Ayvalık Akademisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ayvalık Akademisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2019 Perşembe

William Jowett'ın Ayvalık'taki 4 Günü...


Ayvalık'ın ve özellikle Ayvalık Akademisi'nin 1821 isyanı öncesi dönemine dair bilgiler içeren önemli bir kaynak: misyoner rahip William JOWETT'ın, 1815-1820 yılları arasındaki faaliyetlerini anlattığı "Christian researches in the Mediterranean".

JOWETT'ın tuttuğu günlükler ilk olarak rahip James CONNOR tarafından çıkartılan derginin eki olarak, 1820 yılında yazı dizisi olarak yayınlanmış ardından, 1822 yılında Kilise Misyonerleri Cemiyeti tarafından "Christian researches in the Mediterranean from MDCCCXV to MDCCCXX in Furtherance of the Objects of the Church Missionary Society" adıyla geliştirilerek tekrar basılmıştır.

Kitabın 58-68 sayfaları Ayvalık üzerinedir. Bu bölümde JOWETT, 20 Mayıs 1818 - 23 Mayıs 1818 tarihleri arasında, Ayvalık'ta geçirdiği 4 gün boyunca kurduğu ilişkileri ve gezdiği mekanları detaylı şekilde anlatmıştır.

Bu belge ayrıca, araştırmacılara Protestan misyonerliğinin, XIX. yüzyılda Anadolu'daki faaliyetleri konusunda da önemli bilgiler vermekte. 

Bu dört güne dair çeviriye geçmeden önce, rahip William JOWETT ve misyonu hakkında özet bilgiler vermeliyiz:

JOWETT'ın HAYATı ve MİSYONU
William Jowett, 1787 yılında, Londra'nın eski yerleşim yerlerinden olan Newington'da doğdu. Babası John Jowett, dericilikle uğraşan bir tüccardı ve aynı zamanda Kilise Misyonerleri Cemiyeti'nin ilk üyelerindendi. İlk eğitimini Peder Henry Jowett'tan aldı ve 1806'da Cambridge St. John Koleji'ne başladı. 1810 yılında lisans eğitimini tamamladı ve 1813 yılında master derecesi ile mezun oldu. 1816 yılına kadar St. John Koleji'nin akademik kadrosunda yer aldı. 1813 yılında Kilise Misyonerleri Derneği'ne katıldı ve misyonun yurtdışı görevine giden ilk Anglikan oldu. 1815-1820 yılları arasında Akdeniz bölgesinde çalıştı. 1816 yılında Malta'da The Christian Observer adında bir gazete kurdu, aynı yıllarda The Baptist Magazine dergisinde de Misyon adına muhabirlik yaptı. Akdeniz'deki ilk beş yılı daha çok Malta'da geçse de, bir süre Korfu adasında ve iki defa da Mısır'da bulundu. 1815'te, Norfolk'lu John Whiting'in kızı Martha ile evlendi ve çiftin yedi çocuğu oldu. Martha, kocasıyla birlikte misyoner olarak görev yaptı ve 24 Haziran 1829'da öldü.

Jowett, 1818'de İzmir üzerinden Ayvalık'a geldi ve burada 4 gün geçirdi. Bu dört gün hakkında tuttuğu notlar üzerinden Ayvalık hakkında çok detaylı bilgilere sahibiz. Özellikle Ayvalık Akademisi'nin 1821 öncesi dönemine dair verdiği bilgiler oldukça önemlidir.

Malta'dan sonra 1820 yılında İngiltere'ye döndü. Üç yıl sonra, 1823-1824 yılları arasında Suriye ve Filistin misyonlarında çalıştı, Kudüs'ü de ziyaret etti. Jowett, 20 Şubat 1855'de Kuzey Londra, Clapham'da öldü.

KİTAP HAKKINDA BİBLİYOGRAFİK BİLGİ (APA):
1.basım:
Jowett, W., Connor, R. James. (1822). Christian researches in the Mediterranean, from MDCCCXV to MDCCCXX, in furtherance of the objects of the Church Missionary Society. Londra: R. Watts Matbaası, yayına hazırlayan: Dernek adına L. B. Seeley, ve J. Hatchard.
[viii, 454 s. : rnkl. hrt. ; 22 cm. ; deri ciltli ; dili: İngilizce ; isbn: -]

2.basım:
Jowett, W., Connor, R. James. (1822). Christian researches in the Mediterranean, from MDCCCXV to MDCCCXX, in furtherance of the objects of the Church Missionary Society. Londra: R. Watts Matbaası, yayına hazırlayan: Dernek adına L. B. Seeley, ve J. Hatchard.
[viii, 454 s. : rnkl. hrt. ; 22 cm. ; deri ciltli ; dili: İngilizce ; isbn: -]

3.basım:
Jowett, W. (1824). Christian researches in the Mediterranean, from MDCCCXV to MDCCCXX: In furtherance of the objects of the Church Missionary Society. With an appendix, containing the journal of the Rev. James Connor, chiefly in Syria and Palestine. Londra: L. B. Seeley and Son..
[viii, 454 s. : s.b. hrt. ; 22 cm. ; deri ciltli ; dili: İngilizce ; isbn: -]

sonraki basımlar:
Jowett, W. (2010). Christian researches in the Mediterranean from 1815 to 1820: In furtherance of the objects of the church Missionary Society (Yeniden Basım). Memphis,Tennessee : General Books LLC.
[226 s. ; 23 cm. ; kuşe kapak dili: İngilizce ; isbn: 978-1-154-66267-2]

Jowett, W. (2018). Christian researches in the Mediterranean from 1815 to 1820: In furtherance of the objects of the church Missionary Society (Yeniden Basım). ?? : HardPress.
[507 s. : 5090 Kb ; sayısal yayın ; dili: İngilizce ; isbn: -]

Jowett, W. (2019). Christian Researches in the Mediterranean, from MDCCCXV to MDCCCXX, in Furtherance of the Objects of the Church Missionary Society. Londra: Forgottan Books.
[532 s. : 23 cm. ; karton kapak ; dili: İngilizce ; isbn: 978-0-483-47935-7]

ÇEVİRİSİ
Kilise Misyonerleri Cemiyeti'nin Amaçları Doğrultusunda
1815'den 1820'ye KADAR AKDENİZ'de HIRİSTİYANLIK ARAŞTIRMALARI 
Muhterem William Jowett 
Cemaat Temsilcilerinden ve Cambridge St. John Koleji Eski Akademisyenlerinden  

AYVALIK'ta RUMLAR
Yazar 1818 yılında İzmir'de iken, bugünkü sorunların yaşanmadığı günlerde, Ayvalık ve Sakız'da bulunan Yunan Kolejlerinin en önemlilerinden ikisini ziyaret etti. Aşağıdaki alıntılar, onun gezi günlüğündeki önemli konulardan yaptığımız okumalardır: 

19 Mayıs 1818, salı 
İki Rum gemicinin de bulunduğu bir kayığın içinde, gece yarısı İzmir'den ayrıldık, bu sabah, İzmir Körfezi'nde bir hayli yol almıştık. 

Son derece boğucu bir günün ardından, gün batımına doğru, kayıkçılar sahile yanaştılar. Sarı katır tırnakları ve mersin bitkisi ile çevrelenmiş bir alandaki su kaynağına kadar adamlardan birine eşlik ettim. Yolumuz üzerinde bir tarla bulunuyordu ve içinde yürürken bir miktar buğday başağı koparttım. Sebze ve meyve toplamayı unutmuş olsam da bununla ne hoş ekmek yapılır. 

Kayığımıza döndüğümüzde İncil'den bir bölüm okumayı önerdim. Adamlar memnun oldular. John İncili 1-14 arasını okudum ve açıkladım. ... (İncil'deki bölümü okuyor ve açıklıyor.) ... 

Güneş artık gruba dönüyordu ve mükemmel bir dolunay sağ tarafımızdaki tepeler üzerinden yükseliyordu – rüzgar neredeyse sakindi -  bitkilerin kokuları havaya yayılıyordu, kürek sesleri dışında kulağa tek bir ses gelmiyordu ve [deniz] fosfor, kıvılcım gibi parıldıyordu. Kanımca; deniz üzerinde böyle büyüleyici bir akşamı, hayatım boyunca geçirmedim. Sahnenin mükemmel çekiciliği ve güzelliği, sakinleşmek için çok uygun; Kutsal Geçit'i henüz okumuştuk; ve bir mütevazı çaba ile yaradılış mucizesini, Yunanca vaaz edişim – zihnimi sakinleştirmiş ve kutsal duygularımı yükseltmişti. 

Saat dokuza doğru,  küçük bir mağara önünde demirledik ve on ikiye kadar uyudum. 

20 Mayıs 1818, çarşamba 
Gece yarısından sonra uyandık. Rehberimiz kuzeye doğru baktı ve Sanderti Körfezi'ni geçmenin şu an için güvenli olmadığını söyledi: gökyüzü kızgın ve rüzgar sert esiyor. Bir süre sonra saat birde tekrar yola çıktık. Saat dokuz olmuştu, ben de Act. Viii 36-40 arasını okuyup açıkladım. ... (İncil'deki bölümü okuyor ve açıklıyor.) ... Saat onda, Midilli'nin kuzey doğusuna vardık. Saat birde, kentin yaklaşık iki mil güneyinde indik ve ben biraz şarap ve marul aldım. Ayvalık, akşam olduğunda, dingin bir sakinlik içinde karşımızda duruyordu. Matt. viii. 1 — 13 arasını okudum, fakat adamlar çok yorgun olduklarından önemsemediler. Saat onda demirledik ve beşe kadar uyuduk. Saat yediye doğru Ayvalık'a varmıştık. 

Ayvalık Limanı çok sığdır. Gemiler sekiz milden daha fazla yaklaşamazlar ve ancak bu mesafeden tekneler vasıtasıyla yükleme ve boşaltma yapmak zorundadırlar. Girişi çok dardır, aynı anda sadece bir gemi geçebilir: burası kent merkezine yaklaşık üç mil uzaklıktadır. 

21 Mayıs 1818, perşembe 
Önce Konsolos yardımcısına gittim. Bir saat kadar dinlendikten sonra, Okula kadar bana eşlik etti. Okul müdürü Gregorius'un odasına girdik. Ben, İzmir Piskoposunun verdiği mektubu sundum ki o; çok uzun birisiydi. Bitirdiğinde elini hafifçe göğsüne getirerek “Hoşgeldiniz! Sizi gördüğüme memnun oldum” dedi. Tütün, şekerleme ve kahve ikramında bulundu, ben de isteklerimin yerine getirilmesi için zamanımın müsait olduğunu söyledim. Hep birlikte müdür yardımcısı Theophilus'un odasına gittik, burada da aynı nezaketle kahve ve şekerleme ikram edildi. Daha sonra bana, tüm Yunan klasiklerinin de içinde olduğu 700-800 cilt kitabın bulunduğu Kütüphane'yi gösterdiler. Burada, birçok astronomi ve diğer doğa bilimleri aletleri de bulunmaktaydı. Yardımcı öğretmen de bize katıldı: adı  Eustratius idi. 

Yaklaşık 140 feet uzunluğunda ve 90 feet genişliğinde, büyükçe dikdörtgen bir yapı olan Kolej'in çevresini dolaştım. Binanın üç tarafı, uzak yerlerden gelen öğrencilerin kalabildiği küçük odalar ile çevrelenmişti. Şu anda, yüz kadar kasabadan ve sanırım yüz kadar da başka bölgelerden gelen öğrenci bulunmakta. 72 tane de oda bulunmakta. Burada kalan öğrenciler barınmak ve derslere katılmak için ödeme yapmaz, kitap, gıda ve kıyafet için para öderler. Bina iki katlı: üst katta konferansların verildiği geniş bir dairesel oda ve Yardımcı öğretmen ile asistanlar için de büyük bir dikdörtgen oda bulunmakta. Binanın ortasında, bakımlı bir bahçe ile iki veya üç yetişkin badem ağacı olan bir dikdörtgen avlu bulunmakta. Kolejin bir duvarını ise deniz yalıyor.

22 Mayıs 1818, cuma
Bu sabah derse katılmak üzere Koleje geldim. Gregorius'un çevresinde yaklaşık elli kadar öğrenci oturuyordu ve o bilimsel açıdan Yunan grameri dersini veriyordu. Ders anlatımı sonrasında, sınıfındaki yabancı öğrencilere kısa övgüler söylediğini duymak beni çok şaşırttı. Onun öğrencilerine, övgünün ve teşvikin her ikisinin de ne kadar gerektiğini göstermesi, eski zamanlarda olduğu gibi böyle uzak yerlerden gelen öğrenciler tarafından da görülmesi, aralarındaki bir durumdu - şimdi, mutsuz, çürüme içine çoktan düşmüş, başlangıcı canlandırmak için olsa gerek. Ben mahcubiyet duymaksızın düşüncelere dalmış iken, Gregorius, herhangi bir cevap beklemeksizin nazik konuşmasını sonuca bağladığında, gösterilebilecek saygının en iyi ifadesi olarak sessizce dinleniyordu – o bunun üzerine sessizce ayrıldı. 

Bir sonraki ders Theophilus'un du. Yaklaşık otuz kişilik mevcut vardı ve onun Newton'un onbirinci bölümünü anlatması benim için sürpriz oldu. Dersini dinleyenlerin tümü onu anlayamadı. O büyük bir kara tahta üzerinde, çok bilinen astronomik gezegenleri tebeşirle işaretleyerek seçti. Bunu yaparken, araya yerleştirdiği sorularını soran uygulamasını sevdim. 

Bundan sonraki ders için [dersi verecek] öğretmen ile uzun süre oturduk, planlarını yaptı ve onlara benden bahsetti. Yunanistan'da eğitim vermek söylentisi şudur: Yaklaşık yüz yıl kadar önce, Meletius'den itibaren (Yunan Coğrafyası'nın yazarı değildir) Yannina'da öğretilirdi. Elli yıl kadar önce, ünlü öğretmen  Methodius idi ve daha çok Yannina'da – aslında Yunanistan'ın tümünde olmasa da diğer yerlerde de, yeniden diriliş dönemi hakkında genel hatları ile konuşuluyordu. 

Daha sonraki zamanlarda, öğrenim Yannina'da çok fazla gelişmedi. Aslında hala okullar vardır. Bunlardan birisi de Psalida'daki yerdir ve eski itibarı sağlamaya çalışmaktaydı. Bir Yunan Beyefendisi bana, onun öğrencilerinin Psalida'yı nasıl değiştirdiklerini anlattı. İki ya da üç genç çocuğa dikkat çekti: “Bugün” dedi, “para var – yarın buna sahip olunup olunmayacağını bilmiyorum: ama onlar Homer okuyorlar. Her an çekişme ve bir anlaşmazlık olabilir.” Methodius'dan hemen sonra, Athos Modern Yunanca yazarları arasındaki en ünlüleriydi. 

Yaklaşık 1770'de, Patmos'lu Daniel sistematik dilbilgisi öğretilen tanınmış ünlü okulunu kurdu. Gregorius onun bir öğrencisi idi. Okul bunun üzerine eski ününe kavuştu; ama birkaç iyi eğitimcisini dışarı gönderdi. 

Bunun üzerine, Yunanistan'ın farklı bölgeleri arasında edebi türden küçük yazışmalar yapıldı. Gregorius Patmos'a geldiğinde, Ayvalık'tan geldiğini söyleyince ona, geldiği yerin nereye bağlı olduğu sordular böyle bir yerin varlığından habersizlerdi. O, Moschonesus'a yakın bir yer olduğunu söyledi. Strabon'a baş vurdular ve onun Coğrafya'sından – bugün de aynı adı taşıyan -  belirtilen bu adayı buldular ve böylece Ayvalık ile ilk defa tanışmış oldular. 

Bu Kolej, okul müdürleri bir süredir burada oldukları halde daha inşa edilmemişti. Urla'lı Eugenius, Meryem Ana Kilisesi yakınında bir okulda idi, bir süre sonra  Benjamin ve Gregorius da bu okula katıldılar, 1803 yılında Kolej inşa edildi. 

En yeni öğretmen Theophilus'tur: o iki yıl Paris'de ve üç yıl da Pisa'da eğitim aldı. Üç yıl süren Matematik ve Felsefe Kuramı derslerinin olması, Theophilus'un projesidir. Onun bu ilk üç yıllık dersleri henüz tamamlıyor. Rumlardaki eğitimin bilimsel bölümü açıkça daha emekleme döneminde. 

İngiliz eğitim sisteminin bir özelliğine sahipler. Şaşkınlığımı dile getirmeliyim, burada 200*  öğrenciye karşılık çok az öğretmen var, daha büyük öğrenciler küçükleri eğitiyor ve bunlardan bazıları çok uzak bölgelerden geliyorlar, böylece onların giderlerini üstlenenlere yönelik daha tutumlu olunuyor. Onların küçük odalarının içine baktığımda bunun böyle olduğunu gördüm.

Donanımını Yunanistan'da oluşturmuş kaç okul olduğunu sordum. Çeşitli kasaba ve adalarda bulunan yaklaşık oniki okul saydılar. Bunlar küçük, ama umut verici bir işarettir. Bir tanesi Karadeniz sahillerinin güneyindedir. Kolej'de tatil 15 Haziran-31 Ağustos arasındadır. Bir ay sonra gelseydim,  çok az ya da hiçbir şey göremeyecektim. Akşamları disiplin, Kolej kapısını kilitleyerek korunuyor.

* Sadece dört öğretmen var; ve müzik öğretmeni Kilise ilahileri öğretiyor. 

23 Mayıs 1818, cumartesi
Bu sabah Gregorius'un, Kilise Tarihini anlattığı derse katıldım. Büyük bir zevkle izledim, bu derece faydalı konferansa gösterilen ilgi ve ondan yararlanılmasından büyük bir zevk duydum ve çok etkilenerek duygularımı tutamadım. İlk yüzyılın sonuna kadar anlattı. Vahiy Kitabı'na sözü getirdi, Patmos'da gördüğü mağaradan bahsetti, gelenekleri anlatırken St. John'un Apocalyptic Vision'unu izleyebildim. ... (İncil'deki aktarım yapıyor.) ...  Bu sunumu ile yaptığı hizmetlerden yola çıkarak, Gregorius'un ne kadar kararlı olduğunu anlıyorum. 

Bundan sonra, Theophilus'un matematik dersine katıldım. Otuz kadar dinleyeni vardı: bunlardan onbeşi dikkatli ve zeki görünüyordu onlardan biri de yaşlı bir adamdı. 

Sonuç olarak, öğretmen ile alışılmış türden uzun bir sohbet ettik. Athos Dağı “Aγιον Ορος” ve rahip topluluğu üzerine konuştuk. Onların burada okulu yok. Sadece dün Kolej'de okumak için, on üç gün süren uzun bir yolculuktan sonra, iki genç adam gelmişti. Onları görmeyi merak ediyordum. Bunlar, kilise disiplininin ciddiyetiyle eğitim almışlar, ona uygun davranış ve tavır sergilediler. Mütevazı bir tavırla, mütevazı bir mesafede bir yere oturdular. Athos Dağı'ndaki yaşamlarına dair sorduğum sorulara cevaplar verdiler. Altı bin kadar ödeme yaptıkları halde, “dinlerinden” dolayı bunun yarısı kadar da Türklere haraç vermiş olabilirler.

Athos Dağı'nda beş makam vardır. Bunlardan en katı olanı inzivaya çekilmiş olan “Hermit (ç.n. münzevi) -ερημιται-”lerdir. İkinci ağırlıklı grup ασκηται diye adlandırılan “Ascetic (ç.n. sofu)”lardır: onlar Hermitler kadar aşağılanmazlar. Üçüncü grup κοινοβιοι (ç.n. komün) olarak adlandırılır, onların her şeyleri ortaktır. Dördüncü grubun adı ιδιορνθμοι (ç.n. garip) tir, kendi zihin dünyalarında ve sözcüklerinde yaşarlar. Beşinciler κελλειωται olarak adlandırılır, onların kendilerine ait κελλειον “hücre” adı verilen konforlu bir odaları vardır. 

Athos Dağı'nda yirmi dört manastır vardır; bunlardan üçü yıkıntı durumundadır ve dördü de değişmemiş, görkemini korur haldedir. Bu dördü; Λαυρα (Lavra), Ιβηρον (Iberya), Βατοπαιδι (Vatopedi) ve του Παντοκρατορος (Pantokratoros) dur. 

Bir süre Athos Dağı'nda yaşayan ve bir ιδιορυθμος (ç.n. garip) olan Gregorius, Konstantinople* Patriğince sürüldü, yazlığı Laura'da ve kışlığı ise Iberon'dadır. Athos Dağı ile çok az ticaret yapılır: ne yazık ki, Türk Ağa İstanbul'a onları bildirdi ve hemen vergi toplamaya bir ajan gönderildi. Ayvalık'ın eteklerinde, bir Moriotes Cemaati vardır; ki onlar, Rusya'nın Mora'da neden olduğu olaylar nedeniyle uğradıkları talihsizlikler nedeniyle yaklaşık kırk yıldan beri burada yaşamaktadırlar. Onlar diğerlerinden ayrı yaşamayı tercih ederler ve elbiseleriyle farklılıklarını korurlar. 

* Ki o, 1821 Paskalyasından sonra İstanbul'a gitti.

Bunlar dışında deniz tarafında, iki hastaneleri vardır; bunlardan biri genel amaçlıdır: kurulalı ancak, üç hafta olmuştur ve düzgün bir dispanseri de vardır. Cüzzamlılar için olan diğer hastane üzerinde biraz durmalıyız: bir cüzzamlı tarafından kurulmuştur. Etkileri çok rahatsız edici olan fil hastalığı nadir görülmeyen bir durumdur: bacakları ve parmakları sürekli zayıflayan ve sıkı sıkıya sarılmış yoksul erkekler ve kadınlar gördüm. Naaman'ın durumunu anımsadım ve ondan daha çok, Rabbin Ruhu onları iyileştirmek için mevcut iken o, böyle aciz halk yığınlarınca çevriliydi. Her bir hastanede çok küçük bir Şapel vardır ve bir rahip bulunmaktadır. 

Bir meyve bahçesinin içinden geçerken, bir tek ayva ağacı buldum. Daha önce bu söylendi, kasaba inşa edilmeden önce (bu yaklaşık 200 yıl önce) burada yabani olarak yetişen bol miktarda vardı ve – Ayvalık ve Kidonya anlamındaki adı bu verdi: Türkçe ve Yunanca aynı manadaki, Ayva Kasabası. 

Ayvalık, Türk vali'den satın aldıkları özgürlükle yaşıyor. Buna duyulan ihtiyaçta bu nedenle ortaya çıktı: Yunanlılar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözümlemek için çaba harcadılar ancak isteyen davacı Türk kadı'ya da her zaman başvurabilirdi. Şayet bir Türk valisi olsaydı, onların yurt dışına seyahat etmelerine engel olacaktı: onlar bu nedenle vali'ye formalite icabı bir ödeme yaptılar. Burada on civarında Türk bulunuyor – sembolik bir muhafız. Cami yoktur. Nüfusu 25.000 olabilir. 

Rumların toplumsal yapısı şu nitelikleri taşımaktadır: şehir üç bölgeye ayrılmıştır, üç ephor ve üç senatör vardır, bu altıya başka altı kişi daha eklenir ve onikiler denilen yapı ortaya çıkar ve kendi aralarında yaptıkları özgür seçim sonucu en çok oy alan bunlardan üçü  yönetici olur. Bu hesabı uzun süre sordum ama sonunda anladım. Bu, Blackst biri olarak o kadar dolu ve net değil: ancak Türkiye'nin bir bölgesidir [burası] ve hukuk teorisi uygulaması üzerinde de az bir etkisi vardır. Tek bir bireyin davranışları buradaki güç dengesini bozabilir: yaklaşık otuz yıl önce olduğu gibi, aralarında neredeyse bir monarşi vardı, ve o zaman, bir arkadaşım (ona inanamıyorum), daha az entrika ve kavga olduğu halde daha iyi şeylerin yitip gittiğini anlattı. Burada hiçbir Yahudi yoktur. Kısa sürede bir matbaa kurulması bekleniyor. Bir kişi bu amaç için Paris'e, geçen Eylül ayında, gönderildi. 

Kolej, kütüphane, matbaa ve bu tür şeylerin maliyetleri, Ayvalık halkı tarafından cömertçe desteklenmektedir. Rum halkının milli ruhu büyük bir övgüyü hak ediyor.*... (İncil'deki aktarım yapıyor.) ... 

Kaldığım evin giriş kapısı, tamamen bir depo olarak kullanılan birinci katta bulunmakta: zengin memleketin ürünü için büyük zeytinyağı fıçıları bulunmakta: yeni gelen birisinin ilk bakışıyla, merdivenin ilk basamağındaki kapıdan itibaren, yağ damlaları ile kirlenmiş olduğundan dolayı temiz bir zemin bulması mümkün değil. Yukarıdaki birinci kata ulaştık, mütevazı biçimde dizilmiş yüksek olmayan odalardan ibaret: burası onların günlük hayatları için, ailesi tarafından kullanılmaktadır. 

* Kolayca anlaşılabileceği gibi, bu keder ve korku ifadelerini yazar, Ayvalık'ta yayınlanan gazetelerdeki ifadelerden okudu. 

Tüm bunların giderleri çok olduğundan, (yaşam alanı) buranın üstündeki kattadır: nazik ev sahibim beni, konuğuna saygısını göstermek için güzel perdeler, küçük halılar, divan ve yastıklarla döşediği odada ağırladı: evlerinin üstünde olduğu ve aynı biçimde özenle döşenen bu mekanlarda, fakir Rumlar keyfince yaşıyorlar. Böylece Türklerin tehditlerinden daha az etkileniyor ve daha fazla refah içinde oluyorlar: Kolej profesörleri burada saygılarını sunmak için beni bekliyorlardı, nezaketlerini sundular ve pencere kenarına oturdular. Oda aşağıdan daha büyük ve daha yüksek: iki cumbada da pencereler var ve çıkma olduğundan binanın alt katından daha geniş, cumbalar da caddeye doğru çıkma yapıyor.

Böyle bir üst kat odasında – kuytu, geniş ve ferah – St. Paul, onun ayrılık söylevini vaaz etmeye davet ediyor. Divan ya da yükseltilmiş kanepe, kilim ya da yastıklar, iç mekanı çevreleyen pencereli cumbalar: ve belirttiğim sayıdaki topluluk, bazen divana oturmuş arkadaşların arkasına büyük minderler koyarak, misafirlerin divan üzerine ayaklarını koyarak oturmalarını sağlıyor. ... (İncil'deki aktarım yapıyor.) ... 

Ayvalık'tan ayrılmadan önce, Kolej hocaları ile akşam yemeği yedim; burada bana, Moskova'da basılan Yunanca İncil'i (Septuaginta) göndermek istediğim en başarılı öğrencilerinden yetmiş tanesinin adı yazılı listeyi verdiler. 

Yemek sırasındaki sohbetimiz ilginçti ve umarım gerçekten yararlı olmuştur. Benim için Gregorius'dan, İncil Topluluğunun hedeflerinden ikincisinin duymak sevindirici olmuştu. “Biliyoruz” dedi, “kehanet zamanından önce haber vermektir. Kurt kuzuyla yaşam sürdürmek ve leopar da çocuk ile yatmak zorunda olduğundan, millet milletin yükselmesine karşı durmayacak ve bir daha savaş  yapmayacaklar: Büyük Biritanya'da, Rusya'da ve Doğu Hint Adaları'nda başarıya ulaşmak için adalet vaat ediliyor. Biz, doğası gereği İncil'in evrensel yapısını biliyoruz. Bugünkü hocalarımızın yumuşak çabaları Türkçe Yeni Ahit için umut olabilir!” ( ç.n. İncil'inin ikinci bölümü, orijinali Yunancadır ve İsa ve onun ilk takipçilerinin hayatı ile öğretilerini içerir. Gregorius burada “Türkçe bir İncil'den” değil, bu coğrafyada yeniden hıristiyanlığın doğuşunu umut ediyor.)







4 Mayıs 2015 Pazartesi

AYVALIK BASIMEVİ'nin KURULMASI ve GELİŞİMİ

Ayvalık Rum-Ortodoks toplumunun bir matbaaya ihtiyaç duyması ve kurup geliştirmesi, kentte süren aydınlanma hareketinin doğal bir sonucu olarak ele alınmalıdır. Ayvalık Akademisi'nin kurulması ve modern Yunan aydınlanma hareketini oluşturan öncü kadroların kente gelerek, eğitim kurumlarında ders vermeye başlamaları sonucunda, basılı yayına olan ihtiyaç da giderek arttı.

1816 (1817) yılında, Firmin Didot'nun Ayvalık'ı ziyaret etmesi ile Ayvalık matbaasının oluşumu süreci de başlamış oldu [1]. Ondan, birkaç Akademi öğrencisine matbaacılık öğretmesi istendi. Alınan olumlu yanıt üzerine de Konstantinos Tombras [2] ile Konstantinos Dimidis Paris'e gönderildi.

Yaklaşık iki yıl süren eğitimin sonunda Tombras; dizgicilik, hurufat dökümü, sayfa matrislerinin imalatı, kullanımı ve bakımı konularında yetkinleşirken Dimidis ise, baskı makineleri ve düzeneklerinin imalatı alanında bilgi edindi. Tombras ve Dimidis'in Paris'deki masraflarının büyük bölümünü, Tombras'ın babası karşıladı ama Ayvalık'lı Emmanuel Saltellis'den de para yardımı alındığını gösteren bazı mektuplar bulunmakta [3].

Tombras'ın 1818 yılında, kendisinin yaptığı Yunan harfli
hurufat takımı ile basarak Emmanuel Saltellis'e
yolladığı ilk mektup, Atina Ulusal Kütüphanesi, no.442,
(kaynak: www.ehw.gr/)
Tombras ve Dimidis'i kısa bir süre sonra Paris'de, Adamantios Korais [4] merkezinde gelişen ve Yunan milliyetçilerince oluşturulmuş diasporanın içine girdiler. İki yıl sonra Ayvalık'a döndüklerinde Tombras, matbaa için gerekli olan tüm ekipmanları da yanında getirdi. 1819 yılına gelindiğinde, Ayvalık'ta, Yunan harfleriyle matbaacılık yapılmaya artık başlanabilecekti. İşe başlama finansmanı için Akademiden Grigorios Saraphis, Chatzi Paraskevas Saltellis'i devreye sokarak, oğullarından 40.000 kuruşluk bir mali destek aldı [5].





Matbaa 1819 yılında Yetimlerin Aziz Meryem'i Kilisesi avlusundaki bir binada Tombras'ın yönetiminde açıldı. Bir süre sonra yeni binasına geçti ve Akademinin bir parçası haline geldi. 1821 Ayvalık isyanı ardından gelişen olaylar ve kentin yıkımına kadar da aynı binada hizmet verdi.

Matbaada ilk basılan eser, D.Kydonieus'un bir yazısıydı ve Ambrosius Didot'nun dizelerinden oluşan bir önsöz (methiye) eklenerek yayınlandı. Tombras'ın matbaası değişik konularda hazırlanmış toplam yedi kitap bastı. İlk basılan kitaplar, Saraphis'in iki ciltlik Yunanca Gramer'i [6] ve Jean-Nicolas Bouilly'nin “Conceils à ma fille” (Kızıma Öğütler) adlı eserinin Yunanca tercümesiydi [7].

Matbaa'daki makine buna çok yakın olmalıydı.
1830'larda Venedik'te kullanılan bir baskı makinesi.
 (kaynak:http://argolikivivliothiki.gr/)
Tombras geçen iki yıl boyunca, yeğenleri Anastasios Nikolaides ve Ioannis Tombras'a da matbaacılık sanatını öğretti. Bu süre boyunca son derece özenli bir çaba ile ortaya çıkartılan yedi kitap basıldı.

1821 Ayvalık isyanı ile başlayan olaylar sırasında Tombras, Nikolaides ile birlikte tüm makine ve aparatları parçalara ayırıp paketlediler. Amaçları, matbaayı Moschonisia (Alibey / Cunda Adası)'ya götürmek ve oradan da bölgede çok büyük etkinlikler gösteren Yunan deniz komutanı Andreas Miaoulis (Ανδρέας Μιαούλης) tarafından gönderilecek bir gemi ile kaçırmaktı.

Ancak Miaoulis'in gecikmesi sonucunda, çabaları karşılıksız kaldı ve makineler 3 Haziran 1821 tarihinde binayla birlikte yok edildi. Bir süre Moschonisia'da saklanan Tombras, yeğenleri ile birlikte oradan Psara adasına kaçtı.


------
DİPNOTLAR
1 Matbaacı bir aile olan Didot'ların üçüncü kuşağından olan Firmin Didot 14 Nisan 1764'de doğdu ve 24 Nisan 1836 tarihinde öldü. Babası François-Ambroise Didot'dur. Firman Didot, büyük olasılıkla Levant şirketinin sunduğu olanaklarla yaptığı bir Doğu Avrupa gezisi kapsamında Ayvalık'a da geldi. NOTES D'UN VOVAGE FAIT DANS LE LEVANT EN 1816 ET 1817 (Paris, 1821) adlı kitabında bu seyahati kapsamlı olarak anlatmıştır.

2 Konstantinos Tombras (Κωνσταντίνος Τόμπρας), 1800'lerin sonunda ya da 1900'lerin hemen başında Ayvalık'ta doğdu. Akademide okudu. Yunan aydınlanma hareketinin en önemli bileşeni olan matbaacılık konusunda büyük çabalar gösterdi. 

3 Tombras, Emmanuel Saltellis'e yolladığı bir mektubun giriş bölümünde: “Buradaki çalışmalarım hakkında bilgi istemişsiniz. Yaptığım baskılardan (işlerden) bir örnek yolluyorum size...” diye yazmakta ve yine aynı kaynağa göre Tombras'a yanıt olarak yolladığı mektubunda Saltellis: “... Bu mükemmelliklerinizden (işlerinizden) daha yüksek bir övgü bulamıyorum. Bu yaptıklarınız gösteriyor ki, Cydoniae'nın bilge öğretmenlerinden çok iyi ölçüde yararlanmışsınız. ...” diye övgüsünü yazmaktadır. Skiadas N., Α΄ Χρονικό της Ελληνικής Τυπογραφίας (Chronicle of Greek Typography), (Atina, 1976) sf.197

Yine bu tezi güçlendiren bir diğer kanıt ise, 1819'da açılan matbaanın finansmanı Saltellis ailesince karşılanmıştır. bkz. Ακαδημία Κυδωνιών/ AYVALIK AKADEMİSİ 

4 Adamantios Korais (Αδαμάντιος Κοραής), 27 Nisan 1748'de İzmir'de doğdu ve 6 Nisan 1833 tarihinde Paris'de öldü. Eski Yunan kültürünün canlandırılmasını savunarak, Yunan bağımsızlık mücadelesinin düşünsel temellerinin hazırlanmasında önemli bir rol oynadı.

5 Bu “40.000 kuruş” meselesi irdelenmesi gereken bir bilgi olduğu kanaatindeyim. Zira bir önceki blogumda yararlandığım Serap TOPRAK'ın tezinde, akademi binası olabilecek bir eğitim binasının “7.000 kuruşa” mal olduğu bilgisi vardı. O zaman bu 40.000 kuruş bilgisi oldukça yüksek bir kaynak anlamına gelmekte. O zaman, ya bu fonun içinden “örtülü olarak” okulun başka gereksinimleri karşılandı ya da bina yapımı dışında kalan harcamalar, matbaa makinesi yerel olanaklarla yapılamadığı için yurt dışından çok pahalıya satın alındı. Ayrıca iki harcama arasında 19 yıl olduğu düşünülürse, Osmanlı devletinde ciddi bir enflasyon yaşanmış da olabilir. Bu konuda derinlemesine bir araştırma yapamadığım için, okur bu 40.000 kuruşa “şüpheyle” yaklaşmalı. 

6 Ελληνική Γραμματική, orijinali Yunanistan Parlamentosu'nun Megaron Kütüphanesi'nde DYO 1820 LFA numara ile kayıtlıdır.

7 Συμβουλαί προς την θυγατέρα μου Yunanca kitap adıyla yayınlandı. Kitabın orijinali Yunanistan Parlamentosu, Megaron Kütüphanesi'nde DYO 1820 SYM numara ile kayıtlıdır.

30 Nisan 2015 Perşembe

Ακαδημία Κυδωνιών / AYVALIK AKADEMİSİ


GİRİŞ ya da
ışıklar içinde uyu, Mehmet A'bi...


Bu yazıya başlarken, bir anda;1994 yılında, Mimarlar Odası Ankara Şubesi sekreter üyesi görevimin ilk yıllarında, tüm mimarlık öğrenimim boyunca “konut ideolojisi” üzerine yazdığı yazılarını okuduğum, tarifsiz bir arzu ile kendisiyle tanışmak istediğim, ama ancak mimar olduktan sonra tanışabilme olanağını bulduğum ve çok büyük bir nezaket göstererek bizimle birlikte çalışmayı kabul eden, benim gerçek öğretmenim Mehmet ADAM ile geçen “o” anıyı anımsadım.

Ben o güzel insana, “A'bi bizimle birlikte çalış lütfen” diye ısrar ettikçe O, “Kaancığım “yeniden” Ayvalık Akademisi oluşturmak için bir grup arkadaşla beraber olacağım. Mümkün değil!” diye direndiği o günü anımsadım... Ve geldi buralara o zarif insan... Umut beslediği, emek verdiği o çaba uçtu gitti bu kentten o vakitlerde ve sanırım -yanlış da anımsayabilirim ama- sonra o gruptan kalanlar Gümüşlük Akademisini oluşturdular... Hı...! Tabi Mehmet A'bi döndü yıllar sonra Ankara'ya ve 1996-1998 yılları arasında bize, onunla birlikte çalışma onurunu verdi, Ankara Mamak'ta, Göynük'te, Cumalıkızık'ta, Safranbolu'da ve Van'da...

Şimdi... Ne alakası var, Ayvalık Akademisi ile Mehmet ADAM? dediğinizi duyar gibiyim. Bende akademi üzerine "merakı" başlatan sohbetti yukarıda yazdığım anekdot. O günden bu yana, ancak işlerimden arta kalan zamanlarda bu akademiyi anlamaya çalıştım hep. Arkadaşlarımla akademi konusunda konuşurken, kimileri “basit bir liseye” indirgiyor kimileri de sanki karşımızda onüçüncü yüzyılın “Universitas magistrum et scholarium”u duruyor gibi abartıyordu bilgilerini paylaşırken benimle. Kimileri “bugün Yunanistan varsa bu akademiden dolayıdır” diyerek şoven öfkeleriyle çıkış yaparken, kimileri ise skolastik eğitime meydan okuyan bir okuldu vurgusunu yapıyordu bu mekan için.

Peki hangisi doğruydu? Bunca geçen yıl ardından bugün, bu yazıyı tasarlamak için Halk Eğitim Merkezi bahçesindeki Seramik sınıfı önünde duran, kırık piknik masasına oturup, bize kalan “bakiye binaya” bakarken diyorum ki; “kim akademi için -tabi kafa yorarak- bir şey söylemişse hepsi doğru”imiş. Birazdan yazmaya başlayacağım ikiyüz yıllık öyküyü okuduğunuzda sanırım siz de bana katılacaksınız.

Halk Eğitim Merkezi bahçesinden (ki kanaatim bu alan da Akademi
alanının bir bölümüydü) Akademi'den "bakiye" kalan binaya bakış
Cumhuriyet Caddesi'nden Halk Eğitim Merkezine çıkış merdiveni.
Duvardaki sarmısak taşı blokları arasındaki 3-4 kat yatay seramik
derz uygulaması Ayvalık'ta çok sık karşılaşılmasa da, Taxiarchis
Kilisesi ile bir iki bina da uygulanmıştır.
***

1800 yılında açılan Ayvalık Akademisi'nin kurulması kararı; iki yıl önce, Ioannes Demetrakellis [1]'in 1791 yılındaki ölümü öncesinde başlayan ve “aristokratlar” ile “burjuva-tüccar” sınıfları arasında yaklaşık dokuz yıl süren anlaşmazlıkların hafiflediği, 1798 yılında verilmişti.

O sene yapılan iki aşamalı seçimlere katılan ve aristokratlar çevresinden komisyona giren; Grigorios Saraphis'in amcası K. Chatzi (Χατζή = Hacı) Diamantis ve Chatzi Paraskevas Saltellis, gerilen toplumsal ilişkilerin normalleşmesi için başlatılan çalışmalara hız verdi. Bu çalışmalardan bir tanesi de, Ayvalık toplumunun eğitim ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, ilköğretim okullarında eğitim verecek öğretmenleri yetiştirmek için bir akademinin kurulması çabasıydı.

Bu okulu oluşturmak için alınan karardan hemen sonra, uygun bir binanın yapılabilmesi için gerekli olan arsanın arayışına başlandı. Sonunda, şehrin sahil kesiminde, Agios Dimitrios (Άγιος Δημήτριος) kilise cemaatinin bulunduğu alandaki Ano Synoikia (Άνω Συνοικία = Yukarı Mahalle)'daki bir arsayı, sahipleri Chatzi Athanasios Chatzigeorgiou ve Chatzi Athanasios Chatzikambouris komisyona bağışladı. Binanın yapım giderlerinin [2] ve hizmete açılması ardından gerekli masraflarının karşılanması için de bir kaynak oluşturuldu.

Sakkaris'e göre bu kaynağın gelirleri şöyleydi :
a.) 20.000 kuruş tutarında liman tesislerinin inşası için sağlanan fonlardan kalanlar,
b.) Her biri 1.000 kuruş değerinde olan nominal bonoları alarak yapılan gönüllü katkılar, (borçlulara yıllık %10 faiz ödendi)
c.) Yemek parası ve zengin öğrencilerden öğrenim ücreti ile
d.) Diğer bağışlar [3].

Binanın inşaatı üç yıl sürdü. Bina bittiğinde; 140 ft (42,67 mt) x 90 ft (27,43 mt) boyutlarında, uzun kenarı denize paralel dikdörtgen, iki katlı ve revaklarla çevrilmiş avlu bahçesi bulunmaktaydı. Zemin kat mutfak ve depolama alanlarından, birinci kat ise doğa bilimleri laboratuvarı, kütüphane, sınıflar ve öğrenci odalarından oluşuyordu.


Bina hakkındaki bilgileri, 1818 yılında Ayvalık'a gelen misyoner William Jowet'ın kaleminden okuyalım [4]: “ ... Büyük bir dikdörtgen yapı olan akademinin (college) çevresini dolaştığımda, benim adımlarımla uzunluğu elli dört adım ve genişliği otuz dört adım idi: 140 feet uzunluğunda ve 90 feet de genişliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Binanın üç tarafı daha çok yabancı yerlerden gelen öğrencilerin kaldığı küçük odalar ile çevrilidir. Orada yüz kadar yabancı öğrenci bulunmakta ve ayrıca kasabalı olan yüz civarında kişi de. Odaların sayısı 72 kadardır. Yabancı öğrenciler kullandıkları bu yerler ve dersler için hiç bir ödeme yapmamaktadırlar. Onlar sadece yemek, giyecek ve kitaplar için para ödemektedirler. Okul iki katlı. Üst katta derslerin verildiği geniş bir dairesel oda ile ayrıca yardımcı öğretmenin (third master) ve daha kıdemsiz öğretmenlerin ders verdikleri büyükçe dikdörtgen bir oda var. Bu dikdörtgen binanın ortasında, bir bitki bahçesi ile iki veya üç yetişkin badem ağacı var. Üniversitenin bir tarafını ise deniz yıkar. ...


Akademi açıldıktan sonra başta İzmir ve Sakız olmak üzere tüm yakın bölgelerden öğrenci çekmeye başladı. Öğrencileri arasında; Samuil Kyprios, Grigorios Roidis, Theoklitos Pharmakidis, Grigorios Gennadios, Panagis Rodios ve Typaldos'un da bulunduğu okulda, Veniamin Lesvios, Theophilos Kairis, Neophytos Symaios, Frantzeskos, Efstratios Petrou, Neophytos Phasoularis gibi dönemin ünlü aydınları da öğretmenlik yaptı.

Akademinin öncü görünümü, Veniamin Lesvios [5] ve Theophilos Kairis [6] gibi Yunan Aydınlanma hareketinin [7] önemli temsilcileri tarafından geliştirilen öğretim metodlarından ama aynı zamanda monitorial sistem ve Yunanca matbaasının kurulması gibi diğer yenilikleri de uygulamasından kaynaklanıyordu. Akademi'nin yönetimini de devralan Veniamin Lesvios'un çığır açan eğitim metodu, okulun şöhretinin iyice genişlemesine neden olurken aynı zamanda, okul çalışmalarından rahatsızlık duyan aydınlanma karşıtlarının düşmanca tepkilerini de kısa sürede üzerine çekti.

Veniamin, Avrupa'daki eğitimi sırasında aydınlanmacı fikirleri tanıyıp benimsedi. Dönüşünde monitorial öğretim sisteminin bileşenleri olan ve bir bölümünü arkadaşı Adamantios Korais [8]'in temin ettiği haritalar, deney setleri gibi yardımcı ders araçlarını da kullanması, modası geçmiş geleneksel skolastik düşüncenin Akademi müfredatından çıkarılarak, doğa felsefesi (fizik ve matematik) gibi yeniliklerin eklenmesi heyecan vericiydi. Onun ısrarlı çabaları sonucunda, yurt dışından ve özellikle Fransız Didot yayınevi tarafından basımı yapılan kitapların bağışı ile Anadolu'nun en zengin kütüphanesi oluşturuldu. Okulda; prizmalar, aynalar, teleskop, eğitim araç gereç ve haritaları ile donatılan fizik bilimleri laboratuarının oluşturulması ve çalıştırılması da Veniamin'in azminin sonucunda oldu. Akademide, Grigorios Saraphis Yunanca öğretirken, Veniamin Lesvios; fizik, matematik, metafizik ve ahlak derslerini veriyordu.

Tüm yukarıda anlatılanların sonucunda bir öğretmen ve okul yöneticisi olarak Veniamin'e öğrencileri çok büyük saygı duyuyorlar, onu ve fikirlerini kendileri için örnek alıyorlardı. Gelişimlerindeki katkısını ve otoritesine duydukları saygıyı ifade eden kapsamlı belgeler bulunmaktadır. Akademi bir süre sonra Ellinomouseion (ελληνομουσείον = Yunanevi?) ve Veniamin Okulu olarak da anılmaya başladı.

Veniamin'in itibarı arttıkça, Sakız, Patmos gibi Ege'nin çeşitli önemli okullarından peşpeşe davetler gelmeye başladı ancak, çalışmalarına olanak sağlayan Ayvalık toplumuna olan gönül borcu nedeniyle bu davetleri 1812 yılna kadar hep geri çevirdi. Okulun bu kimliği, Veniamin'in istifası ardından onun yerine geçen aydınlanmacı-laik eğitimci Theophilos Kairis tarafından da devam ettirildi.

Okul, öğrencilerince sürdürülen politik çalışmalar bağlamında incelendiğinde de, Yunan “milliyetçiliğinin gelişimi” konusunda benzersiz örnekler içerir. Örneğin; 1816 yılında, klasik geçmişle güçlü bağlar kurmak ve Antik Yunan medeniyetinin sürekliliğini vurgulamak isteyen öğrenciler, Akademi'de modern Yunanca konuşmayı bırakarak antik Yunanca konuşmaya karar verdiler [9]. Bu karar sonrasında öğrenciler, Anadolu'nun Yunanca konuşulan bölgelerinde yaygın olan geleneksel adlar ile isimlerini değiştirmeye başladılar [10]. Öğrenciler heyecanla, bazen de Osmanlı idaresinin bu faaliyetleri devrimci olarak değerlendirebileceği için gizlice, okulun salonlarında antik Yunan trajedilerine dayalı tiyatro gösterileri yapmaya başladılar.

Yine aynı yıllarda kurulan matbaayı da bu bağlamda ele almak gerekir. Konstantinos Tombras, Paris'deki Didot Firmasına giderek matbaacılık sanatını öğrendi ve Yunan fontları ile hazırlanmış bir hurufat takımıyla birlikte matbaayı Ayvalık'a getirdi. 1819 yılında, Saraphis'in teşviki ve Chatzi Paraskevas Saltellis'in oğullarının mali desteği alınarak Ayvalık'ta Akademiye bağlı matbaa kuruldu. Başlangıçta özel bir işletme olarak kurulsa da matbaa, 1821 yılına kadar akademiye bağlı çalıştı. Tombras'ın matbaası iki ciltlik Saraphis'in ''Ελληνική Γραμματική” (Yunan Dilbilgisi) kitabını ve J.N. Bouilly'nin çalışması olan Conceils à ma fille (Συμβουλάι προς την θυγατέρα μου = Kızıma Öğütler)'nın çevirisini bastı. Çok büyük olasılıkla günlük olarak yayınlanan Kirix (Κήρυξ = Tellal) Gazetesi ile onbeş gün de bir çıkan Cydoniae Aiolikos Astir (Κυδωνιών Αιολικός Αστήρ = Kydonya Aeolian Yıldızı) dergileri de bu matbaada basıldı.

Genel olarak okulun ilerici görünümü; Adamantios Korais, Efes metropolitanı Dionysios Kalliarchis, Fanariotis Mourouzis gibi toplumun orta sınıfındaki kişilerce desteklendi. Aydınlanma düşüncesinin yayılmasına karşı olanlar ile Veniamin’in kişisel başarılarından zarar göreceğini düşünen kimseler ise Akademiye hep karşı durdular.

Okulun sorunsuz işleyişi, Konstantinopolis (İstanbul) Patrikhanesinin kışkırtması sonucunda Kollyvades (Κολλυβάδες) Hareketi [11] içinde etkin yeri olan muhafazakar bir rahip ve Sakız'lı bir öğretmen Athanasios Parios [12]'un öncülük ettiği gerici hareketin devreye girmesi ile çatışmalı bir hale dönüştü [13].

1802 yılında Parios, Kollyvades Hareketi'ne bağlı Thera'lı bir sufi olan Iakovos'u Ayvalık'a gönderdi. Ayrıca Parios aynı yıl, Avrupa'dan dönen filozofların “akıldışı heveslerine” duyduğu tepkileri içeren bir broşürünü de yayınladı [14]. Parios kısa süre içinde Ayvalık'lı aristokratlarca da benimsendi. O günlerde Ayvalık'lı aristokratlar, ayrıcalıklarını korumak için kentteki tüccarlar ile sürekli bir mücadele içindeydiler ve her geçen gün de sınıflarının itibarını kaybetmekten dolayı rahatsızlardı. Parios, kent yönetiminde dini ve siyasi gücü bulunan Chatzi Diamantis'in iktidar gücünden yararlanmak için de, Diamantis'in yeğeni Grigorios Saraphis'in Avrupa'dan çağrılarak Veniamin'in yerine geçirilmesini düşünüyordu.

1803 Paskalyasında Iakovos, Veniamin'in, öğrencilerine derslerinde aşkı tanımlamak için kullandığı ve insanoğluna “şehvetli aşkı” öğütleyen satırları da içeren bazı defterleri ele geçirdi. Ardından Parios ile birlikte, hem bu defterlerdeki notları ve hem de Veniamin'in dünyanın hareketlerini içeren teorileri öğretmesini, kutsal kitaba aykırı olduğunu ileri süren bir saldırıyı da formüle ederek İstanbul'a gitti. Patrikhaneden, Veniamin görevden alınmasını ve yerine Saraphis'in getirilmesini talep etti ve ayrıca Akademi müfredatının, Sakız Okulu eğitim müfredatına uyumlu hale getirilmesini istedi.

Patrikhane 1803 yılında, tüm kiliselerde okunması için Ruhban Meclisince kaleme alınan bir mektup ile birlikte, Iakovos'u yeniden Ayvalık'a gönderdi. Kamuoyuna hitaben yazılan bu mektupta Veniamin ve onun eğitim metodu kıyasıya eleştiriliyor, bundan böyle müfredatın Parios tarafından önerilen sisteme göre uyarlanması çağrısında bulunuluyordu. Mektupta ayrıca, Grigorios Saraphis'in Veniamin'in yerine atandığı da bildiriliyordu.

Veniamin, Patrikhanenin müdahil olduğu durumu ve kendisine yapılan aşağılamaları, Efes metropolü Dionysios Kalliarchis'nin elindeki olanaklarla çözümlemesi için destek istedi. Ayvalık'ın, Efes metropolitanlığı etkinlik alanı içinde olmasından dolayı, metropolitan Dionysios Kalliarchis, Veniamin'i şahsi olarak tanımasa da suçlamalar onaylaması için ona geldiğinde, o bunları reddedebilirdi ve dolayısı ile aleyhindeki suçlamaları çözebilecek son kişiydi.

Ekim 1803'te, Ruhban Meclisi'nin kararından yaklaşık bir ay sonra Kalliarchis, Veniamin'den o defteleri kendisine göndermesini istedi. Veniamin, kendisine yapılan tek yanlı suçlamalara karşı gecikmiş bir savunma olabileceği düşüncesiyle bu isteği hemen kabul etti.

Dionysios defterleri okudu ve Veniamin'e yöneltilen suçlamalara karşı çıktı. Ayvalıklı tüccar grupları da Veniamin'in Akademi'de uyguladığı eğitim modelini destekliyorlar ve yapılmak istenen değişikliklere karşı duruyorlardı. Ayrıca Dionysios, konseyin diğer üyelerine ve bazı Fenerliler'e de mektup göndererek, Sinod kararlarına tepkisini gösterdi. Bu gelişmelerin merkezinde, okul işleri ile yakından ilgilenen ve etkin bir mütevelli yöneticisi (ephor) olan Chatzi Paraskevas Saltellis olduğu görülür. Ancak, Veniamin aldığı bunca desteğe karşın, sağlığının kötüleştiğini ileri sürerek 1812 yılında istifa etti ve yerine yurt dışından yeni dönen Theophilos Kairis atandı.

Veniamin Lesvios özelinde gelişen bu kriz Akademi tarihinin en önemli olayı idi ancak son olmayacaktı. Bir başka kriz, okulun 1818-1820 yılları arasındaki işleyişinden rahatsız olan ephorlar ve öğretmenlerin toplumsal politik çatışmaların iyice arttığı bir dönemde istifa etmeleridir. Grigorios Saraphis'in, Constantinople Patrikhane Akademisine yönetici ve teoloji öğretmeni olması için davet edilmesini de bu kapsamda ele almalıyız.

Akademi, 1821 Yunan Bağımsızlık Savaşı'nın patlak vermesi sonrasında Ayvalık halkının göç ettirilmesi ve binanın da yıkılması ile çalışmalarını durdurdu. Kent sakinlerinin Ayvalık'a dönmesi ardından, 1828 yılında okul yeniden kurulduysa da eski ışıltısına bir daha kavuşamadı. Akademi'nin yeniden kurulması için harcanan iki başarısız çabadan sonra 1856'da, yeni okul binası aynı yerde, ayakta kalmış dört sınıfın üzerine inşa edildi.

İnşaat, geçmişte ailesinin Akademi ile yakın bağı olan Dimitrios Chatzi Athanasios tarafından finanse edildi ve eski akademiden arda kalan sağlam araç gereçlerde bu yeni dönemde kullanıldı. 1908 yılına kadar öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, ek derslikler yapılarak kampus oldukça gelişti. Aynı yıl bir meteoroloji istasyonu ile bir doğa bilimleri laboratuvarı ve bir de kütüphane inşa edildi. Kütüphanenin büyük bir kısmı yine Ambrose Didot (1885) tarafından yapılan kitap bağışı ile zenginleşti ve Paris'in bu tanınmış matbaası ile Ayvalık'ın ana eğitim kurumu arasındaki “geleneksel” bağı göstermesi amacıyla bu binaya “Didoteios Kütüphanesi” adı verildi.

1988 (1987) yıllarında bir süredir İzmir'de öğretmenlik yapan ve Gymnasium döneminde Akademi'de okuyup yurt dışında yüksek öğrenimini tamamlayan Ayvalık'lı Georgios Sakkaris[15] okula öğretmen oldu ve 1905-1909 yılları arasında müdürlük yaptı[16].

Başlangıcında öğretmen ve daha sonra da yönetici olduğu Ayvalık Gymnasium'unun ilköğretim okuluna Temel Tarım Bilgisi ve lisesinin ilk iki sınıfına Muhasebe dersleri gibi pratik konuları müfredata eklenmesi onun eseridir. Sakkaris, Cydoniae Tarihi[17] kitabında bu yenilikçi çabaları coşkuyla yazmıştır. 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişte Ayvalık, Doğu Akdeniz'de önemli bir ticaret merkezi oldu; Yunan-Ortodoks unsurlar sadece ticari işlemlerde değil aynı zamanda zeytinyağı üretimi, bağcılık gibi alanlarda da tarımsal üretimde önemli roller oynadı. 1902 yılında basılan ve lise son sınıf öğrenciler tarafından kullanılmak üzere okul referans kitabı olan Muhasebenin Esasları (Elements of Accountancy) adlı ders kitabı onun eseriydi. Aynı dönemde hazırlanan şehrin eğitim etkinliğini gösteren istatistiki tablolar da Sakkaris'in eklediği “istatistik” dersi ürünleridir.

1904'de, Ioannis Malelis'in bağışlarıyla, bir doğa bilimleri laboratuvarı kuruldu. 1905 yılında Kaltis kardeşlerin bağışlarıyla okula bir jimnastik salonu eklendi. 1908 yılında jimnastik salonunun yanına bir meteoroloji istasyonu inşa edildi. Son olarak Georgios Sakkaris, öğrencilerine tarım eğitimi verebilmek için ana binanın karşısındaki arazide bir botanik bahçesi kurulmasını istedi. Pantazopoulos ailesinin bağışları ile o alan satın alınıp botanik bahçesi kuruldu ve bir de tarım öğretmeni işe başlatıldı.

Okulların idaresi Ayvalık Eğitim Gönüllüleri (ephoreia)'nın yetkisine bırakılmıştı ancak ephoreia, Akademi'nin eski gücüne gelememesi nedeniyle başarısızlıkla suçlanarak 1879 yılında, Rum-Ortodoks cemaat, kentin tüm okullarının yönetimini Ayvalık Hayırseverler Derneği'ne (Αγαθοεργοσ Αδελφότης = ?? Kardeşliği ) emanet etti. On yıl sonra, dimogerontia Dernekteki yetkileri geri aldı ve o tarihten itibaren, ephoreia üyeleri arasından seçilen iki kişiyle yönetilmeye başlandı. Bu on yıl okul için çok verimli idi; 1884 yılında yeni kurulan Yunan devleti tarafından Rum ortaöğretim okulları ile denkliği tanındı. Sonraki yıllarda, müfredata; "Avrupa müziği”, son sınıflar için “pedegoji”, 1900 yılında limanın büyütülmesi sonrasında ticaretin artması nedeniyle “muhasebe”, “sağlık”, “tarım” ve Sakkari'in yönetimi sırasında da “istatistik” dersleri eklendi. Sadece “müzik” dersinin eklenmesi sonrasında Ayvalık'ta "Arion" ve "Orpheus" adlarında iki müzik derneği kuruldu.

Akademi binasının Cumhuriyet sonrası dönemine ilişkin bilgileri, "Ayvalık'ı Gezerken" kitabında mükemmel biçimde anlattığı için sayın Ahmet Yorulmaz'a bırakıyor, günümüze ulaşan tek binaya ait görsellerle yazımı tamamlıyorum.

Büyük olasılıkla 1908 yılına doğru eklenen binalardan biri olan bu yapı, bugün Cumhuriyet İlköğretim Okulu olarak hizmet vermekte. Binanın doğu cephesi. (Fotoğraf: H.Kaan KÖKSAL, 2015)

Binanın batı cephesi. (Fotoğraf: H.Kaan KÖKSAL, 2015)

------
DİPNOTLAR

Ioannes Demetrakellis-Oikonomos (1735, Ayvalık - 1791, Ayvalık). Yaşamı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. IOANNES DEMETRAKELLIS-OIKONOMOS'un YAŞAMI

2 Sn. TOPRAK doktora tezinde ad vermeden bir binanın tarifini yapmaktadır: “... 18. Yüzyıl sonlarında Ayvalık'ta yetmiş sınıflı, amfili, kütüphaneli bir okul için 7.000 kuruş harcanırken, ...” Bu tarifden yola çıkarak bahsedilen binanın Akademi olduğu ve 7.000 kuruş harcanarak inşa edildiği söylenebilir.

Toprak, S., XIX. Yüzyılda Balkanlarda Ulusçuluk Hareketleri ve Avrupalı Devletlerin Balkanlar Politikası (Ankara 2011) sf.139.

3 Sakkaris, G., Cydoniae Tarihi (Atina 1920) sf.40.

4 Jowett W., Christian Researches in the Mediterranean from 1815 to 1820: In furtherance of the Objects of the Church Missionary Society (Londra 1882) sf.60-61

5 Veniamin Lesvios (Βενιαμίν Λέσβιος), 1759 ya da 1762'de Midilli, Plomari kasabasında doğru. 1824 yılında Mora Yarımadası, Nafplion kentinde öldü. Vaftiz adı Basile (Βασίλειος) olan Veniamin'in, babası Ioannis Georgandis veya Square (Ιωάννης Γεωργαντής ή Καρρέ) , annesi ise Amyrissa (Αμύρισσα)'dır.

6 Theophilos Kairis (Θεόφιλος Καΐρης), 19 Ekim 1784 yılında Andros adasında seçkin bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve 13 Ocak 1853 tarihinde Siroz adasında öldü. Vaftiz adı Thomas (Θωμᾶς)'dır.

Batılı kaynaklarda, Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Rum-Ortodoks'ların seküler/laik davranışları gibi ayrılıkçı eylemlerinde de genel olarak “Greek Enlightenment” (Yunan Aydınlanmacılığı) tanımı kullanılmakta.

8 Adamantios Korais (Αδαμάντιος Κοραής), 27 Nisan 1748'de İzmir'de zengin bir tüccar ailesinin çocuğu olarak doğdu. 6 Nisan 1833'de, Paris'de öldü. Eski Yunan kültürünün canlandırılmasını savunarak, Yunan bağımsızlık mücadelesinin düşünsel temellerinin hazırlanmasında önemli bir rol oynamıştır.

9 Firmin Didot, Akademi öğrencilerinin bu kararını kendi teşviki ile aldığından bahseder, bkz. Soldatos, C., Küçük Asya Rumlarının Eğitim ve Kültürel Yaşamı (1800- 1922), vol. 1 (Atina 1989) sf.105.

10 Rum-Ortodoks cemaatin üyeleri, biri vaftiz sırasında İncil'den seçilen diğeri ise seküler iki ad taşırlardı. Ancak bu durum istisnai yeni bir konudur. Anlatılan dönemde öğrencilerin “ad değiştirme” konusu öylesine yaygınlaşmıştır ki, “ulusal entegrasyon” adı verilen bir politik programın parçası durumundadır. Bu konuda yazılan bir kaynağı elde edemesem de okurla paylaşmak istiyorum. Πετροπούλου, Ι., “Μετονομασίες (isim değiştirmeler), εξαρχαϊσμός, εθνική ένταξη: Μικρά Ασία (19ος αιώνας)», Σύγχρονα Θέματα, 2nd period, issue 64 (Dec. 1997), pp. 93-96, and Πετροπούλου, Ι., “Μετονομασίες, εξαρχαϊσμός, εθνική ένταξη: Μικρά Ασία (19ος αιώνας)”, Δελτίο Κέντρου Μικρασιατικών Σπουδών 12 (1997-1998) pp. 169-188.

11 Kutsal Athos Dağı Manastırlarındaki rahiplerce başlatılan ve Doğu Ortodoks Kiliseleri içinde gelişen akım. 18. yy'da Fransız Devrimi sonrasında başlayan her türlü ilerlemeci fikir ve eyleme direnen bu hareket, adını cenaze törenlerinde dağıtılan “haşlanmış buğdaydan” (Κολυβά = kolyva) almıştır. Kurucuları arasında; Kosmas Aitolos, Neophytos Kavsokalyvites, Paisios Velitchovsky ve Athanasios Parios bulunmaktadır.

12 Athanasios Parios (Ἀθανάσιος Πάριος), 1722 ya da 1725 yılında Paros adasında doğdu. 24 Haziran 1813'te Sakız adasında öldü. Yunan aydınlanmacı hareketine hep karşı durdu.

13 Athanasios Parios'un Akademiyi kontrol edebilme gücü, Akademi öğretmenlerinin çoğunun, onun Yetimlerin Aziz Meryemi Kilisesi Okulunda (Σχολή της Παναγίας τον Ορφανών) görev yaptığı dönemde okuttuğu öğrencileri olmasından kaynaklıydı. Veniamin Lesvios da yüksek öğretim için yurt dışına gitmeden önce, 1790-1796 yılları arasında bu okulda okumuştu.

14 İngilizce çevirisinin “A Response to the Irrational Zeal of the Philosophers Coming from Europe” olduğunu anladığım bu kaynağa ulaşamadım.

15 Georgios Sakkaris (Γιόργκι Σακκάρης), 1870 yılında Ayvalık'ta doğdu. 1942 yılında Atina'da öldü. 1920 yılında, bugüne kadar Ayvalık tarihi çalışmaları yapan çok sayıda araştırmacı tarafından "irdelenmeden" kullanılan, Cydoniae Tarihi adlı kitabın yazarıdır.

16 Sakkaris'in Ayvalık'ta bulunduğu bu dönem özel bir inceleme konusudur. Bu dönem içinde, ulusal oluşumu ve Yunan-Ortodoks siyasi özerkliğini amaçlayan dinamik bir kulüp olan, "Ayvalık Siyasi Cemiyeti"nin (“Political Society” of Ayvalık) kısa süre yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Bu dönemde hem Yunan milliyetçiliği konusunda çabalar içinde idi ve hem de 1920 yılında Atina'da yazacağı Cydoniae Tarihi kitabının da notlarını hazırladı.

17 Sakkaris, G., Cydoniae Tarihi (Atina 1920) sf.180.

6 Ocak 2015 Salı

KOMŞUM VENEZIS...

Ilias MELLOS (Ilias VENEZIS) Ηλίας Μέλλος ( Ηλίας Βενέζης)
1904, Ayvalık - 1973, Atina

Ayvalık bana huzur gibi hüzün de veriyor... Sokakları adımlarken, okuduğum tüm yaşanmışlıklar, tanık olmadığım o geçmişi aralayarak karşımda beliriyor sanki. Ve sırf “o belirme” halini yaşayabilmek için, elimdeki kitabın satırlarını yutarcasına okurken, anlatılan yeri bulmaya çabalıyor ayaklarım.

Korkarım bu anlattığım kimi okura “pek hayırlı bir durum gibi gözükmeyebilir” ama ben, bu pusulayı kullanarak Ayvalık'ı tanımayı çok sevdim. Ama bir o kadar da canım acıyor, anlatılanın geçtiği o yerleri adımladıkça. Pusulam Ahmet YORULMAZ'ın “Ulya”sı da olabiliyor, ÇETİNKAYA'nın “Askerlik Hayatım”da... Ama daha çok komşularım Ilias ile kardeşi Agapi'nin yazdıkları...

Şeytan'ın Kahvesi'nden Yedi Kuyular'a doğru, 13 Nisan Caddesi'nde ilerliyorum... Agios Tiriada Kilisesi'ne yaklaşıyorum... Etrafıma bakıyorum:
Bir gece, Aya Triada'daki tavernaların önünde kaçakçılar eğleniyordu. ... Sabahtan beri reisleriyle beraber içiyorlardı, şimdi akşam olmuş ve yarı uzanmış, hantallaşmış bedenleriyle oturuyorlar, fazla konuşmuyorlardı. ... Civardaki evlerin kapılarında, pencerelerinde genç kızlar oturup fısıldaşıyor ve yüzleri kızararak mahalleli gençleri izliyorlardı.” (Venezis,2013:110)
Agios Triada'nın bulunduğu adaya geldiğimde, şimdiki muhtarlık ofisinin önünde, bulunduğum yere çakılıyorum adeta ve bakışlarımı zorlayarak caddeye döndürdüğümde önümden:
Hayvanlar gibi iple birbirine bağlanmış, gözü dönmüş güruh tarafından dövülen, çıplak insanlar, sefalet içinde, bitkin, sapsarı yüzleri kederli, korku dolu öbek öbek yürüyordu.” (Molivyatis,2005:29)
Karşı kaldırıma geçiyorum, caddeden 112, 18.Sokak'tan 1 numara verilmiş evin önüne, Mellos'ların evi burası. Ilias ve kardeşleri o kötü günler öncesinde bu sokakta koşuyorlar, Ilias bu caddeyi izleyerek Taxiarchs (İsmet Paşa) Mahallesindeki okuluna yürüyordu. Onsekizine basmış olmalıydı liseyi bitirdiğinde. Ve önünde durduğum bu evin bodrumuna saklamıştı ailesi onu ve ihtimal, bu pencereden bakıyordu Lelekas'ın götürülüşüne:
Pencerenin arkasından bu olanları izliyordum. Sevkiyatın arasında Kostas’ın müzisyeni Lelekas’ı fark ettim. Mızmızın teki, alıngan, bir gözü kör, soluk benizli bir yaratıktı -tarihin sarı sayfaları içinden çıkıp gelmiş gibi. Bir yıl önce, aniden mahallemize çıkagelmişti. Bir kahvede çalıyordu. Müşterileri uyuklatırdı. Kansız bomboş damarlar gibi bir musikiydi. Ona diyorlardı; değiştir şu nakaratı, nefeslere koy biraz sirkeli zeytinyağı! O da buna karşı, yağlı ceketine bürünüp ısrarlı ve hararetli bir ‘’hayır’’ basıyordu – geçimini sürdürebilmesine şaşarsın. Bir vakit aç kaldı. Sonra ona üzüldüler. Veremdi.” (Aker,2013)
20. Sokak'tan denize doğru yürümeye başlıyorum. Safa Caddesi'ne vardığımda Hastane yönüne dönüp 22. Sokak'tan sahile çıkıyorum... Şimdi bir pansiyona ev sahipliği yapan binanın önüne geldiğimde:
Annem, küçük pencerenin önündeki taş kaldırıma diz çökmüştü ve henüz bağırmıyor, ağlıyordu. Nöbetçi önce bırakmıyor yaklaşsın, o zaman ortalığı yıktı, çılgın gibi. Sonunda bıraktılar, pencereye yaklaşırken yüzüstü kapaklandı. Tatlı esmer yüzü parmaklığa yapıştı. Umutsuzca kalkmaya çabalıyor, eli parmaklıkta yere yarı uzanmış sesleniyordu. — İlia! İlia!”(Aker,2013)
Söylemiştim size yukarıda, bu pusulayla yürürken sokaklarda, içim çok acıyor... XIX. yüzyıl sonlarında insanları esir alan -ve hala yeni acılar yaratma kudretini elinde tutan- XX. yüzyılın o batası “ırk yaratma projesi”, şovenizmin acılarla dolu sonuçlarını adımladıkça her gün, içim acıyor...

Ilias VENEZIS (Ηλίας Βενέζης)
KİMDİR? NELER YAŞADI? NELER YAZDI?


Venezis'lerin, 13 Nisan Caddesi 112 numaradaki evleri
(Fotoğraf: Hayri Kaan KÖKSAL, 2014)

Gerçek adı Ilias MELLOS olan Ilias VENEZIS, 4 Mart 1904 tarihinde Ayvalık'ta, Agios Triada mahallesinde doğdu. Babası bir aristokrat olan Michael D. Mellos ve annesi ise Vassiliki Giannakou Bimpela'dır.

Ailenin tümü Ayvalık'ta doğan; Antipi, Ilias, Agapi, Artemis, Lena ve Tanos adlarında 6 çocuğu oldu.

Ilias, 1909-1914 yılları arasında Ayvalık Okulunda [1] okudu. 1914'te Birinci Dünya Savaşının patlak vermesi üzerine babası, eşini ve çocuklarını alarak Midilli Adası'na göç etti. Ilias, 1914-1918 yılları arasında Midilli Gimnasyum'una devam etti. Kız kardeşi Artemis, o yıllarda İspanyol gribine yakalanarak öldü. Aile, ateşkesin imzalanması ile tekrar Ayvalık'a döndü. Ve Ilias burada Ayvalık Gimnasyum'una başlayarak 1921 yılında mezun oldu. İlk kısa hikayesi, 1921 yılında İstanbul'da yayınlanan O Logos dergisinde basıldı.

Eylül 1922'de, “sabotajcılık” (bombacı) suçlaması ile tutuklandı. Ailesi, tutuklanmasından birkaç gün sonra Yunanistan'a göç etti. Ilias Ayvalık'ta, bugün Ayazma Pansiyon'un bulunduğu binada hapis yattı ve ardından 14 ay tutuklu kaldığı “amele taburunda” çetin bir yaşam mücadelesi verdi. Burada yaşadıklarını “Numara: 31328” (Το Νούμερο 31328) [2] adlı romanından öğreniyoruz.

Ilias, Ayvalık'ta oluşturulan tutuklu kafilesi ile yayan olarak ve korkunç eziyetler yaşayarak Altınova, Bergama ve Kırkağaç'a getirildi. Bir süre Bakır'da bir askeri doktora Fransızca tercümanlık yaptı ama bu uzun sürmedi. Tekrar Kırkağaç'a gönderildi ve bir süre sonra trenle Akhisar'a getirildi. Buradan da serbest bırakılacağı güne kadar Manisa'daki 14. Amele Taburu'nda kaldı.

Venezis'in Eylül 1922'de bir süre hapis yattığı karakol binası. Şimdi Ayazma Pansiyon adıyla konaklama tesisi olarak kullanılıyor. (Fotoğraf: Hayri Kaan KÖKSAL, 2014)

1923 yılında serbest bırakıldı. Ailesini bulmak için Midilli'ye geçti ve adaya yerleşti. Bir süre Midilli'nin Plomari (Πλωμάρι) kasabasında Tarım Bakanlığı'nda görev yaptı ardından Midilli'deki Yunanistan Bankası'nda çalıştı. 1927'de “Nea Estia” (Yeni Ev) dergisi “Ölüm” adlı çalışmasını ödüllendirdi.

1928 yılında kısa öykülerden oluşturduğu Manolis Lekas'ı yayınladı. 1932'den itibaren 1957'ye kadar Atina'da Ulusal Banka'da Genel Müdürlük yaptı. 1938 yılında Ayvalıklı gençlik aşkı Stavritsa Molyviatis ile evlendi ve Anna (Anna Venezi Kosmetatou) adında bir kızı oldu.


1939 yılında Midilli'deki günlerini işlediği Huzur (Γαλήνη) adlı romanını yayınladı. 1940 yılında bu romana Atina Akademisi tarafından “Ulusal Edebiyat Ödülü” verildi.

27 Ekim 1943'de Nazi SS'leri tarafından tutuklanarak Averof cezaevlerindeki idam mahkumları hücresi olan C-Blok'ta hapse atıldı. Başpiskopos Damaskinos'un da içinde bulunduğu yüksek düzeyli Yunan yetkililerinin çabalarıyla 23 gün sonra serbest bırakıldı. Aynı yıl, 14 Aralık 1943 tarihinde çıkan Eolya Toprağı (Αιολική Γη)'nın ilk baskısı bir hafta içinde tükendi. 1945 yılında Averof hapishanesindeki günlerinden yola çıkarak Blok-C adlı tiyatro oyununu yazdı ve oyun Pelos KATSELIS'in yönetiminde sahnelendi. 1946'da oyunun kitabı yayınlandı.

1949 yılında Birleşik Devletler Dış İşleri Bakanlığı'nın davetlisi olarak Amerika'ya gitti, burada bir dizi dersler ve röportajlar verdi. 1950 yılında “Çıkış” ( Έξοδος) adlı romanı yayınlandı.

Eleni NIKOLAIDI ve Elias VENEZIS, New York 1949

Savaş sonrasında Acrapolis gazetesinde köşe yazıları yazmaya başladı. 1950-1952 yılları arasında Ulusal Tiyatro Yönetim Kurulu sekreteri ve yönetmen direktörü olarak çalıştı. Yine aynı tiyatroda, 1964-1967 yılları arasında da idari direktör ve sanat komitesi başkanlığı yaptı.

1950'de “Onikiler Grubu” kurucu üyesi oldu. 1954-1966 yılları arasında Ulusal Yayıncılık Vakfı üyeliği yaptı. 1957 yılında Atina Akademisi üyeliğine seçildi. 1963-1966 yılları arasında Selanik Film Festivali başkanlığı, 1966-1970 yılları arasında ise Hellenic American Birliği Yönetim Kurulu başkan yardımcılığı yaptı.

Uzun süren hastalığı ardından 1973 yılında Atina'da öldü. Memleketi olan Ayvalık'ın komşusu Midilli Adası'ndaki Mithymnas mezarlığına gömüldü. Mezarında vasiyeti üzerine adı yerine tek bir sözcük yazıldı: HUZUR...

Venezis'in tüm arşivi 2010 yılında kızı Anna Venezi KOSMETATOU tarafından The American
School of Classical Studies at Athens (ASCSA)'a bağışlandı.


Yazarın kız kardeşi ve tutuklanması ile başlayan "10 Günün Günlüğü"
romanının yazarı Agapi MOLIVYATIS

On Günün Günlüğü romanının Yunanca baskısına ait kapak resmi.

Venezis'in dünyaca tanınmasını sağlayan ve 14 ay tutuklu kaldığı
"amele taburu" günlerini anlattığı romanı: Numara 31328

Bu resmi bir Yunan sitesindeki afişten aldım. İşaretli kişi Ilias Venezis. Ancak ne zaman çekildiği ve neresi olduğu hakkında bilgi bulamadım. (alıntı: http://www.nerit.gr/)


---
DİPNOTLAR

[1] Ayvalık eğitim kurumları, Ioannes DEMETRAKELLIS-Oikonomos'un da katkısıyla geleneksel Hellenik sisteme bağlı idiler. Bu sistemde temel eğitim üç biçimde verilmekteydi: Demotik (temel), Hellenik ve Gimnasya. Demotik eğitim 6, Hellenic eğitim 3 ve Gimnasya ise 4 yıl sürerdi. Kızlarda göz yumulsa da ilk öğretim her çocuk için zorunluydu ve öğrencinin temel eğitimdeki tüm dersleri alması gerekmekteydi. Çocuk 6 yaşında temel eğitime kabul edilirdi. İlk üç yılında; Antik ve modern Yunanca okuma, yazma, matematik, antik Yunan tarihi, temel coğrafya, resim ve müzik ile kız çocukları için biçki-dikiş dersleri verilirdi. Beşinci ve altıncı sınıfta modern tarih, geometri, botanik ve jeoloji dersleri verilirdi. Haftada 3 saat jimnastik dersi olur, bu derslerde uzun yürüyüşler yapılır ve yüzülürdü.

[2] Ilias burada geçen günlerini, Şubat 1924'te Stratis Mirivilis (Στράτης Μυριβήλης) tarafından haftalık olarak çıkartılan ve Midilli'de basılan Kambala dergisinde “Numara: 31328” (Το Νούμερο 31328) adıyla yayınladı. Daha sonra 1931 yılında kitap olarak Midilli'de basılan bu eseri, 1978 yılında Nikos KOUNDOUROS (Νίκος Κούνδουρος), senaryosu kendisi ve Stratis Karras tarafından yazılan “1922” adıyla film yaptı. [ http://www.imdb.com/title/tt0079643/ ]

---
KAYNAKÇA

Aker A. (2013),
31328 NUMARA - İlias Venezis, 29 Ağustos 2013 Perşembe, son erişim tarihi: 3 Kasım 2023
(Numara: 31328, VENEZIS Ilias, attilaker.blogspot.com/2013/08/31328-numara-ilias-venezis.html)

Molivyatis, A. (2005).
On günün günlüğü, (çev.) Kosta Sarıoğlu, İstanbul: Albatros Yayıncılık.

Venezis, I. (2013).
Eolya toprağı, İstanbul: Belge Yayınları.

Venezis, I. (2007).
Numero 31328 amele taburu, İstanbul: Belge Yayınları.



22 Aralık 2014 Pazartesi

IOANNES DEMETRAKELLIS-OIKONOMOS'un YAŞAMI

AYVALIK TARİHİ ARAŞTIRMALARI I

Ayvalık'lı yazar, şair ve ikonograf Fotis KONTOĞLU
(8 Kasım 1895, Ayvalık - 13 Temmuz 1965, Atina)
tarafından yapılan Demetrakellis'in ikonası.
Ioannes Demetrakellis-Oikonomos1, 1735 yılında Ayvalık'ta doğdu. Babası Demetrakis ve annesi Rigaina'nın aileleri Midilli Vasilika'dan Ayvalık'a göç ettiler. Babası, dimogerontes'e2 seçildi ve Ayvalık yerel toplumunun etkin bir üyesi oldu. Rigaina ile evlenerek, en büyüğü Ioannes olmak üzere 3 oğlu ve 4 kızı doğdu.

Ioannes kariyerine rahip olarak kilisede başladı. Daha sonra Oikonomos Bürosu'nda işe başladı. Rahip olmak için Athoniada Okulu3'nda okuduğundan söz edilir. Söylencelere göre yirmibeş yaşında iken yaşamlarını ve insanların geleneklerini incelemek için Osmanlı imparatorluğunun değişik bölgelerine seyahat etmeye başladı ve Türkçe öğrenerek, doğu dilleri ile temas etmeye çalıştı. Bazı kaynaklar ise, onu eğitimsiz olarak kabul eder.4

Tüm kaynaklar, Ioannes Demetrakellis'in sahip olduğu tarihsel konumu, Rusya ve Osmanlı imparatorlukları arasında geçen, Çeşme Deniz Savaşı (5 Temmuz 1770) sırasındaki gelişmelere dayandırmaktadır. Bir “halk masalı” tadında aktarılan kuruluş öyküsüne göre: Cezayirli Hasan Paşa, Osmanlı donanmasının sağ kanadı komutanıdır ve yaralanır. Oluşturdukları bir salın üzerinde, bir kaç levent ile birlikte sahile çıkar, Ayvalık'a gelir. Ioannes Demetrakellis'den yardım ister. O da komutana yardım eder ve birkaç gün sonra ayrılırken Hasan Paşa, gösterilen konukseverliğin karşılığı olarak, kendisinden bir şey istendiğinde çekinmeden yanına gelmelerini söyler. Ardından Hasan Paşa'nın sadrazam olduğunu duyunca Ioannes, İstanbul'a gelip ondan kasaba için yardım ister ve o da kendisine gösterilen yardımseverliğe yanıt olarak 1773'te, bir “ferman” hazırlayarak Ayvalık'a “özerklik” tanır, onu kocabaşı5 olarak seçer.

Aynı öyküyü Ayvalık'lı Ilias VENEZIS6 (Ηλίας Βενέζης), Eolya Toprağı adlı romanında7 Ioannes ile Hasan Paşa'nın karşılaşmasını, kahramanının ağzıyla şöyle anlatır:
... Eski zamanlarda yaşayan bir münzeviydi. İnsanlardan uzakta, ıssız bir kıyıda bir kulübede, tövbe ederek ruhu ve esaret altındaki milletinin kurtuluşu için yakararak yaşıyordu. Fırtınalı bir gecede denizden çaresizce yardım isteyen bir insan sesi duydu. Geceye çıktı, kayığını aldı, dalgalarla boğuştu ve sese doğru gitti. Yarı boğulmuş bedeni çekti çıkarttı denizden, kulübesine getirdi, ısıttı ve diriltti. Kazazede soğuktan titriyordu ... 'Gemici misin? Kayığın mı battı?' [diye sordu] '... Sultanın kayıklarında zabitim. Moskoflar tarafından Çeşme'de yenildik. ... Acı bana, bu hasta ve savunmasız halimle bir kötülük etme.' ... Münzevi kazazedeyle ilgilendi, gece gündüz ona baktı, ... Sonra da yerleşimin olduğu yere varması için alması gereken yolu gösterdi ona. ... 'Benim adım Hasan,' dedi Türk. 'Sakla adımı ve bir gün yardıma ihtiyacın olursa bana gel.' ...” (sayfa:280) Sonra Ioannes Demetrakellis İstanbul'a gider, Paşa'yı bulur, yardım ister: “Münzevi fermanı alıp ülkesine döndü. Bütün o çileli halk o zaman olanları öğrendiğinde münzevinin ayaklarına kapanıp öptü. Onu kocabaşı yaptılar ve ihtiyarlar meclisiyle birlikte ölene dek eyaleti yönetti.” (sayfa: 281)
Tarihsel hatalar içeren “fantastik bir öykü”...

Bu konuyu, önümüzdeki günlerde yayına alacağım yazımda çok detaylı olarak tartışacağım ama yeri gelmişken bir anımsatma yapmalıyım: Hasan Paşa 3 Aralık 1789 yılında, III.Selim döneminde (1789-1807) sadrazam oldu ve 17 Mart 1790 tarihine kadar bu görevde kaldı. Belirtilen tarihte Kaptan-ı Derya idi (22 Ekim 1770/24 Şubat 1774). Ardından Temmuz 1774'e kadar Anadolu Valiliği ve Rusçuk Seraskerliği ile görevlendirildi ve sonra 19 Aralık 1779 tarihine kadar da yeniden Kaptan-ı Derya'lık yaptı.

Sadrazam fetvası konusu bu manada fazla abartılı bir öykü olmaktan öteye gidemiyor. Ancak, 1534 tarihinde kurulan Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Kaptan Paşa Eyaleti) kuzey Afrika ve Ege adalarını kapsamaktaydı ve Yund (Cunda/Alibey) Adası idari olarak bu eyalete bağlıydı. Eyalet yönetimi ise Kaptan-ı Derya'ya bırakılmış idi. Dolayısı ile o tarihlerde Hasan Paşa ile Ioannes arasında bir iletişimin olabilmesi mümkün gözüküyor. Kaldı ki; 1771 tarihinde göreve gelen dragoman8 Nikolaos Mavrogenes ile olan arkadaşlığı da Kaptan-ı Derya ile iletişim kurması olasılığını güçlendiriyor. Özerklik konusu ise, Osmanlı'nın bir çok adada ortodoks Rumların beldelerini yönetmek amacıyla oluşturdukları “dimogerontes” geleneğine dokunmadıkları düşünüldüğünde, o da mümkün gözükmekte. Şayet tarih 1773 değil de 1774 ise; bu özerklik konusuna yaklaşırken, 21 Temmuz 1774'te Rusya ile imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması'ndaki Ortodoks Rumlara dair koruyucu maddeleri de ihmal etmemek gerekir.

Bu kuruluş “öyküsünde” gizli kalan önemli bir başka konu da, Ioannes Demetrakellis'in İstanbul'da yaşayan banker Petraki ve dragoman Nikolaos Mavrogenes ile olan arkadaşlık ilişkileridir. Çünkü; büyük Konstantin'in kılıcı ile St.George'un patellasının, arkadaşı Constantonople Petraki tarafından Ioannes'e hediye edildiğine dair bir başka “fantastik öykü” daha bulunmaktadır. Rivayete göre: kılıcın bir yüzünde “Baba, kim zulmederse bana [onu] cezalandır, benimle savaşanlarla mücadele et, silah ve kalkan ile” ayeti yazılı imiş ve öbür yüzünde de, kutsal kase ve İsa betimlemesi bulunuyormuş. 1821 isyanı sonrasında kasaba, II.Mahmut tarafından yıkılıp halkı da sürgün edildiğinde, bu “kutsal miras” göç edenlerce götürülürken Ioannis Kapodistrias9'ın eline geçmiş ve o da kılıcı, Çar I.Nicholay'a hediye etmiş, Çar da, bu kılıcı Kırım Savaşı'nda Türklere karşı kullanmış10.

Yeniden Ioannes'e dönersek 1780 yılında, halktan toplanan bağışlarla, bugünkü Hayrettin Paşa Camii'nin (Kato Panagia Kilisesi) olduğu yerde, Panagia ton Orfonon (Yetimlerin Aziz Meryem'i) Kilisesi, okul ve hastaneden oluşan yapı topluluğunu inşa ettirdi. Yine aktarımlara göre Ioannes'in bu yapı grubunda, bir de hemşire okulu açmak istediği ancak başarılı olamadığı söylenir. Bu bölgede kısa süre sonra başlayan yapılaşma, Ayvalık'ın beşinci mahallesi olan Zoodohou Pigis (Kato Panagia)'i meydana getirdi.11

1784 yılında Athos Dağı Keşişleri Büyük Kurulu, Ayvalık keşişlerinin de yöneticisi olmalarını gerekçe göstererek, Ioannes tarafından kasaba halkından toplanan bağışların, bundan sonra biriktirilmek üzere kendilerine verilmesini istedi. Bu olay, Ioannes'in Athoniada Okulu'nda eğitim aldığını kanıtlayabilir gibi gözüküyor. Bu isteme nasıl bir yanıt verildiğini şu ana kadar yaptığım okumalarda bulamadım. Ama özellikle bu tarihlerde başlayan ve ölümüne kadar giderek şiddetlenen ve ölümünden sonra da yaklaşık beş yıl kadar daha devam eden “halk çatışmalarından” yola çıkarak, bu istemi reddettiği ve dolayısı ile Ayvalık'ın değişik yerlerinde bulunan manastırlarda yaşayan ve Kurul'a bağlı keşişler aracılığı ile Ioannes'e karşı bir muhalefet örgütlendiği varsayılabilir. Ölümüne kadar süren bu gerilimli dönemin son iki senesinde, halkın güvenini kötüye kullandığı ve tek taraflı aldığı kararları uygulayarak kasaba halkı üzerinde büyük baskılar kurduğu da belirtilmekte. Belki; İzmirl'li bir iş adamı tarafından satın alınan ve restorasyon projesini mimar Müjdat SOYLU'nun yürüttüğü, halk arasında “Halaların Bahçesi” olarak bilinen arazi de, o toplumsal tepkileri oluşturan suistimallerden biri olabilir.12

Ioannes Demetrakellis-Oikonomos tartışmalı bir biçimde, 1791 yılında elli altı yaşında iken öldü. Stavrakis'e göre13, ona suikast için bir komplo planlandı ancak Ioannes, daha eylem gerçekleştirilemeden ve doğal nedenlerle öldü. Karambalis14 ise, ifade vermesi için İstanbul'a çağrıldığını ve gittiğinde bir komplo kurulduğunu farketmesi üzerine yüzüğündeki zehiri emerek intihar ettiğini yazar.

Ölümünden iki yıl önce başlayan, Ayvalık'taki toplumsal karışıklıklar 1798 yılına kadar sürdü. Bu kargaşa dönemini salt Demetrakellis'in “suistimallerine” bağlamak yetersiz bir yaklaşım olur. Zira şehir onsekizinci yüzyılın sonlarında çok keskin bir sınıfsal ayrışma yaşamaktaydı. Ve bu ayrışma, belki de Osmanlı coğrafyasında benzeri görülmemiş bir düzeye çıkmıştı. Bu çatışma, yaklaşık 20 yıldır şehir üzerinde söz sahibi olan ve toprak varlığı ile onun üzerindeki hakimiyetini arttıran aristokrasi ile her geçen gün sayıları hızla artan burjuva-tüccar sınıfın arasında idi. Şüphesiz, Agios Dimitrios mahallesinde sayıları her geçen gün artan tersane, zeytin yağı ve sabun atölyeleri çalışanları derli toplu bir sınıf görünümü elde edemeseler bile, şehrin ezilen kesiminin temsilcileri idi. Ve Ortodoks manastır keşişlerinin politik çabaları ile 1789 Fransız Devrimi'nin etkilerini de eklediğinizde şehri gözünüzde canlandırın... Bu dönemi önümüzdeki yazılarda ele alacağım.

---

1 Oikonomos, birçok kaynakta sunulduğu gibi Ioannes Demetrakellis'in adı değil ünvanıdır. Oikonomos, antik dönemde anıt, sunak gibi dinsel yapıların yapım masraflarını karşılayan ya da oluşturulan fonu bu işlerde kullanan kişidir. Orta çağ ve Bizans döneminde ise, kiliseye bağlı çalışan bir memur, dini vakıfın emlaklarını yöneten mütevelli heyetinin bir üyesidir. 340 yılında toplanan Gangra Konsili'inde “oikonomos” terimi geçse de, 5.yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlamıştır. IX.yüzyıl ile XI.yüzyıllar arasında İmparator tarafından atanan oikonomos, daha sonra genellikle metropolitan tarafından atanan bir din adamı idi.
2 Yaşlılar Heyeti. Ayvalık'ı oluşturan cemaatler (mahalleler), her yıl yenilenen seçimlerle yaşlılar heyetlerini belirlerdi. Bu heyetler, toplumun ileri gelenleri arasından oluşturulan 9 kişilik Konsey ile işbirliği içinde çalışır, bağış toplamak, hayır işleri yapmak gibi “beledi” manada yönetimi üstlenirdi.
3 Bu Okul, Ekümenik Patrik Kyrillos V. tarafından 1749 yılında, Yunanistan'daki kutsal Athos Dağı'nda bulunan Vatopedi Manastırı yakınındaki bir binada kuruldu. 1753 yılında Eugenios Voulgaris bu Okula öğretmen olarak atandı. O zaman yayınlanan bir sigilliuma (= kronik) göre, Athoniada'da öğrencilere Yunanca, mantık, felsefe ve teoloji öğretiliyordu. Okul rahipler ve diğer din adamları için kurulsa da seküler öğrencilere de eğitim verdi. Kuruluşundan 6 yıl sonra, Voulgaris'in istifası ile eğitim bozulmaya başladı.
4 Burada Ayvalık araştırmalarında vardığım bir ara değerlendirmeyi okurla paylaşmak istiyorum.18.yüzyılın son çeyreğinden başlayarak tüm Ayvalık tarihi, aynı şehri paylaşan ve değişik görünümlerle karşımıza çıkan gruplar/sınıflar arasında sürekli çatışmalarla gelişmiştir. Bu nedenle, örneğin tüm sözlü tarih kaynaklarında adı geçmesine karşın, Ioannes Demetrakellis'in yaşamı bile iki ayrı sınıfın iki ayrı “Ioannes cisimleştirmesi” olarak karşımıza çıkar. Varlıklı, Osmanlı hanedanlığı ve Rum Patrikhanesi'nin buradaki örgüt birimi Efes Metropolitenliği (merkezi Bergama'daydı) ile iyi ilişkiler içinde olan aristokratlar, Ioannes Demetrakellis'i, “eğitimli ve hayırsever” bir lider olarak tanımlarken, alt sınıfların Ioannes'i; “eğitimsiz ve mütedein” bir münzevi olarak karşımıza çıkartır. Şüphesiz hemen her kişi veya konuda karşımıza çıkan ve kişi veya olgu dışında tamamen zıt aktarımlar içeren bu “ikili durum” okurken çok keyifli olmasına karşın, “gerçeği bulma” meselesini bir o kadar zorlaştırmakta.
5 Osmanlı Devleti'nde Batı Anadolu ve Balkanlarda görevli Hristiyan taşra memurlarına verilen ad.
6 Takma adı Elias Mellos (Ηλίας Μέλλος) Yunan roman ve öykü yazarı. 1904 yılında Ayvalık, Agios Triada (bugünkü Hayrettinpaşa) mahallesinde doğdu. Yaşadığı ev, 13 Nisan Caddesi 18. Sokak 1 numaradadır. 1921'de sabotajcılık (bombacı) suçlaması ile tutuklandı ve hemen “amele taburuna” alınarak yaklaşık 20 ay Bergama ve Manisa'da ağır koşullarda çalıştırıldı. 1923 yılında serbest bırakıldı ve mübadele ile Midilli'ye göç eden ailesinin yanına döndü. 1932 yılında Atina'ya yerleşip Yunan Bankası'nda memur olarak işe başladı. 1943 yılında Alman işgali sırasında SS tarafından tutuklanarak ölüm cezasıyla Averoff cezaevine kapatıldı. Etkili protesto eylemleri sonrasında serbest bırakıldı. 1973 yılında Atina'da öldü.
7 Belge Yayınları, Yunanca aslından Burcu YAMANSAVAŞÇILAR çevirisi, 2013
8 Osmanlı yönetiminin 1665 yılında kurduğu, dilbilen Rum ve Ermeni tebaa arasından seçilenlerin görev yaptığı Kasımpaşa'da bulunan tercüme bürosu. İlk tercüman 1673 yılına kadar görev yapan Panayot Nikosia'dır. En fazla çalışma, Kaptan-ı Derya'nın yönetimi altındaki Ege adalarına ait konularda yapıldı. Son dragoman, 30 yıl görev yapan Nikolaos Mavrogenes'dir. Dragoman'lık sistemi "casusluk" yaptığı gerekçesiyle 1821 yılında kapatıldı.
9 1776-1831 yılları arasında yaşadı. Anılan tarihlerde Rusya Dışişleri Bakanı idi. 1822 yılında bakanlıktan ayrılarak Yunanistan siyaseti ile ilgilendi. 1827 yılında Mora'da isyancılar tarafından kurulan Yunan meclisi tarafından Yunanistan'a Kivernitis (vali) olarak seçildi. 1831 yılında bir suikast ile öldürüldü.
1Ancak kılıç faydalı olmamış. Zira Kırım Savaşı'nda Rusya, Serdar-ı ekrem Ömer Lütfi Paşa (Michel Lattas) komutasındaki Osmanlı ordusuna yenilmiş ve Paşa Bükreş'e girince, Nicholay intihar etmiştir.
11 Mimar Dimitri PSARROS'un 2004 yılındaki çalışmasına göre 18.yüzyılın sonunda Ayvalık; Taxhiarhis, Agios Dimitrios, Agios Ioannis ve Kimisis Tis Theotokou (Mesi Panagia) mahallelerinden oluşmaktaydı.
13 Stavrakis, C., '1821 Öncesi Cydoniae', İzmir, 1861, s.8
14 Karambalis, I., 'Cydoniae Tarihi', Atina, 1949, s.108