bir bin sekiz yüz yıl bekledi. Bunları basabilmek için bir yüzyıla daha ihtiyaç duydu. Bastığı kitapları üniversiter eğitimde kullanmak için üç yüz yıl daha geçti. 

Kağıtla birlikte bulunan pusulayı, ancak  bin yüz yıl sonra Marco Polo Çin’e, bin üç yüz yıl sonra Kristof Kolomb Amerika’ya, Vasco de Gama ise Hindistan’a ulaşabilmek için kullanabildi.

Watt’ın buhar makinesi  yirmi yıl sonra Cartwright’ın buharla çalışan dokuma tezgahına, elli yıl sonra ise buharlı trene dönüşürken, Faraday’ın elektrik motoru Londra Metrosunda kullanılmak için otuz beş, Amerika’da tramvay olmak için kırk yedi yıl bekledi.

Wright kardeşlerin doksan dört yıl önce uçurdukları ilk motorlu uçak kırk beş yıl sonra ses hızını aşabildi. Yüz on yıl önce Alman Benz’in otomobil çalışmaları, ancak seksen altı yıl önce Henry Ford’un T modeli arabasına dönüşebildi. 

Bu geçen yıllara karşın, “rack&roll” müzik ile yaşıt transistörün canlı doku içeren mikroişlemcilere dönüşmesi için sadece kırk beş yıl yetti. 

Bill GATES’i dünyanın en zengin adamı yapan bu inanılmaz değişimin süreci, birçoklarımızın kişisel tarihinden bile kısa sürmemiş mi?

İlk yedi yılını tükettiğimiz 3.bin yılın, ilk günlerinden başlayarak toplumsal yapı, siyasi irade, teknolojik ortam, iktisadi yaşam ve dolayısıyla yapılı çevreler ciddi talepler, gereksinimler ve farklılıklar içerecek dönüşümleri yaşayacak. 

Bireyden başlayarak tüm örgütlü yapılara ve devletlerarası örgütlenmelere kadar hemen tüm organizmalar,  bu yeni duruma yönelik dayatmalarla ve zorla dönüşecek. Bu nedenle, bireyden topluluklara kadar her yapı, ciddi birer “yaşamda kalma projesi” ile kendisini bu yeni dönem için hazırlamalıdır. 

Öyle görülüyor ki 3.bin yıl, dört başlık altında bizlere meydan okuyacak:
1. Üçüncü teknolojik devrimin neden olacağı meydan okumalar, 
2. Evrensel iktisadi değişimlerin neden olacağı meydan okumalar, 
3. İnsani değerlerin değişiminin neden olacağı meydan okumalar ve
4. Yaşanabilir kent taleplerinin neden olacağı meydan okumalar.

Böylesine karmaşık ve her birisi bile nice çatışmalara gerekçe olmuş bu dört düzlemin bileşkesi olacak yeni bir yaşam, çok kısa bir süre içinde aşamalarla karşımıza gelecektir.

Birey,  mekân,  meslek,  örgüt,  ülke ve nihayet yer küre, bu bileşke kuvvetin karşısında ya durabilecek ya da güçlü rüzgarın karşısında yerle bir olacaktır. 

Korkunç olan durum, bu bileşenlerden birini veya ikisini veya üçünü aynı anda çözmenin bile yeterli olmamasıdır. Bugün; yaşayacağımız teknolojik,  iktisadi,  ideolojik ve nihayet mekânsal dönüşümleri aynı anda ele almak, soyutlamak ve kavramak gerekmektedir. Ve üstelik bu yeni duruma göre eylemek de artık yaşamsal bir zorunluluktur.

Yazının girişinde sadece teknoloji özelinde özetlediğimiz on iki bin yılı gözünüzde canlandırır iseniz; kullandığınız bir el aletini, taraftarı olduğunuz bir siyasi yönelimi veya gezdiğiniz bir tarihi dokuyu rahatça içinde bulursunuz.

İçinde bulunduğumuz bu geçiş yıllarını doğru analizler ile zenginleştirebilirsek yaşayacağımız, yanlış yorumlarımız üzerine ürettiğimiz eylemleri eylemeye çalışır isek de o tarihin bir parçası olarak silineceğimiz artık ortadadır

Bu anlamıyla TMMOB Mimarlar Odası Anlara Şubesi özelinde başlatılacak bir GELECEK GELDİ kabulü üzerine oturan çabalara kalkışmak zorundayız.

2000-2020 dönemi kabaca yeni döneme girişin “fuayesi” konumunda geçecek. Yani kimilerimiz birey veya kuruluş olarak fark etmez yeniye uyum gösterecek ve yaşamaya devam edecek, kimilerimiz ise direnecek ve yok olacak. 

Ama bize göre; “Kalmak mı zor? Gitmek mi zor?” ikilemi içinde debelenmek yerine, yeni dönemin yeni kurallarını belirleme görevine talip olmak çok daha anlamlı bir çabadır.

Bu yeni dönemi anlamak için, eski olan durumu dönüştürmek isteyen kuvvetleri biraz açmak gerekmekte. Bu "meydan okumalarına" ve olası "sonuçlarına" bir sonraki yazımda devam edeceğim.

Dostluk ve saygılarımla, 

28 Kasım 2007 Çarşamba

XXI. Yüzyılın ilk 10 yılı biterken...

Çağdaş işlevlerle donanmış yeni bir meslek odası mümkün müdür?
1991 yılında, Oda'da genel sekreter yardımcısı olarak göreve başladığım ilk günlerde toplanan bir MYK toplantısında, dönemin Genel Sekreteri Arif ŞENTEK tarafından hazırlanan bir program tartışmaya açılmıştı.

Bu programın bir bölümü ÇAĞDAŞ İŞLEVLERLE DONANMIŞ YENİ BİR MESLEK ODASI başlığı altında geliştirilmişti. Dönemin Merkez Yönetim Kurulu, 1980 darbesi ve ardıl döneminde peş peşe çıkartılan KHK'ler nedeniyle Oda'nın salt üye kayıtları tutan "sessiz bir kayıt bürosu" olmasına karşı çıkarak yeni açılımlar üretmeyi ve yeniden etkin bir Mimarlar Odası yaratmayı önlerine önemli tek hedef olarak koymuşlardı. Ve ben, ne yazık ki mezuniyetimin gecikmesi nedeniyle bu etkin dönemin ancak son aylarına katılabilmiştim.

Bekleneceği gibi, "çağdaş işlevler" programının heyecanı, bir süre sonra gerçekleşen Genel Kurul'la göreve gelen arkadaşlarımızın başka bir Oda programını devreye sokmaları nedeniyle unutuldu. Bu yeni Oda gündemine karşın benim de içinde bulunduğum bir grup arkadaş, yaklaşık 6 yıl süren Ankara Şubesi yönetimlerimizde bir dizi çalışma üretsek de bu program tüm örgütlenmemize yaygınlaşamadı. Ve 1998 sonrasında hem ülkemizde ve hem de Odamızda başlayan "başkalaşım eğilimleri" sonucunda, ciddi bir İŞLEV ÜRETME ve BUNLARA YÖNELİK ÖRGÜTSEL DÖNÜŞÜM dönemi de bir daha yaşlanmadı.

2005 yılı sonlarında, 90'lı yıllarda başlattığımız bir projenin tamamlanması için Oda'ya çağrıldım. Bu proje [MİM/ağ] adını verdiğimiz bir bilişim dönüşümü çalışması idi. Çalışma ilerlerken, yazının girişinde yazdığım ÇAĞDAŞ İŞLEVLERLE DONANMIŞ YENİ BİR MESLEK ODASI sloganınına da sahip çıkılınca, bir yandan [MİM/ağ] öte yandan da bu proje ile birlikte geliştirilecek bir dizi paralel proje peş peşe rapora dönüştürüldü ve örgütlenmesi için öneriler geliştirildi.

Bu çalışmalar;
- Serbest mimarlık bürolarının (SMB) kalite yönetim sistemine geçirilmesi,
- Bütünleşik yapı bilgi sisteminin kurulması,
- SMB'nın güvenilir finansman destekleri yaratılarak rekabet güçlerinin arttırılması,
- SMB'nın yazılım/donanım alt yapılarının güçlendirilmesi,
- SMB'nın iş yapma modellerinin analizi,
- Meslektaşın mesleki gelişimi ve eğitimi,
- Mesleğe yeni adım atan meslektaşın eğitimi,
- Belli bir yaş üstü mimarın bilişim teknolojileri ile tanıştırılması,
- Yapı gereci üreticilerinin mimarlara yönelik çeşitlendirilmiş tanıtım olanakları,
- Mevcut üye profilinin belirlenmesi ve stratejik kestirimlerin yapılması vb. onu aşan paralel çalışmayı tamamladık.